CHP İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay'ı ''90'lı yılların bakanlarından hiçbir farkı olmamakla'' suçladı.

TBMM Genel Kurulu'nda CHP Grubu adına söz alan Tanrıkulu, ''Sayın Bakanı dinlerken 90'lı yılların bir bakanını dinler gibi oldum. Hiçbir farkı yok. Dil, zihniyet ve yaklaşım olarak bir farkı yok. Eline verilen bir belgeyi okudu. O belgede de operasyondan, çatışmadan başka bir şey yok'' dedi.

Tanrıkulu, Atalay'ın kürsüde ''insanların nasıl yaşatılacağını ve tek birinin bile burnu kanamadan Türkiye'nin bu sorunu nasıl çözeceğini anlatması'' gerektiğini ifade ederek, ''Siz yeniden operasyonu, ölümü anlattınız ve bu konuda bir çözüm iradeniz olmadığını da ortaya koydunuz'' diye konuştu.

Tanrıkulu, şunları söyledi:

''Sayın bakan, keşke burada dedikleriniz doğru olsaydı. Onda biri keşke doğru olsaydı. Keşke insanları dinlemiş olsaydınız. Keşke insanların arasında dolaşsaydınız, gözlerine bakabilseydiniz. Keşke ellerini sıkabilseydiniz. Keşke bunları yapabilseydiniz. Ama hiçbirini yapamadınız.''

Sezgin Tanrıkulu, Atalay'dan bir gün önce ve bir gün sonra orada oldukları dile getirerek, ''Sizin gibi gidip bir yerde oturup aktarmayı sadece dinlemedik. Vatandaşların arasında oturduk. Ne olduğunu öğrenmeye çalıştık. Sadece bir yerden bilgi almadık'' ifadesini kullandı.

Sivil toplum örgütlerinin olayla ilgili raporlarının elinde olduğunu kaydeden Tanrıkulu, bu raporların Atalay'ın dediklerinin tam tersi olduğunu iddia etti. Tanrıkulu, Atalay'a ''Size verilen bilgilere mi güveneceksiniz. Yoksa bu toplumun vicdanı olmuş insan hakları kuruluşlarının raporlarına mı güveneceksiniz- Hangisini yapacaksınız-'' diye sordu.

Tanrıkulu, Uludere'de kiminle konuşulursa konuşulsun 35 kişinin ''açıkça öldürüldüğünü'' ifade edeceğini ileri sürerek, ''Ölüme gönderilmişler. Gidişlerinden taaburun haberi var. Herkesin haberi var. Dönüşlerinden de haberi var. Dönüş yolları tutulmuş, tek yerde toplanmaları sağlanmış ve daha sonra hangi istihbarat bilgisiyse öldürecek şekilde bombalanmış. İçlerinden kurtulanlarla görüştük'' dedi.

Diyarbakır'dan 10 yıllardır kalkan savaş uçakların sesinin çok iyi bilindiğini söyleyen Tanrıkulu, daha bir hafta önce bakanların açılımdan bahsettiğini belirterek, ''Bir ülke, 13 yaşındaki çocuğunu kantin borcu için katır peşinde sınırları aşmak zorunda bırakıyorsa orada sınır değil, Başbakanın kullanmayı çok sevdiği tabirle, söz bitiyordur. Model ülkede insanlar işte böyle ölüyor. İnsanca yaşayamadan. İnsan yerine konulamadan. Kaçakçı diye aşağılanarak. O insanlara o çetin coğrafyada bir imkan tanındı mı- Operasyon kazası deniliyor. Bu denli vicdansızlaşıyor. Bu sözleri sarf edecek kadar nasırlaşıyorsa bu ülkenin insanlarına yazık'' dedi.