CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın Portekiz'e giderken uçakta gazetecilere yaptığı açıklamaları eleştirerek, '''Bu safdillik, aymazlıktır. Çok temel bir yanlıştır. Terörün arkasında bir siyasi proje var. Bu siyasi proje Türkiye'yi bölmeye yönelik bir projedir. Türkiye terörü boşuna yaşamıyor. Kırgınlıktan, küskünlükten ya da af yasası çıkmadığından yaşamıyor'' dedi.

Baykal, Kanal 7'de yayınlanan Başkent Kulisi programında Mehmet Acet'in gündeme ilişkin soruları yanıtladı.

Deniz Baykal, terörle mücadele kapsamında Kuzey Irak'a müdahalenin bütün dünyada meşruiyet zemini kazandığını vurgulayarak, Türkiye'nin henüz terör örgütünü Kuzey Irak'tan tasfiye etmeye yönelik etkin bir girişimi olmadığını savundu.

Kazanılan bu hakkın kullanılamadığını söyleyen Baykal, yapılan sınır ötesi operasyonlarda ne olduğunun da net bir şekilde ortaya konmadığını iddia etti. Türkiye'nin terörle mücadele konusundaki hedeflerini hatırlatan Baykal, bu somut beklentiler arasında yer alan terör örgütü PKK'nın Kuzey Irak'taki varlığının ortadan kaldırılması ya da üst düzey yöneticilerinin teslim edilmesi konusunda bir gelişme yaşanmadığını dile getirdi. Kuzey Irak'taki yetkililerin ''iki tarafı da idare ettiğini'' savunan Baykal, ABD ile yapılan askeri istihbarat paylaşımından tatmin olmadığını ifade etti. Türk Silahlı Kuvvetlerinin Türkiye sınırları içerisinde ciddi çaba gösterdiğini ve etkili sonuçlar aldığını anlatan Baykal, içeride böyle bir mücadele yürütüldüğünü, ancak dışarıda bu sorunu kalıcı şekilde çözecek bir tedbir alınmadığını söyledi.

'ZAFİYET TÜRKİYE'YE ÇOK AĞIR BEDEL ÖDETTİRİYOR''

Türkiye'nin fiili gücünü terör örgütü PKK'yı Kuzey Irak'tan tasfiye etme doğrultusunda kullanmaktan vazgeçmiş gözüktüğünü iddia eden Baykal, bunun bir bekleyiş ve hesaptan kaynaklandığını öne sürdü. ''Başbakan Erdoğan'ın dilinin altındaki bakla devreye giriyor burada'' diyen Baykal, Başbakan Erdoğan'ın Portekiz'e giderken yaptığı açıklamaları eleştirdi.

Başbakan Erdoğan'ın açıklamalarını, ''Eve Dönüş Yasası benzeri ama o nitelikte olmayan ve PKK kadrolarını tatmin etmeye, onlara bir kapı açmaya, onlarla uzlaşmaya yönelik'' olarak değerlendiren Baykal, ''kimsenin bir küskünlük, kırgınlık ya da Türkiye'de artık huzur içinde yaşama imkanı kalmadığı tespitinden sonra dağa çıkmadığını, af çıkarılınca da 'ben de bunu bekliyordum' diyerek eve dönmeyeceğini'' dile getirdi.

Baykal, sözlerini şöyle sürdürdü: ''Bu safdillik, aymazlıktır, çok temel bir yanlıştır. Terörün arkasında bir siyasi proje var. Bu siyasi proje, Türkiye'yi bölmeye yönelik bir projedir. Irak'ta bir proje uygulanıyor, Irak göz göre göre bölünüyor. 1990'lardan beri izlenen bir politika sonucunda. Şimdi bu politika Türkiye'ye yönelik olarak tezgahlanıyor. Amaç Türkiye'yi bölmektir. Şunu çok iyi kavrayalım, bu noktadaki zafiyet Türkiye'ye çok ağır bedel ödettiriyor. Türkiye terörü boşuna yaşamıyor. Kırgınlıktan, küskünlükten ya da af yasası çıkmadığından yaşamıyor. Birileri kararı almış, onları örgütlemişler. PKK'nın destekleri var, PKK onun bir parçası. Gelinen noktada Türkiye'de silahlı mücadeleyle bir yere varmaya çalışıyorlar.''

