Jeotermal Elektrik Santrallerinin çevreye ve insan sağlığına verdiği zararlar, Efeler Belediyesi'nin oluşturduğu bir komisyon tarafından incelenip rapor haline getirilmiştir. Aydınlı bir vatandaş olarak gösterdikleri hassasiyetten dolayı başta Efeler Belediyesi’ne, raporu hazırlayan komisyon üyelerine ve STK'lara teşekkür ederim.

Teknik veriler de gösteriyor ki ciddi bir tehdit altındayız. Benim denetim mekanizmam da burnum. Sabahları aldığım çürük yumurta ile kanalizasyon karışımı bir koku güne başlamak zorunda kalıyoruz. Şuan en belirgin şikâyetimiz koku ama kanser olayının asıl şüphelisinin tarımsal sulamada kullanılan Menderes Nehrine jeotermal sularının karışması ve jeotermal buharın yaydığı kirlilik olduğunu da biliyoruz.

Aydınlı bir vatandaş olarak, gelecek nesillerin bizi öfkeyle değil, rahmetle anmasını istiyorsak hemen şu an itibari ile birleşmemiz ve bir şeyler yapmamız gerekmektedir.

Türkiye Elektrik Üretimi üretimdeki paylarına göre sırasıyla doğalgaz, hidroelektrik, taş kömürü ve linyit, ithal kömür, rüzgâr, motorin ve fuel-oil gibi sıvı yakıtlar, jeotermal, biyogaz ve güneş enerjisi gibi kaynaklar ile yapılmaktadır. Ülkemizde üretilen elektriğin yüzde 32.90’ı Doğalgaz, yüzde 24.29 Hidrolik, yüzde 16.84 İthal Kömür, yüzde 15.60 Taş Kömürü ve Linyit, yüzde 5.50 Rüzgâr Enerjisi, yüzde 1.52 Jeotermal Enerji, yüzde 1.75 İthalat olarak üretilmektedir. 

Görüldüğü üzere ithal kaynaklar ile üretilen elektrik miktarı, toplam üretime oranı, yüzde 51.49 düzeyindedir. Yerli ve yenilenebilir kaynaklarla sağlanacak üretim, ihtiyaç duyulan ithal kaynakları azaltacaktır. Bu anlamda Jeotermal Enerji üretimi, ülkemiz için önem kazanmaktadır. 2009 yılında Jeotermal kaynaklardan bir yılda üretilen elektrik 436 GWh iken, 2016 yılında bu rakam 4.000GWh e ulaşmıştır. Kaynakların tamamı devreye sokulduğunda Jeotermal kaynaklardan üretilen elektrik 9.000GWh yıllık üretime ulaşacaktır. Özellikle başta ABD olmak üzere, dünyada yeni gelişen hidrotermal elektrik üretimi teknikleri (GES), ileriki yıllarda çok önemli bir kaynak olarak gündeme gelecektir. 2050 yılında ABD elektrik ihtiyacının %10 luk kısmını, bu kaynaktan sağlamayı planlamaktadır. Bu çalışmalar için Amerika çevre ajansı (EPA) yeraltında 10 km mesafeye kadar sondaj yapma, ısı pompası ve ısı transferi kullanımı konularında çalışmaktadır. Aydın’da Jeotermal kaynaklardan üretilen elektrik 583 MWsaat Kurulu güce ulaşmıştır. İlimizin elektrik üretimi, tüketiminden %50 daha fazladır

Jeotermal, yenilenebilir bir enerji kaynağı olan küresel karbondioksit emisyonu açısından fosil yakıtlara göre önemli yararları vardır ve buna göre küresel ısınma etkilerinin azaltılması için çok önemli bir potansiyele sahiptir. Ancak, jeotermal kullanımı ile ilişkili bazı yerel çevresel sorunlar bulunmaktadır.  Jeotermal enerjinin kullanımını daha ileri götürmek için, faydaları teşvik ederken, olumsuz etkileri en aza indirmek için önlemler alınmalıdır. Projelerde atık jeotermal akışkanların bertaraftı ve CO2 etkileri ile ilgili sorunları gidermek, Hg ve H 2 S gazı emisyonlarını çökeltme mekanizmalarını oluşturarak yer altına geri göndermek veya gaz alım tesisleri kurarak bu gazları ortadan kaldırmak çok önemlidir.

