Taşeron işçiler ile ilgili olarak merak ile pek çok kişinin beklediği torba yasası hakkında yeni gelişmeler nelerdir ? Taşeron İşçi için kadro gelecek mi?
 
Öte yandan Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, canlı yayında taşeron çalışanlara maaşların tam zamanında yatması ve yıllık izin müjdesi verdi. Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, Hasankeyf'te düzenlenen 3.Uluslararası Bisiklet Turnuvası'na katıldı. Burada NTV'nin sorularına yanıtlayan Bakan Şimşek, taşeron sisteme ilişkin bir soru üzerine, şu yanıtı verdi:  'Bazı alanların özel sektöre açılıp kapanması farklı, işçilerimizin ya da emeğin sömürüsü ayrı bir konu. Taşeron sisteminde şu anda aksayan yönler olabilir. Bunların rehabilitasyonu üzerinde çalışıyoruz. Örneğin geçmiş dönemde özellikle kıdem tazminatında bir takım sıkıntılar yaşanmıştı. Şimdi o sistemi yeniden düzenleyeceğiz. Maaşların zamanında ve tam olarak ödenmesini garanti altına alacağız. Yıllık izinler gibi hususlarda kayıt dışılığın engellenmesi konusunda elimizden ne geliyorsa yapacağız.' 
 
Binlerce kişinin borcu silinecek! 
 
Geçici personele (4/C'li) kadro verilmesiyle ilgili düzenlemeye son şekli verildi. Bu ay Medis'e sunulması beklenen tasarıyla 50 bin 4/C'li personel kadroya geçirilecek. Ayrıca binlerce vatandaşın prim borcu silinecek. Kamuda çalışan 50 bin 4/C'li (geçici) personel bulunuyor. 4/C'liler bir yüdan az süreli veya mevsimlik sözleşme île çalıştırılıyor. Işçi sayılmayan 4/C'liler, diğer çalışanlarla aynı haldara sahip değil. Bu kapsamda çalıştırılanların yıllık izin, iş güvencesi, sosyal yardım gibi hakları yok. Ayrıca her yıl sözleşme yenilemek zorundalar. Yani daimi personel değiller. Bu yüzden de her yıl işsiz kalma endişesi taşıyorlar. 
 
TALEP BAKANLARA İLETİLDİ 
 
Sözleşmeli işçilere, belediyelerde çalışanlara kadro verildi fakat kamudaki geçici personele bir türlü çözüm bulunamamıştı. Çahşma Bakanlığı sendikalarla birlikte bu konuda bir çalışma başlatmıştı. 4/C'lilerin statüsüyle ilgili konular toplu sözleşme görüşmelerinin ardından yapılan Kamu Personeli Danışma Kurulu toplantılarında da gündeme gelmiş ve bir tasarı hazırlanarak Bakanlar Kurulu'na sunulmuştu. Fakat geçici personele kadroyu da içeren Torba Kanun, 30 Mart yerel seçimlerine takılmıştı. Posta'nın haberine göre, Seçimlerin ardından gözler tekrar Meclis'e çevrildi. Binlerce çalışana kadro verilmesiyle ilgili düzenlemenin bu ay sonuna kadar Meclis'e sunulması bekleniyor. Torba Yasa ile ayrıca borçlu milyonlarca vatandaşın eli rahatlayacak. Düzenlemeyle, borçlu olduğu için sağlık hizmetinden yararlanamayan vatandaşın borcu silinecek. 24 aydan çok prim borcu olan Bağ-Kur'lular borçlarını sildirebilecek. Borcunu sildirenin sigortası dayanacak. Bu kişi yeniden Bağ-Kur'a kayıt yaptırıp primlerini ödemeye devam edebilecek. Borcu silinen Bağ-Kur'lunun SSK çalışması varsa geçerli olacak. Emeklilik için prim gün sayısına ihtiyaç duyanlar, tamamını değil silinen süreden dilediği kadarını canlandırıp ödeyebilecek.Hak-İş Konfederasyonu, Türkiye genelinde 27 il, 9 iş kolunda 85 kamu iş yerinde 5 bin 250 taşeron işçisiyle yüz yüze görüşerek, "Taşeron İşçisi Gerçeği Araştırması" yaptırdı. Doç.Dr. Erdinç Yazıcı ve ekibinin araştırması bu alanda Türkiye'de yapılan en kapsamlı araştırma olması açısından büyük önem taşıyor.Hak-İş Başkanı Mahmut Arslan, basın toplantısında araştırmanın işçilerle yaklaşık 20 dakika süren yüz yüze görüşmeyle yapıldığını belirtirken, kamuda taşeronluğun en yoğun Sağlık iş kolunda ve belediyelerde olduğuna dikkat çekti. Bu araştırmanın taşeron işçilerin feryatlarını, hüzünlerini kısaca içinde bulundukları halet-i ruhiyeyi anlamak açısından önemli olduğunu belirtirken, "Kamu daha çalıştırdığı taşeron işçi sayısını bilmiyor. Resmi rakamlara göre, belediyeler hariç kamuda 661 bin taşeron işçisi çalışıyor. Ancak biz belediyelerle birlikte gerçek rakamın en az 1.2 milyon olduğunu tahmin ediyoruz" dedi. 'Modern kölelik' dediği taşeron işçiler konusunda Türkiye'nin çok ciddi bir sorunla karşı karşıya olduğunu, Soma'da meydana gelen facianın da bunu açıkça ortaya koyduğunu belirten Arslan, bu alanda çok ciddi bir yeniden yapılanmaya ihtiyaç olduğunu vurguladı.
 
