Geçtiğimiz günlerde Başbakan yardımcısı Numan Kurtulmuş Hürriyet Gazetesinden Gizem Karakış’a verdiği  röportajında;

“Başbakan’ın Irak ziyaretinde Irak Merkezi Hükümeti’yle Başika’daki Türk askeri varlığına ilişkin bir görüşme olacak. Başika’da onları da rahatlatacak bir öneri götürüyoruz. Çekilme söz konusu değil. Baştan beri Suriye politikasının büyük yanlışlarla dolu olduğuna inananlardanım. Tabii ki Esad rejiminin, zalimlerin yanında yer alacak değiliz. Şimdi bunları tamir ediyoruz, düzeltiyoruz. Suriye’de Ruslarla gidilecek olan görüşmelerde Halep üzerinden iyi bir Halep barışı ve Halep barışı üzerinden de iyi bir Suriye barışı tahkim edilmesi lazım. Musul meselesinde de yeni bir yaklaşımla Irak hükümetiyle bir ittifak yapılmalı. Önce ateşkesin doğru uygulanması, sonra masanın doğru kurulması önemli. Böyle bir katilin iş başında durmasının insani olmadığını düşünüyoruz.” dedi.

Şimdi sormak lazım.

Sayın Kurtulmuş!

Söylediklerinizden yapılan yanlış hakkında bilgi sahibi olamadık.

Suriye’de eli kanlı zalimin yanında olmuyorsa yanlış nerede?

Türkiye Suriye konusunda nasıl bir yanlış yaptı?

Bunu söylemiyorsunuz.

Fakat başından beri ülkemizin duruşunu eleştiren ve Suriye toprakları özelinde tüm coğrafyayı“Bataklık” diyen muhalefete malzeme veriyorsunuz.

Nedir sizin karın ağrınız?

Kimlere selam gönderiyorsunuz?

Kimlerle hesaplaşmak derdindesiniz?

Bilmiyor olamazsınız.

Türkiye’nin Suriye ve bölge politikaları başından beri Cumhurbaşkanımızın inisiyatifinde götürülüyor.

Müttefik(!) bildiğimiz ülkelerin başka hesaplarının olmasının müsebbibi biz miyiz?

Müttefik(!) ülkeler çıkar peşinde koştururken, devletimiz Suriyeli muhacir kardeşlerimize sahip çıkarak insanlık destanı yazmaktadır.

Bu mudur yanlış olan?

Zalim Esed’e karşı onurlu duruş göstermek midir?

Bölge devletleri ve küresel aktörlerin “Çıkar” peşinde koşmalarına itiraz etmesi midir?

Yoksa bütün bu ahlaksız hesaplara rağmen “İnsanlık” değerleri için çaba göstermesi midir?

Bu söz size hiç yakışmadı.

Suriye’de kurulan tezgâhı, paylaşım arzularını deşifre edeceğinize, ülkemizin duruşundan rahatsız olanların korosuna katılıyorsunuz.

Cumhurbaşkanımızın dediği “Yalnızlık” sanırım böyle bir şey.

Siyasetçi, niyetinin, değerlerinin ve idealinin arkasında zor zamanlarda durmazsa kalıcı olamaz.

Savrulmakla ”İstemezükçüler” korosuna katılmakla elde edilecek bir değer yoktur.

Yaptığınız bu açıklamadan cesaret alan kimileri,  açıklamanızdan hareketle ne anlama geldiği belli olmayan barış söylemleriyle kafa karıştırmaktadırlar.

Şöyle ki; Türkiye izlediği politikayla, Suriye’de yaşanan zulmün müsebbibi görülmektedir.

Ülkemiz muhalif Suriyelileri kışkırtmasaymış bunca mazlum olmayacakmış(!)

Yani Zalim Esed’in zulmüne sessiz kalsaymışız Esed’in öfkesi kabarmayacakmış(!)

Öfkesi kabarmayan Esed, halkın üstüne bomba yağdırmaz, şehirler harap olmazmış(!)

Yaşanan dramın, trajedinin müsebbibi Türkiye(!)

Türkiye’yi yöneten “Diktatör Erdoğan(!)”

Güya eleştirilerini Barış arzularından dile getiriyorlar.

Sizde malzeme veriyorsunuz.

Suriye’de barışı bizim Hükümet bozmuş (!)

“Emevi Camisinde namaz kılma arzumuz”  kötüymüş(!)

Suriye halkıyla kardeşlik istemek suçmuş(!)

Bu “Barış Elçilerine(!)” göre, zalim Esed’in zulmüne sessiz kalınsaydı “Barış” bozulmayacaktı(!)

Aynı kişiler, Güneydoğu’da şehirlerimizi Çözüm Sürecinden faydalanarak “Hendekler ve barikatlarla” ayaklanmaya hazırlayanlara karşı aldığı tedbirleri eleştirip Cumhurbaşkanını “Diktatörlükle(!)” suçlamakta,“Barış düşmanı” ilan etmekten geri durmamaktadırlar.

Bir tarafta bütün riskleri göze alarak “Çözüm Süreci” gibi önemli demokratik açılımı yapan lider ve ekibini barış düşmanı ve diktatörlük kurmakla suçluyorlar, diğer taraftan Suriye’yi yıllardır diktatörlükle yöneten ailenin iktidarını “Barış(!)” için savunuyorlar.

Böylesine bir çelişki içindeyken kendilerine inanmamızı bekliyorlar.

Bir kaç kelam da onlara söyleyelim;

Türkiye’de seçimle iş başına gelen ve iktidarını sürdürenler “Diktatörleşiyor(!)”

Öbür tarafta, “Suriye’de barışın anahtarı olarak zalim Esed’i görüyor, yaşanan zulüm ve iç savaşın müsebbibi Türkiye’deki iktidardır.” diyorsunuz..

Fena halde bocalıyorsunuz ve kendinizle çelişiyorsunuz.

Bu halinizle, kuruntularınızı hakikat sanıyorsunuz.

Sayın Numan Kurtulmuş’un hangi amaçla söylediği anlaşılmayan beyanına sarılıyorsunuz.

Bu beyan sizi haklı kılmaz.

“İstemezükçüleri” ve coğrafyamızı “Bataklık” olarak görenleri de, haklı çıkarmaz.

Olsa olsa sözün sahibini tanımamıza yardımcı olur.

Bölgede barışın kalıcı olması Türkiye’nin tezlerini anlamak ve uygulamaktan geçer.

Ülkemizde yaşanan terör dâhil, maruz kaldığımız  her türlü kuşatma, ülkemizin diz çöktürülmesi içindir.

Biz oyunu ve tezgâhı görüyoruz.

Bozmak için elimizden geleni yapacağız.

Geri dönüş yok.

 

 

 

Aydınpost ANDROID'de TIKLA İNDİR!   Aydınpost APPSTORE'da TIKLA İNDİR