 

İlimizde yer alan jeotermal enerji santrallerin sebep olduğu su, hava ve toprak kirliliğinin araştırılması, jeotermal santrallerin insan sağlığını, tarımsal ürünleri, tarım arazilerini, gıda güvenliğini tehdit eden unsurların neler olduğunun tespit edilmesi gerekli tedbirlerin alınması için yasal düzenlemelere ihtiyaç duyulmaktadır. 2003 yılında Salavatlı da başlanan üretim çalışmaları, çevresel sorunlar oluştukça gündeme gelmiştir. Daha işin en başında dünyada kabul görmüş ve uygulanmakta olan etkili bir denetim yasası olsaydı, sanırım bu yaşananlar olmazdı. Ne yazık ki “Kervan yolda düzülür.” mantığı ile işleyen bir yapımız var. Jeotermal konusunda, ilimizde yaşayan her kesimden belli bir tepki oluşmuş ise, yerel ve kamu adına çok ciddi çalışmalar yapmak, daha da fazla geç kalmamak gerekmektedir. Şu anda yapılan üretim ve sondaj çalışmaların ileriki 5 yılda iki kat artacağı düşünülürse, Jeotermal müfettişliği başta olmak üzere, Büyükşehir ve ilçe belediyelerin de içinde olacağı denetim birimleri göreve başlamalıdır. ABD de ulusal Çevre ajansı, hava, su ve toprak kanunlarını çıkarmış ve tavizsiz uygulamaktadır.

Bütün dünyada çok değerli bir kaynak olan ve gelecekte önemi daha da artacak olan jeotermal enerji, iyi denetlenerek mutlaka kullanılmalıdır. Ancak, bu kaynağın kullanılması için insanlarımızın sağlığını, ya da tarımı, ya da inciri ya da çevreyi tehlikeye atamayız. Alt yapısı ve denetim kanunlarını hazırlar ve iyi denetlersek, dünyada bu iş nasıl yapılıyorsa öyle yaparsak, bu kaynakların faydasını daha çok görürüz.

Ayrıca; mevcut sahaların geliştirilmesi ve atıl durumda olan sahaların elektrik üretimi dışında, seracılık, termal otel işletmeciliği ve turizm, konut ısıtması, sanayi, gıda kurutma gibi farklı sektörlerce kullanılmasının teşvik edilerek bu yöndeki uygulamaların sayıca artırılmasının ve çeşitlenmesinin sağlanması gerekmektedir.

ADÜ bünyesinde “Jeotermal Enerji Kürsüsü” kurulması, bu konuda ihtiyaç duyulan bilimsel verilerin toplanması, AR-GE çalışmalarının yürütülmesi, tarım ürünleri başta olmak üzere, Jeotermal kullanımının toprak, hava, su gibi diğer çevresel etkilerinin çok yönlü olarak bu birim tarafından araştırılması sağlanmalıdır.

İlimiz genelinde bulunan jeotermal sahaların değerlendirilebilmesi bakımından gerekiyorsa 5686 sayılı kanun ve ilgili yönetmeliklerde değişiklikler yapılmalıdır. Büyükşehir başata olmak üzere, belediyelerde ve kamu kuruluşlarında görevli bulunan, jeotermal enerjinin üretimi konusunda uzman olan, enerji üretimin herhangi bir aşamasında görev alan çeşitli meslek mensuplarından oluşan ortak bir denetim birimi oluşturulmalıdır.

Kanunlar ve yönetmeliklerde belirtildiği şekliyle, arama, sondaj ve üretim faaliyetlerinin yerinde ve zamanında kamu adına oluşturulan bu ortak birim tarafından etkili bir şekilde denetlenmelidir.

Aydın Valiliği tarafından; sivil toplum örgütlerinden, toplumun her kesiminden ve ilgili kurumlardan gelen jeotermal ile ilgili şikâyetlerin, sorunların tespit edilmesi, bu sorunların çözümü için il genelinde elektrik üretimi yapan bütün firma temsilcilerinin, ilgili kurum, kuruluş ve STK temsilcilerinin yer aldığı geniş katılımlı toplantıların düzenlenmesi gerekmektedir.

Büyük Menderes Nehri’nin 5. derece kirlilik düzeyinde olduğu iddiaları üzerinden, kirliliğin sadece jeotermalden kaynaklanmadığı, “Büyük Menderes Nehri, yerleşim yerlerinden kaynaklanan evsel atık sular; sanayi kuruluşlarından oluşan endüstriyel atık sular, aşırı, zamansız ve yanlış gübre-pestisit kullanımı etkileriyle kirletildiği ortadadır. Ayrıca üreticinin daha fazla üretmek adına, farkında olmadan toprağı ve biyolojik çeşitliliği kimyasallarla bozduğu bilinmektedir. DSİ havza istatistiklerine göre, Denizli, Uşak ve Aydın illerinde, atık sularını arıtmadan Büyük Menderes Havzası’na bırakan belediye sayısı 165 olarak verilmektedir.”

Değerlendirmelerimizi objektif olarak yapamazsak, tarafların tartışmalarını daha çok dinleriz. Çözüm, gerek kamuda, gerek yerelde yapılan çalışmaların hızlı bir şekilde sonuçlandırılması, hava, su ve toprağımızın korunması, insanlarımızın sağlığının korunması ve gelecek nesillere yaşanabilir bir Aydın bırakılması gerekmektedir. Artık konuşarak zaman kaybetmek yerine bir an önce eyleme geçilmesi gerekmektedir.

 

Aydınpost ANDROID'de TIKLA İNDİR!   Aydınpost APPSTORE'da TIKLA