Türkiye Kamu Sen ve Türk Eğitim Sen İstanbul İl Başkanı Yrd. Doç. Dr. M. Hanefi Bostan, TBMM'ye sunulan taşeron yasa tasarısını eleştirdi. Bostan, "Bu Kanun Tasarısı'nın 1'inci, 10'uncu, 11'inci, 12'inci ve 13'üncü maddeleri, ne insaniyet adına ne de sendikacılık adına kabul edilemez" dedi. TBMM'ye sunulan taşeron yasa tasarısını eleştiren Hanefi Bostan, yazılı bir açıklama yaptı. Bostan, "Her gün ülkemizin çeşitli yerlerinde onlarca çalışanımız iş kazası nedeniyle hayatlarını kaybetmektedir. Alabildiğine artan taşeronlaşma, iş güvenliği ile ilgili gerekli tedbirlerin alınmadığı, minimum maliyet maksimum kar anlayışı nedeniyle insan hayatının hiçe sayıldığı, yitip giden canların 'Güzel öldüler' gibi ifadelerle hafife alındığı acımasız bir anlayışı doğurmaktadır. 2002 yılında 10 bin civarında olan taşeron işçi sayısı bugün toplamda 2 milyon 500 bine yaklaşmıştır. Düşük maliyetli, düşük ücretli, iş güvencesi olmayan, sendikaya üye olduğunda işten çıkarılacağı kesin olan, gerekli asgari iş güvenliği tedbirlerinden dahi yoksun bırakılan taşeron işçilerimizin yaşadığı dram Soma'da bir kez daha ortaya çıkmıştır" dedi.
 
Soma Maden Ocağı'ndaki taşeron sisteminden örnek veren Bostan, "Soma'da asıl iş devlet kurumu olan TKİ'ye aitken taşeron bir firmaya devredilmiş, taşeron firma da kömür ocağındaki bölümleri, başka taşeronlara bırakmıştır. Böylelikle daha fazla kar elde etmek için, düşük ücretli, güvencesiz işçi çalıştırma temeline dayanan taşeronlaşma; taşeronun taşeronları gibi bir durumu da ortaya çıkarmıştır. Yetkilinin ve sorumlunun dahi belli olmadığı bu karmaşık yapı nedeniyle gerekli işçi sağlığı ve güvenliği tedbirleri alınmadığı için Soma'da böyle bir dram yaşanmıştır" dedi.
 
Yasanın meydana gelen kazanın ardından hazırlandığına dikkat çeken Bostan, "Soma'da adeta suçüstü yakalanan taşeron sistemine karşı oluşan kamuoyunu kırmak amacıyla bir tasarı hazırlanmış TBMM gündemine taşınmıştır. Kamuoyuna taşeronlaşmayı sınırlandıracak, taşeron işçilerine ve madencilere yeni haklar getirecek şeklinde yansıtılan Tasarının iç yüzü tam bir hak ve hukuk katliamı niteliğindedir. Ne yazık ki, daha önce dile getirdiğimiz endişelerimizde bir kez daha haklı çıktık. Soma'daki insanlık dramının dahi iş güvencesinin yok edilmesi konusunda fırsata çevrilmeye çalışıldığı bir tasarı ile karşı karşıya bulunuyoruz" ifadelerini kullandı.
 
Tasarının umutları kırdığını belirten Bostan, "Bu tasarı; kadro bir tarafa hiç olmazsa yeni haklar beklentisi içindeki taşeron işçilerinin umutlarını suya düşürdüğü gibi taşeron çalışmayı da genişletecek bir düzenleme niteliği taşımaktadır. Her zamanki yöntemle, taşeron işçilere yeni haklar getirileceğine dair kamuoyunda ortaya atılan bazı haberlere rağmen tasarının gerçekleri açıklananlarla örtüşmemektedir" dedi.
 
