Dans yarışmalarında daha fazla seks var
Reklamlarla hayatımıza girdi, “Melekler Korusun”la ona yakından bakmamıza izin verdi. “Şüphe” dizisinin ilk bölümündeki striptiz sahnesiyle de bütün dikkatleri üzerinde topladı. Yeni "starlet" Müge Boz, İzmir"den Norveç"e, oradan da İstanbul"a uzanan hikâyesini Tempo dergisine anlattı.

İstanbul doğumlu olmanıza rağmen, İzmir Atatürk Lisesi"nden mezunsunuz. Kendinizi İzmirli hissediyor musunuz?

- 12 yaşımdayken, babamın işi nedeniyle İzmir"e yerleştik. İzmirlilik de var serde ama tam da İzmirli değilim aslında. İzmir"de hayat bir siesta"dan ibaret. Yavaş, rahat, keyfine düşkündür İzmir insanı. Tempo açısından İstanbul"a daha yakınım. İzmir"de büyümüş olmanın getirdiği birtakım rahatlıkları da taşıyorum tabii.

Ne gibi rahatlıklar?

- Karşıyaka"da site ortamında büyüdüm. Site ortamının en büyük avantajı “Neredesin, kaçta geleceksin” gibi sorulara maruz kalmamak. İzmir"in geneline sürekli bir yazlık havası hâkim. Üzerimizde bikiniler, spordan çıkıp eve giderdik. İstanbul"a geldiğimde İzmir"de giydiğim şeyleri giymemeye başladım mesela.

Üniversite için İzmir"den Eskişehir"e gittiniz ve İstanbul"dan daha da uzaklaştınız.

- İzmir"de, “Tamam buraya geldik, ama nasıl olsa üniversite için İstanbul"a döneceğim” deyip dururdum. Sinema-televizyon okumak istiyordum. Ailem daha "derli toplu" bir şey okumamı istedi. Neticede ikna ettim, beraber oturduk düşündük ve Eskişehir Anadolu Üniversitesi"nde karar kıldık. Eskişehir bana çok soğuk geldi. Soğuktan sokakta ağladığımı bilirim. “Burası son. Buradan daha soğuk bir yerde asla yaşamam. İmkânsız. Hiçbir güç götüremez” derken yolum Norveç"e düştü.

TUVALETE NİYE BİRİYLE GİDİYORUZ ALLAH AŞKINA?

Norveç"e neden gittiniz?


- Volda kentindeki "Hogskulen i volda" okulunda reklam ve pazarlama eğitimi aldım. Hayatımın en iyi yılları Norveç"te geçti. İskandinav kültürüyle kendimi özdeşleştirdim.

Ne açıdan?

- Oraya gittiğimde hiç yabancılık çekmedim. Sanki hep oralı gibiydim. Tipim de benziyor zaten. Kimse inanmıyordu Türk olduğuma. Norveç"teyken fark ettim ki, bizim için söylenen sıcak, misafirperver durumu, aslında tamamen kendini başkalarına adama halinden ibaret. İyilik yapmayı zorunluluk olarak görüyoruz. Bizdeki “Hayır dersem acaba üzülür mü? Benim hakkımda ne düşünür?” diye yapılan iyiliklere karşıyım. Norveç"te kimse birbirine yük değil. Partiye giderken kendi içkini kendin götürüyorsun. Kulüpteyken tek başına tuvalete gitme sendromu yaşamıyorsun. Tuvalete niye sevgili ya da yakın bir kız arkadaşınla beraber gidiyoruz Allah aşkına? Orada kimsenin bu raconları taktığı yok.

Yabancı uyruklu biriyle daha rahat ilişki yürütmüşsünüzdür o zaman...

- Avantajları ve dezavantajları tartışılır tabii. Baskıya, “Neredeydin, ne yaptın?” gibi sorulara maruz kalmayı sevmiyorum. Çok da umursamazlık noktasına gelmemeli. Bana çok karışılmasından hoşlanmam.

STRİPTİZ SAHNESİ ÖLÜME BİR TEPKİYDİ

“Şüphe”nin ilk bölümden striptiz sahnesiyle başlaması sakıncalı değil miydi? “Bir sahneyle parladı”, “striptiz şov”, “seksi dans” başlıkları aldı başını gitti...

- Beni yabancılaştıracak bir sahne değildi. İlk bölümde oluşundan ötürü “Reklam olsun. Konuşulacak bir sahne olsun” gibi bir algı oluştu. Evet, belki işin pazarlama tarafında böyle bir durum olabilir. Ben karakterden sorumluyum. Kız, 10 yaşında anne babasını kaybetmiş. Birkaç gün önce de en sevdiği insanlardan dedesini... Striptiz sahnesi ölüme bir tepki aslında. İnsanların yas dönemlerinde verdiği, cinsellik dozu yüksek tepkiler, psikolojide var olan bir durum. Tıpkı cenazelerden sonra insanların daha çok seks yapması gibi... O sahne bana “Striptiz yaptıralım da olay olsun” gibi gelmedi. Sebebi vardı.

Meltem, dizinin en "sıcak" karakteri sayılır. Striptiz gibi seksi sahnelerin ileriki bölümlerde devam etmesi de olası bir durum.

- “Öpüşmem, sevişmem” gibi kurallarım yok. O sahneyi çekmemizin hikâyede mantıklı bir sebebi varsa neden olmasın? Günün sonunda yaptığımız şey sanat. Abartılacak bir durum yok. Tango da yaparım, horon da teperim, halay da çekerim, striptiz de yaparım.

Striptiz sahnesi anlamında bir ilki mi izlemiş olduk?

- Öyleymiş. Geçen gün dediler; “Türkiye"de bir dizide ilk defa striptiz yapan oyuncu sensin”. Yersiz bir yaygara koptu. Yerli-yabancı dans yarışmalarını açın bakın. Öyle figürler var ki... Orada daha fazla seks var.

KAMERA ÖNÜNE GEÇMEK AKLIMIN UCUNDAN GEÇMEDİ

Uzun bir süre kamera arkasında çalıştınız: fotoğrafçılık, styling, prodüksiyon tarafında... İşin mutfağındayken, kamera önünde olmaya imrenir miydiniz?

- Hayır. Kameranın önüne geçmek aklımın ucundan bile geçmedi. Çok da istemiyordum. O zaman gayet katıydım. “Ünlü olursan herkes seni tanıyacak. Hiçbir şey yapamayacaksın” der, olabildiği kadar kendimi arka plana atardım. Kamera karşısında rahat değildim. Daha yabani, olayı saçma bulan, başka şeylere kafa yoran bir halim vardı.

Zamanla ne değişti?

- Keşfedilme hikâyem filan olmadı. Kamera arkasından önüne, yakın çevremin projelerinde yer ala ala, yumuşak bir geçiş oldu. O kadar yabani duruyordum ki, kimse yanaşmıyordu belki de. Elimde portfolyom, müşterinin karşısına geçme zihniyeti bana ters.

Ali Tufan KOÇ / Hürriyet