İşte Fırat'ın Sabah Gazetesi'ndeki açıklamaları:

Çıkışından itibaren PKK'nın derin devletle veya istihbaratla ilişkili olduğunu söylüyorsunuz. Sonunda Ergenekon iddianamesinde de PKK'nın Ergenekon tarafından yönlendirildiği bilgisi yer aldı...

PKK, derin devlet tarafından kurulmuş bir organizasyondur. Abdullah Öcalan da "Kendimi MİT'ten zor kurtardım" diyor.

PKK'nın derin devletle bağlantısıyla ilgili size gelen somut bilgiler var mı?

Ergenekon'da Savcı, bunun üzerinde çalışıyor. Bir şeyler ortaya çıkaracaktır. Savcı, zaten Ergenekon ile PKK'nın ilişkisini ifade etti.

Çok da somut şeyler yok...

Öcalan, Ankara'ya geldiğinde MİT'te çalışıyor. Öcalan'ın kendisi de bunu doğruladı. PKK, Kürt meselsinde bir oyundur. Dönemin bir MİT yöneticisi Öcalan ve arkadaşlarını Çubuk Barajı'nın kenarında topluyor. Ondan sonra Öcalan'lar, 150-200 Kürt genci ve aydınını öldürdü. Sonra da Bucak ailesine saldırıp Suriye'ye kaçtılar. Suriye'ye geçince o ülkenin istihbaratının kontrolüne girdi. Ama yakalanıp tutuklandıktan sonra yeniden tamamen derin devletin kontrolüne girdi. PKK, Kürtlerin genç çocuklarını dağa çıkarıp heba ediyor. Kürt meselesinin çözümüne dair projeleri yoktur. Kürt gençlerini harcayan bir aygıttır. PKK, son yıllarda da JİTEM'le iç içe çalışıyor.

JİTEM'le mi?

Evet. Birbirlerine karşıt olduklarına bakmayın, perdenin arkasında sarmaş dolaşlar. Bakın, Kürt aydınları PKK-derin devlet ilişkisine sessiz kalmıştır. Neden sadece PKK değil, çünkü JİTEM de var. Kürt aydınlarını öldürüp tasfiye ettiler. Bunlara faili meçhul deniliyor. Bunların bir kısmını JİTEM, bir kısmını da PKK öldürdü.

Musa Anter cinayeti kimin işi, neden öldürüldü?

Suikastı yapanlar PKK'nın itirafçısı. Musa Anter yaşlıydı, yani söyleyeceğini söylemişti. Öldürülmesini derin devlet niye istemiş olsun ki! Musa Anter, dik yapılı adamdı. Onların içinde kişiliğini muhafaza ediyordu. Oysa PKK'lılar Öcalan'a tabi olmayanı istemez. Bu PKK'da rahatsızlık yaratıyordu. PKK, Anter'in tasfiyesini, yani ölümünü istiyordu. Bu cinayette sadece JİTEM yok, PKK da var.

Bu bilgiler nasıl size geliyor?

Benim ailem bin yıldır orada yaşıyor. 1950'de parlamentoya girdim; 58 yıldır siyasetin içindeyim. Siyasetçileri tanıdığım gibi işadamlarını, bürokratları ve generalleri de tanıyorum. Şimdi gelip bana Öcalan'ı nasıl yönlendirdiklerini anlatan asker ve sivil bürokratlar var. Bu bana açıkça anlatıldı. İkincisi MİT, son döneme kadar bizim ne yediğimizi, hatta ne renk elbise giydiğimizi kontrol ediyordu. Şimdi MİT ve askerde bizim de tanıdıklarımız var. Aralarında bizim tarafın çocukları var. Onlar da bize gerçekleri anlatıyor. Yani ben 1960 darbesinin olacağını 1959'da Adnan Menderes ve diğerlerine söyledim; "Bana darbe olacağını söyleyen subaylar var" diye. Ama anlatamadım. Menderes'in yanına bir general gelip gidiyor, öbür subay gelip elini öpüyordu. O bunlara aldanıyordu. Mesele bu. O nedenle Öcalan'ın ilişkilerini biliyorum.


