DTP Anayasa Mahkemesi'nin kapatma isteğiyle açtığı davanın ardından yeni bir parti kurma hazırlığında.

"Türkiye'nin partisi olamadık" düşüncelerini zaman zaman dile getiren DTP ileri gelenleri bir "çatı partisi" projesi için çalışıyor.
DTP Grup Başkanı Ahmet Türk'ün de desteklediği "çatı partisi" projesinde ÖDP, EMEP ve SDP'nin katılı öngörülüyor. Ahmet Türk kurulması düşünülen partiyi “Bir yerle bağlantısı olmayan, hiç kimsenin etkisinde kalmayan ve muhafazakarların da içinde yer aldığı sol bir parti” olarak tanımladı.
Türk'ün önerisi DTP milletvekili Akın Birdal tarafından da destekleniyor.
Kimi milletvekilleri ise yeni parti yerine tüm enerjinin kapatma kararına yönelik strateji geliştirilmesine harcanmasını savunuyor.

HEDEF YEREL SEÇİMLER

Çatı partisiyle ilgili olarak DTP"de görüş birliği sağlanması halinde, yerel seçimler için çalışmalara yetiştirilmesi için ortak çalışmalar da hız kazanacak. Bu çerçevede oluşturulacak komisyonlar, il ve ilçelere dağılarak görüşlerini kamuoyuna anlatacak görüş ve öneriler doğrultusunda yeni partinin tüzüğünü hazırlayacak. EMEP, ÖDP ve SDP"nin de katılımıyla oluşturulacak partide; sol liberaller, muhafazakarlar, aydınlar ve sosyalistlerin bir araya getirilmesi hedefleniyor. (Kanal D Haber)

BAŞBAKAN'A ÇAĞRI: DEMİRTAŞ'I SERBEST BIRAKIN

DTP Grup Başkanı Ahmet Türk, "Birliğin de
bütünlüğün de kardeşliğin de demokrasinin de özü, Birinci Dönem Türkiye
Büyük Millet Meclisi'nde bulunmaktadır. Öze dönüş çağrısı yapıyorum"
dedi.

Türk, partisinin Grup toplantısında yaptığı konuşmada, DTP Genel Başkanı
Nurettin Demirtaş'ın mahkemesinin görülmeye başlandığını belirterek,
"serbest bırakılmasını umut ettiklerini" söyledi.

8. Cumhurbaşkanı Turgut Özal'ı geçtiğimiz hafta ölüm yıldönümünde
andıklarını anımsatan Türk, Özal'ın ölümünden sonra ortaya çıkan sır
perdesinin açılması gerektiğini ifade etti.

Özal'ın vefatından sonra Kürt meselesiyle ilgili tartışmaların
birdenbire kesildiğini anlatan Türk, "PKK'nın silahsızlandırılması ile
Kürtlerin kültürel ve siyasal haklarının düzenlenmesi projesini eş
güdümlü olarak yürüten, engin görüşlü ve alabildiğine doğal bir memleket
insanıydı Özal. Kürt sorununun diyalog ve uzlaşıyla çözümünün tam da
arifesinde çok ani ve kuşkulu vefatı halen daha tam olarak aydınlatılmış
değil" diye konuştu.

TBMM'nin açılışının 88. yıldönümünün yaşandığı bu günlerde Meclisin
halen demokrasi ve çoğulculuğu tesis etmenin direnişini ve çabasını
gösterdiğini belirten Türk, şöyle devam etti:
"Bugünü en anlamlı şekilde kutlamanın yolu, Birinci Meclis'teki
demokratik zihniyeti hatırlama ve onu yeniden canlandırmayla olabilir
ancak. Birliğin de bütünlüğün de kardeşliğin de demokrasinin de özü,
Birinci Dönem Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde bulunmaktadır. O zaman
çiçeği burnunda bir topluluklar demokrasisi kurulmuştu. Bütün
farklılıkları, özgür bir şekilde içerisinde barındırıyordu.

23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı vesilesiyle, başta Hükümet
olmak üzere, demokratik zihniyete bağlı bütün çevrelere, öze dönüş
çağrısı yapmayı, grubum adına en önemli sorumluluk olarak görüyorum.

Evet, öze dönüş çağrısı yapıyorum. Bu çağrı, demokrasi, çoğulculuk ve
özgürlükçülük çağrısıdır."

-ANAYASA MAHKEMESİNİN DAVETİ...-

"Bir yandan Meclisimizin 88. yıl dönümünü kutlarken, öte yandan
Meclisin iradesi gün be gün zayıflatılıyor ve gücü azaltılıyor" diyen
Türk, 23. Dönem Meclisine karşı, büyük komplo ve oyunlar tezgahlandığını
ileri sürdü.

DTP hakkında açılan kapatma davasına karar verecek olan Anayasa
Mahkemesi, kuruluş yıldönümü etkinliğine kendilerinin davet edilmediğini
bildiren Türk, "Hangi mantıkla, hangi akılla bu yapılıyor, anlamak
mümkün değil. Hukuk dilinde buna 'ihsas-ı rey' derler. Şimdiden,
hakkımızda vereceği karara göre mi davranıyor mahkeme heyeti acaba?
Hukukun üstünlüğünün teminatı olan Anayasa Mahkemesi, 46. kuruluş
yıldönümünde, böyle mi hukukun üstünlüğüne riayet ediyor? Militarist
zihniyetin davet etmemesine bir anlam verebiliyoruz son tahlilde, peki
ya hukuk ve adaletin bir numaralı kurumunun bu tavrına ne diyeceğiz,
nasıl bir mantıkla izah edeceğiz?" diye konuştu.

