Büyük Menderes nehrinin taşması sonucu su baskınına uğrayan 500 yıllık tarihe sahip ova köyünde her evin bir sandalı var. Her yıl sular altında kalan köyün sakinleri su baskınına alışkın olduklarını söylerken, kış aylarının en önemli ulaşım aracının traktör ve sandal olması bunun en önemli kanıtı. Öte yandan, Kalcık’ın mezarlığı da sular altında kalırken, Kuşadası Ekosistemi Koruma ve Doğasevenler Derneği (EKODOSD) Osmanlı mezar taşlarına sahip çıkılması gerektiğini açıkladı. Kuşadası EKODOSD Başkanı Bahattin Sürücü, kışın ölen olduğunda gömecek yer bulamayan Kalcık’ın mezar taşlarının da toprak altına gömüldüğünü ve önemli bir kültür mirası olan Osmanlı mezar taşlarına sahip çıkılması gerektiğini açıkladı.
Kalcık, Büyük Menderes Nehri ile Beşparmak Dağları’ndan gelen Sarıçay arasında, Söke Ovası’nın ortasında kurulan bir ova köyüdür. Kalcık Köyü’nde Büyük Menderes Nehrinde yaşanan taşkınlarla birlikte araştırma yapan Ekosistemi Koruma ve Doğasevenler Derneği (EKODOSD), köyün tarihi konusunda da ilginç bilgiler edindi. EKODOSD Kalcık’ta bulunan mezar taşlarındaki bilgilere göre, köyün tarihi tam 500 yıl öncesine kadar gittiğini tespit etti.
Yapılan araştırmalarda edinilen bilgilere göre; Kalcık’lıların daha önceki yerleşiminin Büyük Menderes Nehrinin yanı başında kurulan Kadıköy olduğu yöre insanları tarafından belirtilirken, su taşkınları nedeniyle daha güneyde bulunan şimdiki yerine taşındığı bilinmektedir.
Kalcık’a gelen Osmanlıca uzmanı birisi tarafından okunan mezar taşlarında, döneminin kaymakamı ve eşinin mezarlarının da köy mezarlığında bulunduğu belirlenirken, Kalcık’ın Osmanlı Dönemi’nde ilçe merkezi olduğu ve günümüzde bir zamanlar kendisine bağlı bir köy olan Bağarası Beldesi’ne bağlı bir köy haline geldiği öğrenildi.
Bağarası Beldesi’ne yaklaşık 10 kilometre uzaktaki Kalcık’ta yaşayan yöre sakinleri, menderes taşkınlarının getirdiği olumsuz yaşam koşullarından dolayı, beldedeki Hürriyet mahallesine yerleşmişler. Her yıl kış aylarında kaderi pek fazla değişmeyen Kalcık, bu yıl yine sular altında kaldı.
Çağdaş yaşamın getirdiği olanaklardan yoksun bir şekilde yaşayan Kalcık’lılar, içme sularını tankerlerle dışarıdan getirmekte, kış aylarında en önemli ulaşım aracı olarak yüksek tekerlekli traktörleri kullanmaktalar. Ama ova köyünde kış aylarında traktörden daha önemli olan ulaşım aracı ise sandal. Çünkü köyde her evin bir sandalı bulunuyor.
Camisinin minaresi yıkılan Kalcık’ta, merkezi sistemle ezan okunuyor. Her yıl meydana gelen taşkınlarla boğuşan Kalcık, çok önemli tarihsel miraslara da ev sahipliği yapıyor. Birçok yerde tahrip edildiği görülen ve yapılaşma nedeniyle yok olan tarihi mezar taşlarının çok önemli örnekleri Kalcık’ta sağlam olarak bulunuyor. Ancak yazın sağlam şekilde duran mezar taşları, kış aylarında yaşanan taşkınlarda köy ile birlikte sular altında kalıyor.
