Satır arası...
 
Türkiye haftalardır MHP'lilere ait cinsel içerikli kasetleri konuşurken, geçen hafta tüm dünyayı başka bir seks skandalı sardı. IMF (eski) Başkanı Dominique Strauss-Kahn, NewYork'ta kaldığı 3 bin 500 dolarlık süit odasında bir temizlikçiye tecavüze yeltendiği iddiasıyla gözaltına alındı. Suçlamalar henüz iddia aşamasında olsa dahi, Fransa'daki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Nicolas Sarkozy'nin en büyük rakibi olması Strauss-Kahn  açısından işler bir hayli çığrından çıkmış durumda. IMF'deki başkanlık görevinden istifa etmek zorunda kalan Kahn, kefaletle serbest bırakıldı, ama şimdi de adeta 'istenmeyen adam' muamelesi görüyor. Kahn'ın başına gelenlerin ardından en çok tartışılan konu, olayın bir komplo olup olmadığı. Hem IMF eski başkanına yönelik komplo iddialarını hem de MHP'yi çatırdatan kaset skandallarını bu konularda dikkat çekici yorumları ile tanınan eski MİT mensubu Prof. Dr. Mahir  Kaynak ile konuştuk.
 
Artık öldürmüyor, komplo kuruyorlar
IMF'nin eski Başkanı Dominique Strauss-Kahn'ın tecavüzle suçlandığı olayın ABD ve Fransa'nın ortak komplosu olduğunu düşünen Prof. Dr. Mahir Kaynak, 'Eskiden siyasetçileri öldürürlerdi, artık böyle komplolar kuruyorlar' diyor. Kaynak, 'Kemal Derviş de, Strauss-Kahn da küresel sermayeye yakın. Bu nedenle bertaraf edildiler' görüşünde
 
Geçen hafta dünyanın en çok konuşulan haberi kuşkusuz IMF'nin eski Başkanı Dominique Strauss-Kahn'ın başrolünü oynadığı seks skandalı idi. Strauss-Kahn'ın hem IMF hem de siyasi kariyerini bitiren olayın, Türkiye'deki kaset skandalları gibi bir komplo olup olmadığı tartışılıyor. Prof. Dr. Mahir Kaynak ile olayların perde arkasını konuştuk: 
 
- IMF Başkanı'nın yaşadığı süreci nasıl yorumluyorsunuz?
Bunu bir komplo olarak görüyorum, eskiden bir siyasetçiyi siyaset dışına itmek için öldürürlerdi. Şimdi yeni bir metot keşfettiler, sistemin dışına itmek için böyle şeyler yapıyor, komplolar kuruyorlar.
 
-  Strauss-Kahn'ın bitirilmesi hangi odakların işine yarar?
Sarkozy ile ABD yönetimi şu anda Akdeniz'de beraber hareket ediyorlar. Yani Kuzey Afrika'daki bütün operasyonlarda ortak hareket ediyorlar. Ancak Dominique Strauss-Kahn'ın bu politikaları tasvip etmediği ve karşı çıktığı biliniyor. O zaman ABD ile Sarkozy'nin amaçları birleşiyor burada ve ikisinin ortak operasyonu ile bertaraf ediliyor.
 
- ABD ve Fransa'nın ortak operasyonu yani?
Evet, gayet tabii. 
 
KÜRESEL SERMAYEYE DARBE
- Bu süreçte Kemal Derviş'in de adı geçiyordu. Sonra, evli bir kadınla ilişkisi vardı haberleri çıktı ve 'Aday değilim' dedi. Neden böyle bir hale geldi bu durum?
Kemal Derviş'in açıkça bertaraf edilmesi için böyle yapıldı. IMF'nin küresel sermayenin elinde olması istenmiyor. ABD ve Fransa ortaklaşa bir kararla Fransa Maliye Bakanı Christine Lagarde'ı istiyor. Derviş'in IMF başkanı olmasını istemiyorlardı. Bu nedenle, kendisi ile ilgili bugüne dek hiç ortada olmayan bir şey çıkarıldı. Kemal Derviş küresel sermayeye yakın bir kişi. Onun gelmesi IMF'yi küresel sermayenin kontrolüne sokardı. Hakkında çıkarılan haberlerle geri adım atması sağlanıp, bunu engellediler. 
 