"Bu tasarı ile taşeronlaşmaya sınır getirilmemekte aksine genişletilmektedir" diyen Bostan, "Taşeron işçilerin memurların yerine çalıştırılabilmesinin önü açılmaktadır. Tasarının daha birinci maddesi ile Hükümet aklındakini ortaya koymuş ve her şart altında taşeron işçi çalıştırmayı meşrulaştıracak bir düzenlemeye imza atmıştır. Bu madde ile taşeron işçi çalıştırmayı sınırlayan ve düzenleyen İş Kanunu'nun 2. maddesinin dokuzuncu ve onuncu fıkraları yürürlükten kaldırıldığı anda taşeron işçi çalıştırma Türkiye'de asli istihdam biçimi haline gelecektir. Taşeron işçilik konusunun püf noktası alt işveren tanımında yatmaktadır. Mevcut durumda İş Kanunu'nun 2. maddesine göre asıl işin bir bölümünde alt işveren çalıştırılabilmesi 'işletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenle uzmanlık gerektiren işler' gibi üç koşulun bir arada var olmasına bağlıdır. Bu üç koşul aynı anda yok ise yargı taşeron işçi çalıştırma muvazaa (hile) olarak kabul edilmekte ve işçi, başından itibaren asıl işverenin işçisi sayılmaktadır. Diğer bir ifadeyle bu üç koşul bir arada olmadan, asıl iş, taşerona verilirse bu durumda 'muvazaa' (hile) olgusu ortaya çıkmaktadır. Nitekim bu yönde verilmiş çok sayıda yargı kararı bulunmaktadır. Taşeron meselesinin kritik noktası bu tanımda düğümlenmektedir" dedi.
 
Bostan, "Bugüne kadarki yargı kararları böyle bir durumun tespiti halinde taşeron işçisini, çalışmaya başladığı an itibarı ile asıl işverenin çalışanı olarak kabul etmekteyken; tasarının birinci maddesi bu durumu ortadan kaldırmakta ve hileyi meşrulaştırmakta, asıl işlerde de taşeron çalıştırılmasının önünü açmaktadır. Tasarının 4857 sayılı Kanunun 3. maddesinin asıl işveren-alt işveren ilişkisinin tescili ve teftişini düzenleyen ikinci, üçüncü ve dördüncü fıkralarını yürürlükten kaldıran 10. Maddesi asla kabul edilemez" ifadelerini kullandı.
 
Konulan bazı maddelerle taşeron sisteminin önünün açıldığına dikkat çeken Bostan, "Tasarının 11. ve 12. maddeleriyle kamuda yeterli nitelik ve sayıda personel olmaması durumunda asli ve sürekli işlerin de taşerona verilmesinin önü açılmaktadır. Bu durum, Kanundaki taşeron işçilik tanımını kökünden değiştirmekte, taşeron işçiliğini Anayasanın 128. Maddesine aykırı bir biçimde devletin asli ve sürekli işlerine de taşımaktadır. Örneğin kamu hastaneleri, kadrolu doktor ya da hemşire sayısının yetersiz kalması durumunda bu hastaneler taşeron yoluyla doktor ya da hemşire çalıştırabilecek hale gelecektir" dedi.
 
"BU TASARI BU HALİYLE YASALAŞIRSA TÜRKİYE'DE MEMUR KALMAZ"
 
Hanefi Bostan, sözlerini şöyle sürdürdü:
 
"Bu tasarı bu haliyle yasalaşırsa Türkiye'de memur kalmaz. Bize göre, Başbakanın 17 Aralık operasyonu sonrasında yurtdışından dönerken gazetecilere yaptığı 'Memurun iş güvencesinin kaldırılması gerekir' açıklaması bu tasarı ile hayata geçirilmek istenmektedir. Kamuda yeterli personel olmadığı takdirde taşeron işçiliği yoluyla hizmet açığının kapatılabileceğine dair bir uygulama, bugün için bütün hizmet alanlarında devletin asli ve sürekli görevlerinin taşeron işçileri eliyle gördürülmesinin önünü açacaktır. Bilindiği gibi kamuda sağlık, eğitim gibi bütün sektörlerde öğretim üyesi, öğretmen, mühendis, hemşire ve doktor, gibi büyük bir personel açığı bulunmaktadır. Buna göre devlet, bu alanlara memur almak yerine taşeron çalıştırarak bu hizmetleri sağlamayı planlamaktadır."
 
