Muhsin Yazıoğlu'nun hayatını kaybettiği helikopter kazasıyla ilgili kuşkular sürerken BBP liderinin gizlice yürüttüğü bir açılım planı da gün yüzüne çıktı.

BBP lideri Muhsin Yazıcıoğlu'nun kendisi ile birlikte 6 kişinin ölümüyle noktalanan helikopter kazasıyla ilgili hergün yeni bir gelişme yaşanırken Yazıcıoğlu gündeme bu kez gizlice yürrütüğü bir açılım projesi ile geldi.

Türkiye'nin önde gelen aydınları ile kurulan temaslardan sonra Mayıs ayında buluşmak için randevuların alındığı gün helikopter kazası yaşandı.
Can Dündar'ın sunduğu Canlı Gaste'ye konuk olan Kezban Hatemi kendisi ile birlikte 15 kişiye yapılan çağrıyı ilk kez gündeme getirerek Muhsin Yazıcıoğlu'nun yürüttüğü projenin ayrıntılarını verdi, kaza ile ilgili kuşkularını dile getirdi.

Kezban Hatemi programda şu açıklamayı yaptı: Benimle ilk kez, kendi talebiyle, Fener Rum Patriği Bartelamaus Hazretleri"nin evinde bir yemekte görüştü. Yemeğe katılmak ve Patrik Hazretleri'yle de görüşmek istedi. 2005 yılının eylül ayıydı ve anlamlı bir tarihti; 6 Eylül"dü.

Yazıcıoğlu o yemekte çok önemli şeyler söyledi. 'Yanlış tarihi birikim, önyargılar, maalesef birbirimizi tanımamızı engelliyor. Ben de aynı iradeden müzdaribim aynı irade bana da işkence yaptı' dedi. Çok entersan bir diyalog geçti Patrik Hazretleri"yle; kendisi çok şaşırdı ve 'Ya sizde mi? Siz nasıl işkence gördünüz?' dedi. Sayın Yazıcıoğlu hapishane yıllarını anlattı. Beni bu konuşmada etkileyen şey, "önyargılar ve yanlış tarihi birikim" üzerinde durması oldu.

Yemeğin ilerleyen saatlerinde cemaatten önemli birisine telefon geldi. O kişi telefonu bana verdi; 6-7 Eylül olaylarının 50. yıl dönümüydü o gün. "Beyoğlu'ndaki sergi BBP ve Ülkü Ocakları tarafından basılıp resimler tahrip edildi, yumurta atıldı ve insanlar tartaklandı" denildi telefonda. Ben hemen telefonu kesip masaya döndüm. "Büyük bir olay nasıl olur?" dedim. Çok üzüldüğünü söyledi "olmaması gerekir" dedi. Tasvip etmediğini söyledi ve daha sonra yemeği noktaladık.

O olaydan sonra birkaç kez yine aynı ortamlarda bulunduk. Daha sonra 18 Mart'ta; tıpkı Baskın Hoca gibi önemli bir yakını tarafından mail'le bilgi sahibi oldum. Ben ve eşim de Ege'deki toplantıya davet edildik. Benden temasa geçmemi istediği isimler: Ahmet Altan, Mehmet Altan, Eser Karakaş, Baskın Oran, Oral Çalışlar, Mümtaz'er Türköne, Fehmi Koru, Murat Belge, Ali Bayramoğlu, Rıza Türmen, Nuray Mert, Cengiz Çandar, Hasan Cemal, Etyen Mahçupyan, Fuat Keyman, Elçin Macar, Ali Bulaç, Şahin Alpay ve Nazlı Ilıcak"tı. Bu isimlerin toplantıya katılması için yardımcı olmamı rica ediyordu. Baskın Hoca ve Eser Karakaş"la temasa geçtiklerini ve bu toplantının yapılmasındaki amaçlarının da birarada olmak, farklılıklar üzerinde konuşmak, fikir alışverişinde bulunmak, birbirimizi daha iyi tanımak ve aydınlanmak gayesi taşıdığını belirttiler.