-"301. MADDEDEKİ DEĞİŞİKLİK, TAM BİR KOMEDİ"-

DTP Grup Başkanı Türk, 301. maddenin değiştirilmesine ilişkin teklifin
Adalet Komisyonunda kabul edildiğini belirterek, "Değişikliğe
bakıyorsunuz, tam bir komedi. Değişiklikle, bu ülkenin aydınları,
yazarları, düşünürleri 301 soruşturmalarından kurtulmuş mu olacak?
Yargılamalar bitecek mi? Hayır... 301'i allayıp pullayıp geri
satacaksınız. Bu utanç abidesi yerinde kalmaya devam edecek. İşte
AKP'nin demokrasiden anladığı budur, demokratlığı bu kadardır" diye
konuştu.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'a "Hani senin Ergenekonlarla mücadelen?"
diye soran Türk, şöyle devam etti:
"Ergenekoncuların güç aldığı kaynaklardan biri de 301 değil miydi? 301
etrafında geliştirilen ulusal-milliyetçi-şoven anlayış seni de hedef
almadı mı? Ama sende bunlarla mücadele edecek irade yok. 'Bir gün bu 301
ve milliyetçilik bize de lazım olur' diyorsun. Çünkü sen de aynı
milliyetçi şoven damardan besleniyorsun. Senin besin kaynağın demokrasi,
insan hakları, evrensel hukuk, adalet değil.

Bir zamanlar okuduğun bir şiirden dolayı cezaevine düşen sen değil
miydin Sayın Başbakan? Bir dönem devletin tokadını yiyen biri olarak 'Bu
kez sıra bende mi?' diyorsun. İşte senin demokratlığın bu kadardır.

301'in kaldırılmamasının ardında yatan anlayış nedir biliyor musunuz?
301'i koruyan zihniyet aslında bu ülkenin karanlık geçmişinin aydınlığa
kavuşmasından korkuyor. Karanlık geçmişten ancak onunla yüzleşerek,
hesaplaşarak kurtulabilirsiniz. Geçmişle yüzleşirseniz, 301'lere de
ihtiyacınız kalmaz."
Ahmet Türk, 301. maddenin kaldırılmasını istediklerini belirterek, "Biz
sadece 301'in kaldırılmasının, düşünce özgürlüğü açısından yeterli
olacağını da düşünmüyoruz. TCK'da düşünce özgürlüğünü engelleyen bir
dizi madde var. Bunların da kaldırılması gerekiyor" dedi.

-"AYNAYA BAKMANIZ YETERLİ OLACAKTIR"-

Başbakan Erdoğan'ın "Siyaseti, sorun çözme yeri, sorunların tartışılma
zemini olmaktan çıkarmaya çalışmak, bir ülkeye yapılabilecek en büyük
kötülüktür" dediğini belirten Türk, şöyle devam etti:
"Doğru söylüyorsun söylemesine de Sayın Başbakan, bu söylemlerine sen
ne kadar uyuyorsun? Senin siyasete bakış açın bu gerçeklikle ne kadar
örtüşüyor? Hiç kendini tarttın mı bu konuda? Hiç iğneyi kendine batırdın
mı?
Siyaset çözümün değil, sorunun bir parçası haline gelmiş, getirilmiş.

Getiren kim? Basiretsiz siyasetçiler, korkak siyasetçiler... İşte
yıllardır çözülmeyen Kürt sorunu bu siyasetsizliğin bir sonucu değil mi?
Sorunu askere havale ederek, işin içinden sıyrılmaya çalışıyorsun. Şimdi
bu siyaset mi? Hani siyaset çözüm yeriydi? Şimdi sen kendi ellerinle
siyaseti çözüm yeri olmaktan çıkarmış olmuyor musun Sayın Başbakan?
Buradan Sayın Başbakana seslenmek istiyorum. Siyaseti tıkamaya
çalışanları lütfen uzaklarda aramayın. Aynaya bakmanız yeterli
olacaktır."

-"TAKSİM'DE KOL KOLA YÜRÜYECEĞİZ"-

1 Mayısın, işçi bayramı ve hak arama sembolü olduğunu belirten Türk, "1
Mayıs, Clara Zetkin'in öncülüğünde on binlerce işçinin-emekçinin açlığa,
yoksulluğa, sömürüye başkaldırı günüdür. Ve biz l Mayısın anlamına uygun
bir biçimde Taksim'de kutlanmasından yanayız. 1977'de işçi ve
emekçilerimizin üzerine sıkılan kurşunlara sahne olan Taksim 31 yıl
sonra demokrasi, adalet ve barışın alanı olmalıdır. Bu konuda
sendikalarımızın, işçilerimizin, emekçilerimizin yanındayız, sonuna
kadar destek vereceğiz. 1 Mayısta Taksim'de kol kola yürüyeceğiz" diye
konuştu.

Pirinç fiyatlarındaki artışta birilerinin rant sağlamaya çalıştığını
ileri süren Türk, "Bir Bakanın oğlunun adı bu işte geçiyor. Söz konusu
bakanın oğluyla birlikte hareket eden bir ithalatçı firmaya en büyük
payın verildiği ifade ediliyor" dedi.