Onlar bir ülkenin başbakanını yetiştirdi. Onlar Recep Tayyip Erdoğan'ın İmam Hatip Lisesi'ndeki öğretmenleriydi. İşte, onların ağzından İstanbul birincisi münazara ekibinin kaptanı ve sınıf başkanı Tayyip.

Zaman Gazetesi'nin haberine göre 1965 yılının sonbaharında ince, sıska bir çocuk girer İstanbul İmam Hatip Okulu'nun kapısından. Yanında gemi kaptanı babası. O hep bildik söz söylenir müdür odasında: Eti senin, kemiği benim... Aradan yıllar geçer, ince, sıska çocuk büyür, büyür ve koskoca bir ülkenin başbakanı olur. O âdeta ülkenin küçük bir fotoğrafıdır da... Futbolu sever 70 milyonun çoğu gibi. Anadolu'dan İstanbul'a göç etmiş bir ailenin çocuğudur da... Aynı zamanda muhafazakârdır.

24 Kasım Öğretmener Günü'nü de bahane ederek Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın 8 yılını geçirdiği İstanbul İmam Hatip Lisesi dönemine gittik. Başbakan'ın bugünlere gelmesinde büyük emeği olan öğretmenleriyle öğrenci Tayyip Erdoğan'ı konuştuk.

Dosyaya geçmeden önce şu bilgiyi verelim: Başbakan, 11 Nisan 2008'de İstanbul-Kandilli'deki tarihî Adile Sultan Yalısı'nda İmam Hatip'teki hocalarıyla bir araya geldi. Yaklaşık 5 saat yendi, içildi, anılar tazelendi. Erdoğan'ın yanı sıra o dönemin öğrencilerinden bazıları da yemekteydi.

Erdoğan'ın öğrenim gördüğü yıllarda okulda yaklaşık 30 öğretmen vardı. Bu hocaların bazıları bugün hayatta değil. Hayatta olanlarla kâh yüz yüze kâh telefonla Erdoğan'ı konuştuk. Hepsinin ortak görüşü Başbakan'ın bugün ön plana çıkartılan Kasımpaşalı duruşundan o günlerde eser yokmuş.

1954'te doğan Erdoğan, Piyale Paşa İlkokulu'nu bitirdikten sonra 1965'te İstanbul İmam Hatip Okulu'nun ön kabul imtihanlarına girer ve bu okula kayıt yaptırmaya hak kazanır. İnce, sıska ve uzun boylu bir talebedir. Onun okula geldiği ilk günü sonradan müdürü olacak ve diplomasına imza atacak Hayati Ülkü Hoca dün gibi hatırlıyor. "Babasıyla birlikte geldiler. Babası 'hocam' dedi, eti senin, kemiği benim." Kayıttan sonra Erdoğan, İstanbul Fatih'teki İmam Hatip Lisesi'nin yurdunda kalmaya başlar.

Erdoğan'ın öğretmenlerinin hemen hepsi alanında kitap neşretti. Bu öğretmenlerden biri de Hidayet Ülkü'ydü. Bugüne kadar 10 kitap yazdı. İslam Tarihi kitabı 9 baskı yaptı ve 160 bin satış rakamına ulaştı. O, 1949'da Ankara'da açılan İlahiyat Fakültesi'nin ilk mezunlarından. Daha sonra okulun müdürlüğünü de yapacak olan Hidayet Bey, Erdoğan'ın hitabet dersi hocasıydı. Hepimizin bildiği gibi o yıllarda münazara yarışmalarında okula birincilikler kazandıran ekibin başkanı Recep Tayyip Erdoğan'dı. Ekipteki diğer arkadaşları bugünün Bursa Milletvekili Ali Kul ve merhum Seyfettin Esenlik'tir. Bu arada hemen belirtelim, Tayyip Bey'in Recep ön adını o yıllarda hocaları pek bilmiyorlardır. Ondaki hitabet yeteneğini edebiyat hocası Sami Akalın keşfetmiş (Sami Hoca 4 yıl önce hayata gözlerini yumdu. Onun da hâlen piyasada kitapları bulunuyor).

MÜNAZARA TAKIMINI ŞAMPİYON YAPTI

Hidayet Ülkü, Erdoğan'ın edebiyatta da çok başarılı olduğunu belirtiyor. "Çok güzel konuşurdu. Münazara yarışmalarında iki yıl üst üste okula birincilikler kazandırdı." Hidayet Bey'e "Öğrencilere ödül verir miydiniz?" diye sorduğumuzda ise "Ne ödülü! Hiçbir şey vermezdik." diyor gülerek. O, Erdoğan'ı dürüst, terbiyeli ve edepli bir çocuk olarak hatırlıyor. Bir de mektep bahçesinde futbol oynamasıyla. Yine onun aktardığına göre Erdoğan, kitap okuyan, meraklı bir talebeymiş.

