Afişle başlayan siyasal reklamcılık çağ atladı, milletvekili adayları TBMM’ye girmek için teknolojinin tüm hizmetlerinden faydalanıyor. Seçim öncesi partilerin propagandalarını uzmanlara yorumlattık.
 
ŞARKILARIN çalındığı seçim otobüsleri, binlerce insanı meydana çeken siyasi mitingler, sokakta dağıtılan broşürler, caddelere asılan parti bayrakları... Yıllardır süregelen seçim kampanyalarının mecrası 12 Haziran Genel Seçimleri öncesi arttı. Reklam yasağının kalkmasıyla siyasi partiler, bir senaryosu olan, parti liderinin çıkıp konuştuğu filmlerle Türkiye’nin en ücra köşesindeki bir eve bile mesajını iletiyor. Özellikle gençlerin kullandığı Facebook ve Twitter gibi sosyal medyada da fikirler dile getirilmeye başlandı. İnternete yüklenen videolar, adayların web siteleri derken bu seçim öncesi her türlü iletişim aracı adayın amacına hizmet ediyor.
 
Bu kadar imkan var ama acaba siyasi partiler, imkanları yeterince doğru kullanıyor mu? Siyasal iletişim uzmanları neyin iletişimini yaparsanız yapın bir hikayesinin olması gerektiğini savunuyor.
 
Örnek olarak ABD seçimlerinde Barack Obama’nın ülkenin tarihinde ilk ‘siyahi başkan’ olma hikayesini gösteriyor. “Twitter Obama’nın başkanlık koltuğuna oturmasına yardımcı oldu” fikrine de açılım yapılıyor: “Rakibi de Twitter kullandı ama Obama’nın bir hikayesi vardı.”
 
Peki Türkiye’de partiler siyasal iletişim konusunda hangi noktada? Uzmanlara sorduk... 
 
Sosyal medya ne yazık ki henüz keşfedilemedi
 
Yrd. Doç. Dr. Abdullah Özkan (Siyasal İletişim Enstitüsü Direktörü)
 
- Partilerin kitle iletişim araçlarını kullanma yöntemlerinde de bir yenilik göremiyorum. Yine mitinglere ağırlık veriliyor. Oysa mitinglerin seçmenin ikna edilmesindeki payı sanıldığından çok daha az. Bu kadar bütçenin, zamanın, enerjinin mitinglere ayrılması, iletişim çağına yakışmayan bir tutum.
 
- Türkiye’de yapılan seçim kampanyaları, daha çok reklamcıların kotardığı bir iş. Oysa artık bu kampanyaları siyasal iletişim uzmanları yapmalı; ekipte psikolog, sosyolog, siyaset bilimci ve tarih uzmanları yer almalı. Her kampanyanın anlattığı bir hikaye olmalı, kitleleri bu hikayeye inandırmanın yolları aranmalı. Bugün siyasi partilerimizin çoğunun kitlelere anlattığı bir hikaye yok.
 
- Siyasi parti genel başkanlarına Facebook ve Twitter hesabı açmak, sosyal medyayı etkin şekilde kullandığı anlamına gelmiyor. Çok küçük bütçelerle kitleleri etkilemek, yönlendirmek artık sosyal medya araçlarıyla pekala mümkün ama ne yazık ki bu gücü henüz siyasi partilerimiz keşfetmedi.
 
- ‘Genç Parti’ projesini siyasal iletişim çerçevesinde başarılı bulurum. Seçimlere çok az bir süre kala kurulup farklı iletişim teknik, yöntem ve söylemlerle kitlelere ulaşarak yüzde 7 oy alabildi. Bana göre projenin iletişim stratejisti Ali Taran da Türk halkını en iyi ‘anlayan’ iletişimcilerden.
 
- CHP, bu seçimlerde ne söylediğini çok daha açık şekilde anlatıyor. Seçmeni doğrudan ilgilendiren, ekonomik nitelik taşıyan vaatleri seçmende karşılık buluyor. ‘Herkes için CHP’ sloganı başarılı ama söylemlerle bunun içinin de doldurulması gerekir.
 
- MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin sosyal medyayı adeta sallayan ‘püskevit’ söylemini siyasal iletişim açısından çok ilginç buluyorum. Bahçeli’nin kurgulamadan, doğaçlama olarak ortaya koyduğu bu söylemle halkla daha da yakınlaştığına, sempati kazandığına, partisinin reklamını yaptığına, geniş kitlelerin dikkatini çektiğine inanıyorum.
 