Baykal, daha önce çıkarılan ''eve dönüş yasalarının'' teröre moral verdiğini savunarak, ''Terör hedefinden vazgeçmediği halde biz sıkıştığımızdan dolayı onun önüne bir şeyler atarak, zaman kazanmaya çalışıyoruz. Şu noktada bunun yeniden konuşulması bu hükümetin aczini, teslimiyetini ve terörle mücadele konusunda iradesini kaybetmiş olduğunu göstermenin dışında hiçbir sonuç vermez. Bu işler ancak arkadaki siyasi proje bir kenara bırakıldığında sonuç verir'' diye konuştu.

''DEVLET VATANDAŞININ ETNİK KİMLİĞİNİ GÖREMEMELİ''

Türkiye'deki milyonlarca Kürt kökenli insanın toplumun bir parçası olduğunu, etnik kökenin devlete yönelik bir tehdit gibi algılanmaması gerektiğini daha önce yayınladıkları çeşitli raporlarla ortaya koyduklarını anlatan Baykal, terörün buradan beslenmediğini söyledi. Bunları birbirinin çözümü gibi düşünmenin hata olacağını belirten Baykal, ''Terör ayrıdır, teröre itibar etmeyen Kürt kökenli vatandaşlarımızın mevcudiyeti, sorunu, hakları, sıkıntıları tamamen ayrı bir konudur'' dedi.

TRT'nin yerel dillerde yaptığı yayınları ''göstermelik'' olarak niteleyen Baykal, Türkiye'de herkesin kendi anadilinde yayın yapma hakkına sahip olması gerektiğini belirtti. ''Devlet, vatandaşının etnik kimliğini görememeli, algılayamamalı, mezhebini, inancını görmemeli, sadece 'benim vatandaşımsın' demeli'' diyen Baykal, devletin karşısındaki insanı ve kendi hukuk, eğitim, devlet düzenini etnik kimlik, inanç ve mezhep anlayışıyla biçimlendirmemesi gerektiğini söyledi.

''KAMU GÖREVİ OLARAK KABUL EDİYORSAN...''

Etnik kimlik kavramının anayasaya girmesi halinde Türkiye'nin önüne tuzaklar geleceğini kaydeden Baykal, etnik kimliğin gelişmesinin insan hak ve özgürlükleri çerçevesinde bireyler, dernekler, dershaneler ve televizyon yayınlarıyla yapılması gerektiğini söyledi.

Baykal, ''Bir etnik kimliğin gelişmesini o etnik kimliğe mensup bir insan olarak, insan hak ve özgürlükleri çerçevesinin dışında, bir kamu görevi olarak istiyorsan, kabul ediyorsan, o zaman senin yapacağın okulda onun dilini de öğretmektir, okulda onun öğretmenini kadrona alıp, Gürcü, Çerkez, Kürtçe öğretmen kadrosu vermektir... Bunun sonu bizi Irak'a götürür'' dedi. Türkiye'de bir etnik çatışma olmadığının iyi bilinmesi gerektiğini aktaran Baykal, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün, ''Daha fazla demokrasi terörü tecrit eder, terörle mücadeleyi kolaylaştırır'' sözlerinin hatırlatılması üzerine de, terörün dinamiğinin demokrasiye endeksli olmadığını ve terörün demokrasiyle tecrit edilecek bir olay olmadığını söyledi.

''GELECEĞE DÖNÜK UMUT AŞILANMALI''

Terörle mücadelenin yanı sıra terörün kaynaklandığı coğrafyada, insanları terörden medet umar hale getirmeyecek önlemler alınması gerektiğini anlatan Baykal, bu çerçevede GAP'ın büyük önemi olduğuna işaret etti. En temel sorunun işsizlik olduğunu belirten Baykal, bölgenin durumunu etkileyecek en ciddi atılımlardan birinin işsizliği yenmek yoluyla insanların iş, çocuk, aile ve geleceğe dönük umut sahibi besler hale getirilmesi olduğunu kaydetti.