- IMF Başkanı ile olan olayı küresel sermayeyle ilişkilendiriyor musunuz?
Aynı şekilde ilişkilendiriyorum. O da küresel sermayeye yakın bir kişiydi. Onun tasfiyesi küresel sermayeye vurulmuş bir darbedir. Bundan sonra IMF'yi ulus devletler kendi kontrolleri altına alacaklar. Yani Amerika'nın istediği ve muhtemelen Fransa'nın da karşı çıkmadığı biri gelecektir. Bakın, Almanya'yı saymıyorum....
 
- Neden?
Ben AB'nin dağılacağını düşündüm her zaman. Son zamanlarda ekonomik kriz Avrupa'da etkisini göstermeye başladı. Euro tehlikeye girdi, AB içindeki her ülke kendi politikalarını güdüyor. Mesela, Libya'ya operasyon yapıldığı zaman Fransa ve ABD birlikte hareket etti. Almanya ise Rusya gibi davrandı. Operasyonu engellemedi, ama eleştirdiler. Bir tarafta Rusya ile Almanya,  diğer tarafta da Fransa ile ABD ortak hareket ediyorlar. Bu bir çatışma değil, bu bir uzlaşma. Denge iki güç arasına kurulu. Bir tarafta Almanya-Rusya beraberliği, öbür tarafta diğer Avrupa ülkeleri ile Amerika bulunuyor. Bu terazinin istinat noktasında Türkiye olacak. Model bu.
 
Kasetlerin hedefi ideolojiler
- Kasetler üzerinden Türk siyasetinin dizayn edilmesine tanıklık ediyoruz. Bu operasyonlar içeriden mi, dışarıdan mı planlanıyor sizce? 
Türkiye'de yapılan operasyonlar içerisi ile dışarının ortaklaşa yaptığı şeylerdir. Burada hangisinin daha egemen olduğunu sorarsanız, ben dışarısının daha egemen olduğunu söylerim. Bugüne kadar geçmişte Türkiye'deki sermaye hep darbelerin yanında oldu. Eğer onların ortaklığı olmasaydı darbelerin başarılı olması mümkün değildi. Ama şu anda İstanbul sermayesinin dışında bir sermaye çıktı ve artık darbelerin yapılması imkansız hale geliyor. Eğer o değişiklik olmasaydı, bugün Türkiye'deki ideolojik değişikliği gerçekleştirmek mümkün olmazdı. Türkiye'nin dünya üzerindeki rolünün değişmesi gerekiyordu. Bu ne Türkiye'nin tek başına başarısıdır, ne de Batı'nın Türkiye'ye olan teveccühüdür. Onlar için zaruridir, bizim için de bir olanaktır.
 
- Nasıl bir olanak bu?
Dünyada Soğuk Savaş bitince yerine geçecek modeli şöyle tanımladım: ABD ile Rusya birbirlerine hasım görünmekle beraber aynı zamanda zımni bir anlaşmaları da var. Bu düşmanlıkta herkes kendi bölgesini kontrol altında tutmakta. Ama Amerika içinde yeni bir güç oluştu: 'Küresel sermaye'. Küresel sermaye hiçbir coğrafyaya bağlı değil, sınırı olmayan bir yapıdır. Son ekonomik kriz de bunların tasfiyesi için yapıldı. Yeni dünya düzeninin küresel sermayenin tasfiyesi ile gerçekleşeceğini söylüyorum. Burada, terazinin bir gözünde Rusya, öteki gözünde Amerika olacak. Fakat bu ikisinin Ortadoğu'yu kontrol etmesi için asker kullanmaları mümkün değil. Onun için bölgede yeni ve her ikisi için de düşman olmayan bir gücün oluşması gerektiğini düşündüm ve Türkiye'nin bu güç olduğunu söyledim. Onun için, şartların gereği olarak Türkiye'nin büyüme ve güçlenmesinin önü açıldı ve AK Parti de bu şansı kullandı. Yani, bu konuda bir uzlaşı var. 
 