AK Parti medyayı etkili kullanıyor
 
SEÇİM kampanyalarında iki şeye bakmak gerekir: Siyasi partiler ne söylüyorlar ve nasıl söylüyorlar? Nasıl söyledikleri; mesajın hangi iletişim araçlarıyla hedef kitleye iletildiğiyle ilgili. ‘Ne’ ise siyasi partinin mesajının içeriğine vurgu yapar. AK Parti’nin seçim kampanyasında en başarılı olduğu nokta nasıl söylediği. Açık havayı, yazılı ve görsel basını, sosyal medyayı en etkili kullanan AK Parti.
 
Siyaset ciddi bir iş ama içinde mizah da olmalı
 
Prof. Dr. Ferruh Uztuğ (Anadolu Üniversitesi İletişim Bilimleri Fakültesi öğretim üyesi)
 
-İletişim bir hikaye yaşatma işidir. Ancak Türkiye’de siyasi iletişimde hala ‘broşür dili’ ile konuşuluyor. 20 yıl öncesine göre çok gelişti bu işler ama sürekli iletişim şart.
 
- Türkiye’deki siyasal iletişim her geçen gün mizahını ve rengini kaybediyor. Siyaset ciddi bir iş ama mizah kimseye bir şey kaybettirmez. Örneğin merhum Necmettin Erbakan mitinglerde mizahı çok iyi kullanırdı. Mevcut iletişim dili esprili, eğlenceli ve heyecanlı olmalı. Mitinglerde siyasi parti liderleri çok sert bir üslup kullanıyor. Seçmen bunu seyreder ama onaylamaz. Bu tüm dünyada böyledir.
 
- Türkiye’de siyasiler sosyal medyayı aktif kullanmıyor. Orada hedef kitle gençlerdir. Sosyal medyada parti propagandası yapmak yerine oraya sızmanın yaşatıcı formülleri var. İnteraktif şeyler geliştirilebilir. Mesela Lipton’un internetteki ‘Her şeyi bile kadın’ kampanyası gibi bir şey kullanılabilirdi.
 
- 1989 yerel seçimlerinde SHP’nin ‘Limon gibi sıkılmaya hayır’ sloganlı kampanyası çok başarılıydı, zaten birinci parti olmuştu. 1989’daki seçimde ANAP’ın adayları bağlayıp ‘Böyle adaylar mı istiyorsunuz? Rakibe giderse eli kolu bağlanır’ temalı afişi ters tepmişti.
 
MHP ‘püskevit’i fırsata çevirdi
 
BU seçim kampanyasında AK Parti, CHP ve MHP erken hamle yaparak televizyonu yerinde kullandı. Parti parti değerlendirirsek CHP’nin ana sloganı televizyonda kaldı ama daha etkiliydi. AK Parti ise reklamıyla heyecan yaşatmadı. MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, ‘püskevit’ ifadesi üzerine yapılan esprileri olgun karşılayarak durumu lehine çevirdi.
 
Yüz yüze iletişim hala  siyasi iletişimin temeli
 
Ahmet Türkyılmaz (Araştırmacı)
 
- Siyasi partiler için iletişim omlet yumurta ilişkisi gibi. İletişim olmadan siyaset olmaz. İletişimin esası yüzyüze iletişim fakat günümüzde nüfusun çokluğu, yüz yüze iletişimi imkansız hale getirdiği için kitle iletişim araçlarını kullanmak siyaset için kaçınılamaz hale geldi. Ama hala yüzyüze iletişim siyasi iletişim temel unsuru olarak devam ediyor. Liderler mitinglerle, adaylar ev ve kahve toplantılarıyla yüz yüze iletişim imkanlarını zorluyor.
 
- Facebook ve Twiter gibi marjinal medya olarak değerlendirdiğim alan siyasi partilere katkıdan çok zarar veren bir alan. Bunlar, başka alanlarda yer bulamayan marjinal grupların kullandığı bir alan olarak algılandığı için bunu kullanan siyasi partilerin marjinal olarak algılanmasına yol açacağından faydasından çok zararı var diye düşünüyorum.
 
- Demokrat Parti’nin ‘Yeter söz milletindir’ sloganı ve dur işareti yapan bir el afişi siyasi tarihimizin en etkili sloganıydı.
 
CHP duygulara hitap ediyor
 
Reklam filmlerinin içinde diğerlerine göre iyisi CHP’ninki. Hem bir gelecek vaadi var hem duygulara hitap ediyor. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, siyasi iletişim teknolojilerini sonuna kadar kullanıyor. İletişime inanıyor, başarıyı iletişim başarısı olarak gören ve bilim ve teknolojinin bütün imkanlarını başarıyla uygulayan bir lider ve liderliğini de buna borçlu.