Akan bir suyun; giyiminden, ten rengine, dilinden yaşam kültürüne kadar birbirinden çok farklı insanları birbirine nasıl bağladığına Hasankeyf’te bir kez daha şahit oldum. Fırat’la Dicle’nin birleştiği yerde oluşan geniş sazlıklar üzerinde yaşayan Su Bedevileri, üzerinde yaşadıkları suları Hasankeyf’i de yok edecek Ilısu Barajı nedeniyle kaybetme tehlikesiyle karşı karşıyalar. Su Bedevileri, bu nedenle geldikleri Hasankeyf’ten Hasankeyflilerle birlikte Birleşmiş Milletler Çevre Programı Direktörü Achim Steiner’e mektup gönderdi.
Su Bedevileri’nin soyu, eski Sümer ve sonraki Babil uygarlığına kadar uzanıyor. 5 bin yıl önceki Sümer çizimlerinde görülen saman ev biçimleri ve bilinen tarım ve sulama teknikleri bugün de Su Bedevileri tarafından kullanılıyor. Çocuklar, yeterli alanları olmadıkları için hiç futbol oynamadan da büyüyor olsalar da daha 2 yaşında yüzmeyi öğreniyor. Başta barınma olmak üzere pek çok ihtiyaçlarını imece yoluyla karşılıyorlar.
1970’li yıllara kadar çocukları kaçırılarak köle yapılan Su Bedevileri’nin yaşam biçimlerinde 1980’lerin sonuna kadar çok büyük değişimler olmamış. Daha sonra küçük sulama kanalları ve alanın tahribatı ile başlayan yıkımı Baasçıların iskân ve asimilasyon politikaları izlemiş. Bugün Anadolu’da yaşananlara çok benzer bir şekilde peş peşe uygulamaya geçirilen yanlış su politikaları nedeniyle bu efsanevi sulak alanın yüzde 90’ı yok olmuş durumda. Birleşmiş Milletler Çevre Programına göre bu, dünyanın en büyük ekolojik katliamlarından biri.

Saddam Hüseyin’in gadri
Ancak ne var ki bunlarla da bitmemiş Su Bedevileri’nin yaşadıkları acı. Yaşadıkları bölgede Saddam Hüseyin tarafından sıkıyönetim ilan edilmiş. Köyleri boşaltmak için hava bombardımanı, suya zehir dökülerek tek geçim kaynağı olan su ürünlerinin tamamının yok edilmesinin yanı sıra pek çok askeri harekat düzenlenerek Bedevilere yaşadıkları bölge zorla terk ettirilmiş. Bütün bu felaketlere karşın dağılan Bedeviler Körfez savaşından sonraki süreçte geri dönmeye başlamış. Üstelik bugün bile bölge mayınlı olmasına karşın. Bütün bu zulümlerden sonra bile yaşam alanlarına geri dönen Su Bedevileri’nin kaderi bugün Hasankeyflilerin kaderiyle aynı noktaya bağlanıyor. Adı Ilısu Barajı. Baraj, üstte eşsiz doğasıyla Dicle Vadisi’ni ve onun içinde bulunduğu 10 bin yıllık geçmişe sahip Hasankeyf’i sulara boğacak. Aşağıda ise Dicle’nin sularının üzerinde yaşayan Su Bedevileri’nin susuzluktan yaşam alanlarının yok olmasına neden olacak. Bu yüzden talepleri çok net. Irak’tan Hasankeyf’e kadar Su Bedevileri’ne eşlik eden arkadaşımıza Su Bedevileri’nin önde gelenlerinden birisinin söylediği gibi “Sen şimdi gidiyorsun Erdoğan’a söylüyorsun bu barajı yapmıyor. Senin görevin bu” deyip gitmesi gibi…

Ilısu projesi gözden geçirilsin
Hasankeyf’ten Birleşmiş Milletler Çevre Programı Direktörü Achim Steiner’e gönderilen mektupta Dicle Nehri’nin Hasankeyf ve Su Bedevileri’nin ortak bağı olduğuna dikkat çekiliyor. Mektupta Ilısu Barajı’nın bu bağı koparacağı ve birçok hayatla birlikte dünyanın önemli kültür miraslarını yok ederek büyük doğa felaketlerine neden olacağı belirtiliyor. Mektup, Ilısu baraj projesinin yeniden gözden geçirilmesini talep ediyor.


Lazim Hamid Bahdh Al-Erathim aşireti lideri:
Eskiden biri gelip bana “seni şu ülkenin ya da medeniyetin kralı yapacağız” dese asla kabul etmezdim. Çünkü ben zaten kendi toprağımın kralıydım. Benim toprağımda her şey vardı. Ama artık çok farklı. Kuraklıktan dolayı toprağımız bereketini kaybediyor, hayvanlar yok oluyor ve bizler yok oluyoruz. Bizler sazlık insanlarıyız. Hayatımız Dicle’den gelen suya bağlı. Yaşamımızın her döneminde su var.
Ilısu Barajı söyledikleri gibi inşa edilirse bizler hayatımızı kaybederiz. Sonuçta Dicle’ye bağlı yaşıyoruz. Baraj yapılırsa sazlıklarımız çöl olur. Bize hayat veren her şey biter. Mandalarımız, balıklarımız, sazlık bitkileri. Her şeyimizi kaybederiz.

Sinema yıldızları gibi ilgi gördüler
Kıyafetleriyle gerek Batman’da gerekse de Hasankeyf’te bir sinema yıldızı kadar ilgi gören Su Bedevileri hayran kaldıkları Hasankeyf’te, Hz. Muhammed’in amcası Cafer-i Tayyar’ın oğullarından İmam Abdullah’ın türbesinde namaz kıldı.