- Önce CHP'ye, şimdi de MHP'ye yönelik bu kasetlerle ne hedefleniyor? 
Deniz Baykal ile CHP resmi ideolojinin savunucusu olmak durumundaydı ve hiçbir şekilde onu değiştiremezdi. Onun için lideri değiştirmeye karar verdiler. Asıl hedef kişi değil, CHP'nin ideolojisiydi.  Gördüğünüz gibi Kemal Kılıçdaroğlu resmi ideolojide ne varsa hepsini reddediyor. 
 
- MHP'de ne yapılmak isteniyor? 
MHP'nin temsil ettiği bir ideoloji milliyetçilik ve Türkçülüktür. MHP biraz evvel çizdiğimiz Türkiye projesine uymuyor. Türkiye şu anda bölgesel bir güç olacak. Onun için çeşitli soy ve inançlara dost bakacak. Halbuki, öteki milliyetçi ve sınırlarımızın içine hapsediyor bizi. O bakımdan bu ideolojinin tasfiyesi gerekiyor. 
 
- Bahçeli bu oyunu gördü mü?
Evet ama yapacağı pek fazla bir şey yok. Tarihte de böyle olmuştur. Bir hareket tasfiye edileceği zaman onun yolları bulunur.
 
- Bahçeli'nin 'Kimse istifa etmeyecek' demesi süreci hızlandıracak mı?
Burada iki ihtimal var. Bir tanesi seçimden önce bertaraf etmek. İkincisi, seçimden sonra yönetimde bir değişiklik yapmak suretiyle Türkiye'nin dünyadaki konumuyla uzlaşan bir yapı oluşturmak. Bence, MHP'nin Meclis'e girmesine izin verilecek, ama daha sonra lider değişikliği ile dünya görüşü değişikliği sağlanacak. 
 
- Baraj altında kalır mı?
Şu anda yok gibi görünüyor ama şunu rahatlıkla söyleyebilirim: Bahçeli değişemez, bu zatın  çizdiği bir profil var. En iyisi o zatı görevinden alıp yeni ideolojiyi temsil eden bir kişiyi onun başına getirmektir. Bana göre o kişi de belirlenmiştir. Ama söylemeyeceğim kim olduğunu bu kişinin. (Gülüyor)
 
- Sizce Demirel, Başbakan'ın dediği kadar etkin mi gerçekten CHP üzerinde?
Demirel'in siyasi olaylarla yakından ilgilendiğini biliyorum, yalnız bir yönlendirme yapmadığını düşünüyorum. Başbakanın hedef göstermesi seçimlerde kullanılan taktiklerden bir tanesi. CHP'nin ideolojisini terk ettiğini ispatlamak için, 'CHP ile mücadele etmiş bir kişi bugün CHP'yi yönlendiriyor' diyor. 
 
- Kılıçdaroğlu liderliğindeki CHP sağa kayıyor mu dersiniz?
Resmi ideolojiyi terk ettiği çok açık, zaten bunun için getirildi. Çok başarılı bir operasyon. Oturup da CHP veya Türkiye'nin resmi ideolojisi ile Kılıçdaroğlu arasında bir paralellik kurabilir misiniz? Hiç yok! Bakın, Türkiye'nin resmi ideolojisinin tasfiyedir bu operasyonun özü. Zamanında o ideoloji gerekliydi. Ama, bugün değişmesi gerektiğini de kabul etmemiz lazım. Yani, şartlar değiştiğinde yeni şeyler ortaya çıkar.
 
- Tüm bu kaset skandallarında Devlet Bahçeli okyanus ötesi diyerek Gülen Cemaati'ni hedef aldı birkaç kez. Cemaat bu süreç içerisinde nerede duruyor sizce?
Bence cemaat, gelecekteki Türkiye'ye olumlu bakıyor. Yalnız cemaatin bu hareketin tamamını kontrol ettiği iddiası yanlıştır. 
 