Belirtilen tarihin benim için uygun olmadığını söyledim ve "diğerleri ile görüşüp değiştirebiliriz" yanıtını aldım. Çarşamba günü aldığım bir mail'di bu. 20-25 dakika sonra da kazayı öğrendik.

Enteresan olan şuydu: Dink davasının müdahil avukatı ve ailenin avukatıyım. Hemen Orhan Dink'i aradım. "Böyle bir toplantı var ben sizin avukatınızım. Bu konu mutlaka gündeme gelecek, ne diyorsunuz? dedim. "Hocam mutlaka katılmalısın" dedi ve ekledi: Her zaman diyaloğun ve karşılıklı görüşmenin önemli olduğunu düşünüyorum. Ben bu toplantıya katılacaktım.

Programa telefonla bağlanan BBP Yüksek İstişare Kurulu Üyesi Selçuk Özdağ ise bu çalışmaları doğrulayarak Yazıcıoğlu'nun kendisi ile birlikte Cihangir Ekici'ye verdiği talimatı ve daha sonraki gelişmeleri şöyle anlattı.

"Türkiye"de Yahudi, Musevi Rum Süryani gibi bir azınlıklar sorunu olduğu gerçeğinden hareketle bir komisyon kurulması ve bir dosya hazırlanmasıyla ilgili partinin Merkez Karar Yönetim kurulu üyesi Cihangir Ekici ile beni sayın genel başkan görevlendirdi. Biz sayın Barthelomous, sayın Mutafyan ile birlikte Musevi ve Suryani cemaati ile görüşmek istedik. Cihangir Ekici bu cemaatlerin program ve etkinliklerine katılmaya başladı. BBP"yi, sayın Yazıcıoğlu"nun fikirlerini görsünler tanısınlar, biz de onların problemlerini bilelim istedik. Rahmetli Hrant Dink ile de görüştük ve hatta ben kendilerine buyurun bir iftarımıza katılın siz bizi tanıyın biz de sizin bir dini etkinliğinize veya bir faaliyetinize katılalım dedik. Ancak kendisinin mazereti olduğu için katılamadı.

Genel Başkanımız, Bartholemeos ve Mutafyan ile görüştü. Biz Yunanisan ve Bulgaristan"a gitmek ve oradaki Türk azınlıklarla görüşmek gibi çabalarımız oldu.

Bu temasları yaparken basınla ve teşkilatla paylaşmıyorduk. Ama görüşmelerimiz sürüyordu. Takibat altında olabilirdik. Bizim sitelerimiz ciddi şekilde manipüle ediliyordu. Zaman zaman hackerler tarafından çökertiliyor ve buralarda ulusalcı yazılar ve ulusalcı ve ırkçı söylemler dile getiriliyordu. Genel Başkanımız bu konuda beni görevlendirmişti. Ben de bu konuda bir Osmanlı İnterlandı yaşadığımızı bir Müslüman hoşgörüsünün olması gerektiğini yaradılmışı severiz yaradandan ötürü ilkesine sadık kalmamız gerektiğini teşkilatlarımıza söylüyor ve buralara müdahale ediyordum. Ama bir milyonluk bir kitleyi ki sevenleri ile birlikte bu çok daha fazla bir rakamdır ' kontrol kolay değil. Zaman zaman manipüle yapılıyordu. Ajiteler oluyordu, provakate oluyordu.

Dink davasında BBP"nin isminin ısrarla ön plana getirilmesi de bizim farklı duruşumuzdan birilerinin rahatsızlık duymasından kaynaklanmaktadır.
Bize tehditler de geliyordu. Zaman zaman yakın korumaya alınıyorduk. Sayın Yazıcıoğlu da bunları biliyordu.

Devlet yetkilileri bu tehditlerin çeşitli örgütlerden kişilerden geldiğini söylüyordu. Bunlar genellikle bizim hareketimizin demokratik ve insani kimliğinden rahatsız olan kişilerden geliyordu. Bizim hareketimizi biraz daha ırkçı bir yapıya çekmek biraz daha demokrat kimliğinden uzaklaştırmak gibi bir çabanın içindeydiler.

Haber 7