O yıllarda okulda okuyan, sonradan memlekette önemli görevler alacak birçok talebe vardır. Kadir Topbaş, İdris Naim Şahin, Numan Kurtulmuş, Ali Bardakoğlu, Mehmet Ali Şahin, Nazım Ekren gibi isimler de Tayyip'in ya arkadaşlarıdır ya da alt devreleri. Tayyip'in öğretmenleri aynı zamanda bu isimlere de ders vermiştir. İstanbul İmam Hatip öyle bir lisedir ki bir dönem mezun olan 99 öğrenciden 98'i üniversiteyi kazanmıştır.

O yıllarda okulda siyasi cereyanlar yoktur. Okul Müdürü Hayati Ülkü siyasi oluşumların 1975'ten sonra okula girdiğini söylüyor. Akıncılar, Ülkücüler daha sonraki yıllarda okula nüfuz etmiş. Dolayısıyla Tayyip siyasi bir oluşumun içinde değildir. Ancak okulun en tanınmış öğrencilerindendir. Hem münazara ekibinin başkanı hem futbol takımının vazgeçilmez oyuncusu hem edebiyat kolu başkanı hem de kendi sınıfının başkanıdır. Onun bu özellikleri İslam Sanatı Tarihi dersi hocası Semra Acar'ın da dikkatini çekecektir. Hat, minyatür, tezhip konusunu en ince detayına kadar öğrencilerine aktaran Acar, 1970'te tayin olduğu İmam Hatip Lisesi ve Erdoğan ile ilgili anılarını bakın nasıl anlatıyor: "Okula tayin olduğumda hamileydim. İlk yılımda iki bayan hocaydık. Başım açıktı. Beni nasıl karşılayacaklarını doğrusunu isterseniz ben de merak ediyordum. Gerek öğrencilerden, gerek hocalarımızdan inanılmaz bir saygı ve sevgi gördüm. Tayyip Bey'i üç yıl okuttum. Bir kere o sporcuydu. Karizmatik biriydi. Bir de Allah'ın lütfettiği bir hitabet yeteneği vardı. Çok güzel konuşuyordu. Arkadaşlarıyla iletişimi de çok iyiydi. Üstün fizik ve zekâya sahip ve popüler oluşu sebebiyle onu ayırmıştım. Sınıfa girmeden önce kara tahtaya dersimin çizimlerini yapan öğrencim oydu."

İMAM HATİP'İ SEVDİM, KIZIMI ORADA OKUTTUM

Erdoğan'ın hocalarından biri de Hasan Çelikkaya'ydı. Halen Marmara Üniversitesi'nde hocalık yapan Profesör Hasan Çelikkaya, meslek derslerine giriyordu. Onun da yayımlanmış iki kitabı var. Erdoğan'ı saygılı bir öğrenci olarak tanımlıyor. O da diğer hocalar gibi Erdoğan'ın hitabetine vurgu yapıyor.

Bizim için her hocasının onunla ilgili düşüncesi önemliydi. Millî Güvenlik hocası Albay Süreyya Duman da bu hocalardan biri. Bugün 77 yaşında olan Duman, imam hatiplerde 13 yıl hocalık yaptı. İmam hatip liselerini özellikle seçtiğini söylüyor. Şu sözler ona ait: "İmam hatip talebeleri arasında işe yaramayan öğrenci yok gibidir. Diğer liselerde ise işe yarayan öğrenciyi parmakla gösterebilirsin. İmam hatipliler memleketini seven, dinine, diyanetine sahip, milliyetçi çocuklardı. Oraya özel bir sevgim vardı. Bunun kanıtı da en küçük kızımı imam hatip okuluna vermemdir."

Süreyya Albay, iki yıl okuttuğu Tayyip Erdoğan'ı ise dün gibi hatırlıyor: "Nev-i şahsına münhasır bir kişiliği vardı. Daima ön saflarda olmayı isterdi. İkinci olmak ona göre değildi. Çok aktifti. Gözünü budaktan sakınmazdı. El attığı şeyi de koparmak isterdi. Liderlik vasfı olan bir öğrenciydi. Bence tek kusuru biraz dik kafalıydı."

Dik kafalı Tayyip, ordumuzun ileri gelen Albay'ından dayak yemiş miydi? "Hayır. Benim otoritem sevgiye dayalıydı. Çocuklara ilk sözüm şu olurdu. Ben buraya talebeyi sınıfta bırakmak için gelmedim. Bir defa bu okulda okuyan Türk ve Müslüman bir öğrenci bana göre 5'i hak etmiştir. Boş kâğıdı verse ona yine 5 veririm. 5 ile 10 arası notlar ise onun ders çalışmasının karşılığıdır."

Tayyip Erdoğan'ın Arapça derslerine o yıllarda imamlık yapan Selahattin Kaya giriyordur. Öğrencilerine hiç dayak atmadığı için 'sabır taşı' olarak tanımlanan ve daha sonraki yıllarda İstanbul Müftülüğü de yapacak olan Kaya, Erdoğan'ı efendi, ağırbaşlı bir öğrenci olarak tanımlıyor: "Üç sene dersine girdim. Çok çalışkandı. Kendisinden hep saygı gördüm. Liderlik vasıflarıyla öne çıkıyordu. Okulun yüzünü ağartan münazara ekibindeydi."

Vatan