- MHP Genel Başkanı sürekli cemaati hedef gösteriyor...
Ama Baykal'da hemen onların olmadığını söylemek zaruretin de hissetti kendisini, ilginç değil mi? (gülüyor)
 
- Neden öyle oldu dersiniz?
Baykal dış politikada Türkiye'nin Amerika ile ilişkisini savunan bir kişiydi. MHP Amerikan aleyhtarı. Cemaatle, Amerika ve Türkiye arasındaki iyi ilişkilerin Türkiye'ye yarayacağını görüyor. 
 
- Cemaat ne kadar etkin siyasetin şekillenmesinde?
Etkisi var tabii var. Hatta sadece Türkiye'de değil, dünyanın her tarafında da, mesela Afrika'da çok etkililer.
 
- Amerikan yönetiminde etkili olabilir mi cemaat?
Karşılıklı bir uzlaşı olabilir, uzlaşıyı hep birinin diğerini kontrol etmesi olarak algılamamak lazım. Uzlaşma farklı şeydir,  hedef aynıdır.
 
Kürtlerle bütünleşmemiz isteniyor
- Murat Karayılan AKŞAM'dan Serdar Akinan'a verdiği röportajda 'ABD bölgeyi yeniden şekillendirmek için Kürtleri kurban etti' diyor. Sizce bu doğru bir okuma mı?
Bu çok yanlış bir şey değil, Kürt sorunu nasıl çözülecek yani? Kürtleri Türkiye'den ayırmak değil, bütünleştirmek için kurulmuş bir senaryo olduğu doğrudur, evet. Şimdi, Kürtlere istediğini vermek lazımdır kültürel anlamda. Özerklik gibi bir şey kastetmiyorum burada, sadece kültürel hakları kastediyorum. Özerklik verseniz de bir işe yaramaz gerçi. 
 
- Selahattin Demirtaş, 'Devlet Kandil ile görüştü' diyor. Olabilir mi?
Getiriyoruz, bu bölgedeki oluşumları Kandil'deki bir adama bağlıyoruz! Karayılan'a bağlıyoruz, yahut 'Öcalan ne diyor?' diyoruz. Bölgeyi bunlara bırakacaklar mı zannediyoruz? Üstelik, Kandil dediğiniz yer ABD işgali altındaki bir bölgede! Onun için ben bu kişilerin ne söylediğiyle kesinlikle ilgilenmem. Büyük güçlerin projelerine bakarım. Şu anda Kürtleri Türkiye'den ayırmak değil, Türkler ile bütünleştirmek gibi bir politika güdülüyor. 
 
- Kürtlerle bütünleşmeden kastınız nedir?
Kuzey Irak'taki Kürtler bizim soydaşımızdır. Burada bir devlet kursunlar ve biz bunlara KKTC gibi davranalım. Nüfus cüzdanı ile gidip gelinsin. Sonra o başka şekle dönüşür ilk önce bunu yapalım. Yani oturup da Türkiye bir işgalci konuma geçmesin.
 
Ulus devletlerle küresel sermayenin muharebesi
- Dünyada ulus-devlet yapısında gelecekte bir çözülme bekliyor musunuz?
Ulus devlet homojen insanların devleti değildir. ABD ulus-devlettir, hepsi Amerikalıdır. Ama çok çeşitli soylardan gelir. Biz ulus devleti aynı soylardan gelen insanlar olarak algıladık. Halbuki, Türkiye'de bir imparatorluk bakiyesidir ve çok çeşitli insanlar vardır. Ben ulus-devleti küresel sermayenin kontrolüne girmeyen ve devlet olmaya karar veren ülkeler olarak görüyorum. 
 
- Türkiye nerede duruyor bu yapıda?
İki şey arasında. Yani yerini bulamadı. Ne orada, ne burada. Ulus-devletlerle küresel sermayenin meydan muharebesinin Türkiye'de olacağını düşünüyorum. Yani, burada kim kazanırsa o kesin galip gelecektir. Savaş hala devam ediyor. (akşam)