Aramızda demokrasi için kaygısı olanlar var.

Bu kaygı önemlidir, anlamak lazım.

Anlayamadığım tarafı, muhayyel bir korkuyu gerekçe göstererek mevcut demokrasi düşmanı olan vesayetçi anlayışa itibar edilmesidir.

1960 darbesiyle varlığı aşikar olan, vesayetçi düzenden ne zaman kurtulduk ki; yapılan demokrasi hamlelerini desteklemek yerine, antidemokratik olduğu kesin olan yasalar korunmak isteniyor?

Sanki ülkemizde; siyasete 1960 - 1971 - 1980 yıllarında ve sonrasında açık ve örtülü askeri müdahaleler yapılmadı...

1960 darbesiyle seçtiğimiz Başbakan ve arkadaşları asılmadı...

1971 yılında yapılan darbeyle üç genç idam edilmedi…

1980 darbesi toplumun üstünden silindir gibi geçmedi...

28 şubat  sürecinde seçilmiş hükümet ayak oyunlarıyla iktidardan indirilmedi...

Seçilmiş hükümete 27 nisan muhtırası  verilmedi...

Toplumdan %47,5 oy alan partiye kapatma davası açılmadı...

367 garabetiyle meclisin Cumhurbaşkanı seçme iradesi yok sayılmadı…

Hain ve mel’un çete tarafından  sulandırılan Balyoz, Ergenekon, Ay ışığı vs darbe hazırlıkları hayal ürünüydü...

Şu anda tartıştığımız yasa maddelerinin hazırlanma gerekçesi, vesayetçi uygulamalardan sonra yapılan referandumla seçilme şartları değişen Cumhurbaşkanlığı referandumu değil de keyfe keder yapılıyor?

Şimdi ne oluyor da, ruhunu 1980 darbesinden alan ve  antidemokratik olduğu aşikar 1982 anayasasını korunmak isteniyor?

İtiraz için, ileri sürülen tek gerekçe var Tek Adamlık.

“Bu kadar yetki tek adama verilmez.

Bu yetkiler insanı yoldan çıkarır, güç zehirlenmesine sebep olur. Vs…vs.”

Peki, şu anda mevcut anayasa da Cumhurbaşkanının yetkileri az mı? Hayır.

Hükümeti kim atar? Cumhurbaşkanı.

Halka karşı sorumlu kim Hükümet.

Cumhurbaşkanının sorumluluğu var mı? Yok.

İstediği zaman Hükümeti görevden alır, Meclisi fesheder mi? Eder.

Kendi görevi devam eder mi? Evet eder.

Yeni sistemde Hükümeti kim kuracak?

Sandıktan en az %50,1 oy alan aday kuracak.

Kim denetleyecek? Milletin seçtiği Yasama organı.

Mevcut anayasaya göre kim denetliyor? Meclis.

Mecliste denetleme mekanizması çalışmıyor mu? Hayır.

Hükümeti kuran iktidar partisi buna engel oluyor.

Yani Kuvvetler ayrılığı sizlere ömür.

Yeni sistemde ne olacak?

Hükümet doğrudan sandıktan en az %50,1 çoğunlukla seçilen Cumhurbaşkanı tarafından kurulacak.

Yasama organı olan meclis ise, kanun çıkarma denetleme görevini yapacak.

Hükümet yasama  organına yasa getiremediği gibi, bütçesi için meclisten onay almak mecburiyetinde.

Meclis bütçeyi onaylamazsa Hükümet yeni teklif getirmek zorunda veya bir yıl önceki bütçenin uygulamaya girmesine razı olmak durumunda.

Üst düzey bürokrat atamalarına gelince;

Yürütme üst düzey bürokrat atamalarını kendi yapacak.

Eski sistemde üçlü kararnameyle yapılıyordu, şimdi böyle atanmayacak. Neden?

Çünkü artık Başbakanlık makamı olmadığı ve Yasama organı kendi işini yapacağı için, meclis başkanı da atamalara karışmayacak.

Milletten yetki alan Cumhurbaşkanı atamaları kendisi yapacak ve sorumlu olacak.

Bu usulün bir istisnası var Yargı atamaları…

Yargı mensuplarının atamasında hem Yürütme, hem Yasama yetkili olacak.

Seçilme yeterliliğine sahip hâkim ve savcılar, bu iki kurum tarafından Anayasa mahkemesine veya HSK üyeliğine atanacaktır.

Böylece, Yargı erkini seçilmişler belirleyecek, Hâkim ve savcıların ataması Milli İrade’ye göre şekillenecektir.

Prosedür budur.

Yürütmeye seçilen kişi “Tek adam olur” tezi saçmalıktır.

Elbette yürütme çift başlılıktan kurtulacak, tek elden yürütülecek, Koalisyonlar dönemi bitecektir.

Bugün olmayan “Kuvvetler Ayrılığı” yeni sistemde tesis edilecektir.

“Yürütmede yetkiyi alan, meclisi de eline geçirir demek” doğru olmaz.

Milletimiz; Yürütmeyi ayrı sandıkta, Yasamayı ayrı sandıkta oy verecektir.

Pekala, Yürütme de oy verdiği partiye Yasama seçiminde oy vermeyebilir.

Yasama tek seçimle belirlenirken, Yürütmede istenen en az %50,1 bulmak için iki turlu seçim olma ihtimali yüksektir.

Yani Yasama seçimleri bitmiş, milletimiz Yasama seçimini tamamlamış olacaktır.

Görüleceği gibi, bu sistemle Yasamada temsilde adalet,  Yürütmede İstikrar amaçlanmıştır.

Milletimizin özlemini çektiği de budur.

Hele “Baraj” düşürülür ve “Daraltılmış bölge” sistemi gelirse, demokrasimiz güçlenecektir.

Bilmeliyiz ki; Korku üreterek demokrasiyi geliştiremeyiz.

Demokrasi; bir yönüyle kendine ve topluma güvenenlerin tercih edeceği rejimin adıdır.

 

 

Aydınpost ANDROID'de TIKLA İNDİR!   Aydınpost APPSTORE'da TIKLA