İş güvencesinin tehdit altında olduğunu ileri süren Bostan, "Bugün iş güvenliğinin, sosyal devlet ilkesinin ayaklar altına alındığı bir dönemde memurun iş güvencesi de tehdit altındadır. Bizler bütün sektörlerde iş güvencesinin sağlanması, taşeron işçiliğinin, 4/C'li çalıştırmanın, sözleşmeli statünün kaldırılması için mücadele ederken iktidarın milletimizi çağdaş köleliğe sürüklemesi kabul edilemez. Bu Kanun Tasarısının 1 inci, 10 uncu, 11 inci, 12 inci ve 13 üncü maddeleri, ne insaniyet adına ne de sendikacılık adına kabul edilemez. Böyle bir tasarının Soma faciası kullanılarak, sözde taşeron çalıştırmayı sınırlandırmak, taşeron işçilere yeni haklar getirmek bahanesiyle Meclise taşınması ise başlı başına bir kötü niyeti ve samimiyetsizliği ortaya koymaktadır" dedi.
 
Tasarıya imza koyanların vicdanıyla hareket ederek attıkları imzalarını geri alması gerektiğine dikkat çeken Bostan, "Bu tasarının altına imza atanların, ellerini vicdanlarına koyarak en azından Soma'da kaybettiğimiz işçilerimizin anısına saygı adına, çalışanları köle yapma sevdasından vazgeçmelerini ve tasarının saydığımız maddelerini tasarı metninden çıkarmalarını ya da bu konuda daha önce verilmiş olan yargı kararlarına uygun düzenlemeler yaparak, ülkemizin kanayan yarası haline gelmiş olan taşeron işçiliği sorununa gerçek anlamda bir çözüm getirmesini temenni ediyoruz" dedi.
 
Hanefi Bostan, sözlerini şöyle sürdürdü:
 
"Tasarının gerçek yüzü tam bir hak ve hukuk katliamı niteliğindedir. İş güvencesinin yok edilmesi hedeflemektedir. Taşeronlaşmayı sınırlama yerine yaygınlaştırmayı amaçlamaktadır. Taşeron işçilerin memurların yerine çalıştırılabilmesinin önü açılmaktadır. İş Kanununun 2. maddesinin dokuzuncu ve onuncu fıkraları yürürlükten kaldırıldığı anda taşeron işçi çalıştırma Türkiye'de asli istihdam biçimi haline gelecektir. Asıl işlerde de taşeron çalıştırılmasının önünü açmaktadır. Tasarının, 4857 sayılı Kanunun 3. maddesinin asıl işveren-alt işveren ilişkisinin tescili ve teftişini düzenleyen ikinci, üçüncü ve dördüncü fıkralarını yürürlükten kaldıran 10. Maddesi asla kabul edilemez. Tasarı taşeron işçiliğini Anayasanın 128. maddesine aykırı bir biçimde devletin asli ve sürekli işlerini de kapsamasını ön görmektedir. Bu Kanun Tasarısı'nın 1'inci, 10'uncu, 11'inci, 12'inci ve 13'üncü maddeleri, ne insaniyet adına ne de sendikacılık adına kabul edilemez."
 
 
Böyle bir ortamda hükümetin, işçi konfederasyonlarından adeta kaçırırcasına taşeron yasa tasarısını Meclis'e getirdiğini belirten Arslan, taşeronun yaygınlaşmaması için ellerinden geleni yapacaklarını söyledi.
 
YANDAŞA PARA AKTARMA YOLU

Arslan, araştırmanın en çarpıcı sonuçlarından birinin ise işçilerin taşerona neden ihtiyaç duyulduğu sorusuna verdikleri cevap olduğunu söyledi. Arslan, "İşçilerin yüzde 22.6'sı yandaşlara para/kaynak aktarmak, yüzde 51'i ucuz işçilik, yüzde 16.3'ü sendikal ve sosyal haklardan mahrum bir işçilik yaratmak için taşeron tercih edildiğini düşünüyor" dedi.
 
 
 
Arslan, kamuda çalışan yaklaşık 1 milyon 200 bin taşeron işçi çalıştırıldığını anımsatarak, her bir işçi üzerinden taşeron firmanın en az yüzde 20 komisyon aldığını söyledi. Kamu kurumunun yüzde 20 komisyonun yanı sıra ihale bedeli üzerinden yüzde 18 KDV ödediğini, bu işçilerin kıdem tazminatı ve izin paralarını da taşeron firma ödemediği için 'müteselsil' sorumluluk gereği yine kamu kurumunca ödendiğini belirten Arslan, "Taşeron işçi çalıştırmak gerçekte ucuz değil, devlete maliyeti kat be kat fazla oluyor" dedi.
 

BANKADAN VERDİĞİNİ ELDEN GERİ ALIYOR!
Arslan, taşeron işçilerin büyük bölümünün asgari ücretten çalıştırıldığını, hiçbir sosyal yardımdan yararlandırılmadıklarına dikkat çekerken, yaklaşık yüzde 10'unun da bankadan aldıkları asgari ücretin bir bölümünü daha sonra elden işverene geri verdiklerini anlattı.