Özellikle birçok yerde kırılan ve çalınan tarihi Osmanlı Mezar taşı başlıkların, Kalcık mezar taşlarında büyük ölçüde sağlamlığını koruduğu görülürken, her birinin formu birbirinden farklı olan mezar taşlarının, uzman kişilerin araştırmalarıyla buradaki kültürün ve tarihin meydana çıkmasında önemli bir rol oynayacağı belirtiliyor.
Genellikle mermerden yapılan bu tarihi mezar taşlarının başlıkları sarıklı, üzerinde bitkisel motifleri ve geometrik desenleri bulunan, Osmanlıca yazıtlar bulunan farklı sarık ve işlemeleri olan taşlardaki süslemelerin ve başlıkların türüne göre ölen kişinin hayattayken sosyal statüsünü, kişi hakkındaki bilgileri ve ölüm tarihlerini içerdiği görülüyor. Hepsi birer sanat eseri olan Kalcık mezar taşlarındaki estetik işçilikler, bir heykeltıraş titizliğiyle çalışan mermer ustalarının, hattatların ve nakkaşların emek verdiği nadide eserler olarak dikkat çekiyor.
Bağarası Beldesi’ne bağlı olması nedeniyle Kalcık’taki mezar taşları temiz görünsün diye beyaz boyayla boyanırken, mezar taşlarına belki de iyi niyetle yapılmış bu boyama işi, yapan kişinin bilinçsizliği nedeniyle tarihi Osmanlı mezar taşlarından çoğuna da uygulanmış.
Kalcık’lılar “Bugünlerde kimse ölmesin diye dua ediyoruz, çünkü gömecek yerimiz yok, her taraf sular altında. Bizlere kıymet vermiyorlar, bari atalarımızdan kalan tarihimiz yok olmasın, onlarla da ilgilenen yok” diyorlar. Soğuktan dudakları moraran Kalcık’ın güzel kızı Hayriye, her türlü olumsuz koşullara rağmen yüzündeki gülümsemeyi hiç ihmal etmeden, “Bizim buralara kimse gelmiyor, hep gelin siz. Ben sizlere ot kavururum, çay yaparım, mezarlarımızdaki nergisleri gösteririm” diyerek EKODOSD ekibine ilgi gösterdi.
Doğaya yapılan müdahalelerin acı faturasını büyükleri gibi, doğduğu günden beri Küçük Hayriye de çekiyor. Su baskınlarını normal olarak kabul eden Hayriye, her taşkında ‘geceleri sular altında kalır mıyız?’ diye korkarak uyurken, gündüz olduğunda yine çocuk haliyle hayatla dalga geçiyor.
Kalcık’ta bulunan tarihi Osmanlı Mezar taşlarının bir açık hava müzesi niteliğinde olduğunu açıklayan EKODOSD Başkanı Bahattin Sürücü, Kalcık ziyaretiyle ilgili açıklamasında; “Özellikle fotoğraf meraklılarının harika kareler yakalayacağı Kalcık, Söke Ovası’nın ortasında hindileri, koyunları, inekleri, leylekleriyle, yanı başından geçen azmaklarıyla, yıkık minareli camisi ve tarihin izlerini taşıyan Osmanlı mezar taşlarıyla ziyaret edilmeyi hat ediyor. İlgililerden bir an önce çare bulunmasını, Kalcık’ın Venedik görünümünden kurtarılmasını ümit ediyoruz. Kalcık mezar taşları tamamen yok olmadan gelecek kuşaklara aktarılabilmesi, gerekli koruma önlemlerinin alınmasıyla gerçekleşecektir. Osmanlı döneminden bize kalan tarihsel miraslarımızdan olan mezar taşları, Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu’yla ‘korunmaları gerekli kültür varlıkları’ olarak kabul edilmiştir. Taşkınların getirdiği alüvyonlar tarihin izlerini her yıl biraz daha kapatmakta, birçok tarihi mezar taşları toprak altında kalmaktadır. Acil önlem alınmalı ve bu mezar taşları bir an önce kurtarılmalıdır” dedi.