Türkiye’nin bugün yaşadığı ‘tutuklu parlamenterler’ krizi, yargı sistemindeki ‘uzun tutukluluk’ sorununu gün yüzüne çıkardı. Bugün tutuklu 8 milletvekili üzerinden tartışılan sorunun fotoğrafını Temmuz 2009’da verdiği bir kararla çeken Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi(AİHM), çözüm yollarını da ortaya koydu. 2009’a dek uzun tutukluluk nedeniyle Türkiye aleyhine açılan dava sayısı 140’ı bulurken, büyük bölümü Türkiye aleyhine sonuçlanmış. AİHM’e göre, Türkiye, ‘Anayasa’nın 90. maddesi gereği’ AİHM içtihadını iç hukukun üstünde tutarsa sorun kolayca çözülebilir. 

1996’da PKK üyeliği iddiasıyla tutuklanan ve 2005’e kadar bütün itirazlarına rağmen tutuklu kalan, davası zaman aşımından düştükten sonra da AİHM’e başvuran Cahit Demirel isimli vatandaş, Türkiye’yi mahkum ettirmişti. AİHM, Türkiye’nin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin ‘özgürlük ve güvenlik hakkı’nı düzenleyen 5. maddesini ihlal ettiğine hükmetmişti. 7 Temmuz 2009 tarihli içtihat haline gelmiş kararda tutukluluk konusunda şu tespit ve öneriler yeralıyor: 

KLİŞE KARARLAR VERİLİYOR: Özgürlük ve güvenlik hakkı ihlali nedeniyle Türkiye aleyhine verilen kararların neredeyse tümünde, mahkemeler ‘suçun niteliğini, delillerin durumunu ve dava dosyasının içeriğini göz önünde bulundurarak’ gibi aynı klişe ve basma kalıp ifadeleri kullanarak başvuranın tutukluluğunun uzatılması kararı vermiş. 

ÖNLEYİCİ TEDBİRLER KULLANILMIYOR: Mahkemeler, ülkeden çıkma yasağı ve kefaletle salıverme gibi, Türk kanunlarının öngördüğü, tutukluluğun devamının dışındaki önleyici tedbirlerin uygulanmasını göz önünde bulundurmuyor. 

ETKİN İTİRAZ YOLU YOK: Türk hukukunda tutukluğa itirazda bulunabilecekleri etkili ve çekişmeli bir hukuk yolu mevcut değil. 

TAZMİNAT YETMEZ: AİHM’nin ihlal tespitinde bulunması durumunda, Türkiye’nin sadece AİHM’in belirleyeceği tazminatı ilgili kişilere ödemekle yetinmeyip, aynı zamanda AİHM tarafından tespit edilen ihlale son vermek ve zararları mümkün olduğunca telafi etmek amacıyla yasal yükümlülüklerini yerine getirmeli. 

ULUSAL DÜZEYDE TEDBİR: Türkiye, sistematik durum göz önünde bulundurarak, özgürlük ve güvenlik hakkının etkili bir şekilde korunmasını sağlamak amacıyla, ulusal düzeyde genel tedbirler almalıdır. 

'Tutuklama istisnadır' 
Eski AİHM Yargıcı CHP Milletvekili Rıza Türmen Türkiye’de son yaşananları ve Demirel kararı ışığında şöyle değerlendiriyor: “Tutukluluğa itiraz süreci esas davadan bağımsız bir yargılama sürecidir. Mutlaka duruşmalı yapılmalıdır. Evrensel hukukta tutuklama ‘istisna’dır. Bu nedenle nedenler somut bir şekilde ortaya koyulmalıdır. Oysa bizim hukuk sistemimizde ‘tahliye’ istisnaymış gibi tahliye için gerekli nedenlerin olup olmadığına bakılıyor. Tutuklu parlamenter sorunu ‘siyasi irade’ olması halinde kolayca çözülebilir. Yasalar değişir, gerekli düzenlemeler hızla yapılır. ‘Başbakan çözer’ değil, ‘Başbakansız çözülmez’ demek daha doğru.”