GAP'ın enerji ve tarım olmak üzere iki ayağı olduğunu söyleyen Baykal, Fırat ve Dicle üzerinde kurulan barajlarla enerji ayağının büyük bir biçimde tamamlandığını ifade ederek, tarım ayağında ise barajlarda toplanan suyun tarlaya götürecek küçük kanalların eksik kaldığını aktardı. Çok az bir harcamayla kanalların yapılabileceğini bunun 1,5 milyon hektarlık alanın sulanmasını sağlayacağını söyleyen Baykal, sağlık ve eğitim alanında da bölgeye büyük destek verilmesi gerektiğini vurguladı.

ANAYASA DEĞİŞİKLİĞİ

Anayasa değişiklik çalışmalarına da değinen Baykal, 1982 Anayasası'nın nefret edilmesi gereken bir anayasa olarak görülmemesi gerektiğini söyledi.

Anayasa'daki olumsuz konuların şimdiye kadar pek çok kez çeşitli paketlerle değiştirildiğini ifade eden Baykal, ''Bunu çöpe at, gel biz yeni bir anayasa yazalım'' şeklindeki yaklaşımın yanlış olduğunu söyledi.

Hükümetin anayasa hazırlama konusunda izlediği sürecini eleştiren Baykal, ''Hiç tereddüt yok ki, bu bir AKP anayasasıdır. Bu konuda Türkiye'nin başından beri yaptığı bütün uyarılara rağmen bir siyasi partinin kendi özel yaklaşımını anayasaya geçirme çabası içinde hazırladığı, oluşturduğu bir anayasadır'' dedi.

Baykal, hazırlanan anayasanın üniter devlet anlayışını zaafa uğratacak düzenlemeler içereceğini de savundu.

HAKİMLER VE SAVCILAR KANUNU

Deniz Baykal, Hakimler ve Savcılar Kanunu'na yönelik sert eleştirilerde bulunduğu ve temel itirazının mülakat konusunda olduğu değerlendirmesi üzerine,BM, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ve AB Komisyon kararlarının tümünün, hakimlerin mesleğe alınışında bürokrasinin devre dışı bırakılması gerektiği yönündeki kararlarını hatırlattı.

Yargının işin özü olduğunu ve bu alana müdahale edilmemesi gerektiğini ifade eden Baykal, ''Geçmişte yargıya müdahale edilmedi demiyorum, elbette edilmiştir ama bunun edilmemesinin güvencesini almamız lazım. Şimdi getirilen sistem çok açıkça ceplerdeki bir takım listelere dayalı olarak, o listeler neye dayalı olacak onu da bilemiyorum, atamaların yapılmasına fırsat verecektir'' dedi.

Bazı hukuk fakültelerinin dekanlarının yasayı eleştiren bir açıklama yaptığını, seçimden önce de Yargıtay ve Danıştay'ın daire başkanlarının 'Yapmayın, bu yanlıştır' dediğini ifade eden Baykal, ''Türkiye'de yargı bakımından geleceğe yönelik ciddi bir tereddüt yaratıyor. Türkiye'de bu iktidar, 'Anayasaya değiştireceğiz, üniversite düzenini değiştireceğiz, YÖK'ü değiştireceğiz, yargıyı değiştireceğiz. Türkiye'de etnik temelde dil eğitimini devlet görev haline getireceğiz, üniter devletin alt yapısını ortadan kaldıracağız....' Bunun sonu iyi değil'' diye konuştu.

KOÇ'UN ADAYLIĞI

Baykal, ''Mart ayının sonunda kongreniz olacak, Haluk Koç en ciddi rakibiniz olarak gözüküyor? Haluk Koç'tan çekiniyor musunuz?'' sorusu üzerine şu yanıtı verdi: ''Mart ayında kongremiz olacağıyla ilgili tespitiniz doğrudur. Onun dışındakilerle ilgili bir şey bilemiyorum. Herkes saygı değer, insanlar elbette özgürce kendi siyasi amaçlarına yönelik çalışmaları yaparlar, yapıyorlar. Bunların bir önemi yok, bunların bizi fazla rahatsız eden bir tarafı yok. Önümüzdeki dönemde kurultayımızı yaşayacağız, partililerimiz ne yapacaklarını bilirler. CHP görevinin başında, ne yaptığını biliyor. Kimse tereddüt etmesin.''
Haber: AA