Öcalan'la ilk görüşen paşa Çevik Bir
Bugün nasıl bir Abdullah Öcalan var?

Öcalan bugün istihbarat ve derin devlet konseptinin elinde oyuncak. Aslında derin devlet konsepti, PKK'nın Öcalan'ın elinde olmasını istiyor, çünkü Öcalan onların elinde. Ama PKK'nın dağdaki kadrosunda yavaş yavaş kopuşlar olacak. Hatta PKK'nın dağ kadrosunun ileri gelenlerinden derin devleti temsilen isimler var. Başkanlık konseyi üyesi Duran Kalkan bunlardan biri. PKK'lılar da bunu söylüyor.

Öcalan'ı ziyaret ettiği söylenen paşalarla ilgili tartışma var...

Görülmüş şey değildir; idamla yargılanmış birinin avukatlarına verdiği talimatlarla örgütü yönetmesi. Öcalan'ın avukatları gidip yüz yüze oturup, "Al bunları, ver bunları" demiyor. Oradaki cezaevi yöneticileri "Görülmüştür" dedikten sonra o notlar avukatlara veriliyor. Burada örgütü yönetmesinin önü açılıyor. Yönlendiriliyor. Öcalan'la ilk görüşen Çevik Bir'dir. Sonrasında başka paşalar da görüştü. Aslında görüşmeyen paşa yok. MİT Müsteşarı da görüştü. Kürt sorunu PKK dışında çözülmek istenmiyor. Bu derin devletin isteği. Kürtlerin yüzde 20'si PKK'ya oy veriyor.

PKK'ya oy verdi derken DTP'yi mi kastediyorsunuz?

O partiler kendi başlarına kurulmadı. PKK kurdu. Aslında o partilere oy verenler PKK'ya oy veriyor. Burada şu önemli: Kürtlerin yüzde 80'i niye oy vermiyor? Üstelik o Kürtler de PKK'dan daha ileri derecede haklarını; dillerini, kimliklerini istiyor.

Kürt sorununun muhatabı PKK değil geriye kalan Kürtler mi diyorsunuz?

Kimse dönüp de Kürtlerin yüzde 80'i ne düşünüyor diye sormuyor. Devlet çıkıp bu memleketin temel meselesinde Kürt siyasi parti liderlerini, kanaat önderlerini çağırıp "Ne istiyorsunuz" demiyor. Muhatap olarak Kürt çocuklarını kandırarak dağa çıkarıp avcılara heba eden PKK'yı alıyor. Ama kötü olansa demokrasiyi, insan haklarını savunanların da Kürt meselesini PKK'ya getirmesidir. PKK nedeniyle Türkiye'de ve dünyada sanki Kürtler teröristmiş algısı oluştu. Kürt sorunu PKK'yla başlamadı onunla da bitmez.


Derin devlet bitmeden PKK bitmez
Son dönemde PKK yeniden ses getiren eylemlere girişti...

Ergenekon davası nedeniyle. Ergenekon derin devletin serpilen yan güçleri. Aslında Ergenekon iddianamesi derin devletin nasıl çalıştığının deşifresi. Burada derin devletle PKK birbirlerinin varlık gerekçesi. Derin devlet "Terör var; ancak ben bitirebilirim" diyor. Eğer derin devlet yok olursa PKK biter. PKK ve derin devlet Kürt meselesini terörize ederek çözümsüz bir noktaya getirdi.

DTP'ye ne diyorsunuz?

Çizgisini iyice sertleştirdi. Öyle davranmak zorundalar. PKK'dan listeye girip milletvekili oldular. Onların da siyasi ümitleri var. Başka bir yön de açık değil.

PKK'nın eylemleri ve Güneydoğu'da yaşanan olaylar, seçimleri kaybetmemek için olamaz mı?

Temel neden Ergenekon davası. Burada PKK güçleniyor. DTP de güçlenir. Dolaylı bir etkisi var.

DTP Diyarbakır'ı kaybedebilir mi?

Kaybetmez. Siyasiler ve şimdiki iktidar partisi de PKK'nın dışındaki yüzde 80 Kürt'ün oyunu Kürt sözcüğünü kullanmadan almak istiyor. Geçen seçimde AKP'ye oy verdiler. Çünkü Başbakan, "Kürt sorunu benim sorunumdur" dedi. Sonra da unuttu. Son gidişinde de işadamlarına "Çözeceğim" diyor. Açık açık adım atamıyor.

Çözüm?

Devlet Kürt meselesini insan hakları ve hukuk ölçeğinde çözmeli. Halk, dilinde eğitim ve medyasını istiyor. Kimsenin kafasında ayrı yaşamak yok. Dedem Şeyh Said'e kadar ailemiz siyasetle meşgul olmamıştı. Nedeni de Kürtler Osmanlı'nın yıkımında İngilizler ve Fransızların tahriklerine rağmen Türklerden ayrı hareket etmedi. Bu konuda Kürtlerin Osmanlı'nın bürokratik ve askeri yetkilileriyle anlaşmaları var. Mustafa Kemal de Amasya Beyannamesi'nde "Bizim mücadelemiz Kürt ve Türklerin birlikte devlet kurmasıdır" diyor. Milli Mücadele'yi birlikte verdik. Kürt ileri gelenlerinin evinde Mustafa Kemal'in yazdığı mektuplar var. Ama Lozan'dan sonra verilen sözler tutulmadı. 1925 Şeyh Said isyanı bu nedenden kaynaklı. Dönemin Kürt aydınları, yazarları, aşiret liderleri Şeyh Said'den Kürt davasının başına geçmesini istiyor. '


CHP, dedemin gömüldüğü yere halkevi açtı
Şeyh Said'in torunu olan Abdülmelik Fırat, daha 2 yaşındayken ailesi sürgüne gönderildi. Sonra iki sürgün daha yaşadılar. Sürgünlerde büyüdü. 1950'de 23 yaşındayken Demokrat Parti'den, yaşını büyüterek Meclis'e girdi. 27 Mayıs darbesiyle Yassıada'da idamla yargılandı. Üç yıl yattıktan sonra tahliye oldu. Fırat, o günler için "Bir binbaşı bölüğüyle bizi destekleseydi darbeciler başarılı olmazdı" diyor: "Meclis'in kapısında nöbetçi olarak Malazgirtli bir çocuk vardı. O asker silahıyla, içeri girmek isteyen subayları ve askeri öğrencileri almadı. Komutanı gelince, 'Onlar bizdendir' dediği için silahı bıraktı. Harp Okulu'nda gözaltında tutulurken kapıda bekleyen askerler ve öğrenciler DP'lileri tekmeliyordu." Fırat, cezaevinden çıktıktan sonra da siyasetten uzak kalmadı. En son 1991'de DYP'den Meclis'e girdi ama sonra partisinin Kürt politikasını eleştirerek istifa etti. Ardından Hak-Par'ı kurdu. Ama sonradan genel başkanlığı bıraktı. Fırat'ın üzüntüsü ise dedesi Şeyh Said'in gömüldüğü yeri satın almalarına MİT'in izin vermemesi: "Dedem ve beraberindeki 47 arkadaşı Diyarbakır'ın Dağkapı surları önünde bir yere gömüldü. CHP sonra oranın üzerine üzerine Halkevi'ni kurdu. Sonra da orası özel şahıslara satıldı. Biz o kişilerden almak istedik ama MİT müdahale etti, bırakmadı satın alalım. Sonra da yeni bina yapıldı. Yapan da uyuşturucu kaçakçısıydı. Sistemin zalimliğini görüyor musunuz?" Tam bir satranç tutkunu olan Fırat, Farsça, Arapça, İngilizce ve Fransızca biliyor.

ZAMAN