“Evet” ya da “hayır’ın” gerekçesini vatandaşa asıl açıklaması gereken milletvekilleri gibi ağzı laf eden siyaset erbabı acziyete düşünce meydan ulu orta sallayanlara kaldı.
Hem de ne sallama…
Manisa AK Parti İl Gençlik Kolları Başkan Yardımcısı Ozan Erdem “bu referandum oylamasında başarısız olursak iç savaşa hazırlanın,” incisini döktürdü.(15.02.2017)
Refah Partisi eski milletvekili Şevki Yılmaz “16 Nisan hakkında hadis var,” yalanını uydurdu.(26.02.2017)
Karşı mahalleden Bekir Coşkun “eğer referandum sonucunda “evet” çıkarsa Devlet Tiyatroları Diyanet İşleri Başkanlığına bağlanacak” kehanetinde bulundu. (27.02.2017 Oray Eğin Haber Türk)
En umulmadık şekilde saçmalayan da Prof. Dr. Hayrettin Karaman oldu.
Hoca Yeni Şafak Gazetesi’ndeki köşe yazısında (26.03.2017)
“Müslümanlar Yahudilere, Hıristiyanlara ve diğer din mensuplarına aralarında kendi toplumlarında yaşama hakkı tanıdıklarına, onlarla “iyilik ve adalet çerçevesinde” ilişkiler kurduklarına göre kendi insanlarından olup zaman içinde değerlerine, öz medeniyet ve kültürüne yabancılaşmış parçalarına bunu tanımayacaklar mı?
Elbette tanıyacaklardır.
Referandum sürecinde hayır cephesinde yer alan insanların büyük çoğunluğu işte bu “…yabancılaşmış parçalarımızdan” oluşuyor.”(26.03.2017)
Onun dışında atıp tutanlara “kerameti kendinden menkul” insanlardır dememiz mümkün ama Hoca’nın bu sözlerini öyle geçiştiremeyiz.
Çünkü Hayrettin Karaman Türkiye’de olduğu kadar diğer İslam Ülkelerinde de İslam Hukuku konusunda görüş ve düşüncelerine başvurulan saygın bir isimdir.
Ayrıca camia tarafından aklına ve düşüncesine önem verilen bir ekoldür.. yazdıkları konuştukları dikkatle izlenen bir bilim ve düşüne adamıdır.
O nedenle bu denli sıradan olmayan birisinin “hayır” oyu kullanacak olanlar için Osmanlı’nın cizye vergisi karşılığında hukuki haklarını güvence altına aldığı ve beraber yaşadığı Yahudi ya da Hıristiyan gibi gayri müslim “zimmî azınlık” ile eş tutan bu sözleri ağırlığına denk düşmedi.
Dahası yakışık da almadı…
Hem ne demek “yabancılaşmış parça”?
Şimdi aynı aileden eşlerden birinin evet diğerinin hayır ya da dört kişilik aileden iki kişinin farklı diğerlerinin yönde oy kullanacaklarını varsayarsak ki, böyle çok aile var.
Aynı durumda akrabalar var… Komşular var… Dost olanlar var… Kardeşler var… Aynı camide namaz kılanlar var… Hatta imamla müezzin var.
Şimdi siz bu ailesi bir… Dini bir… Anası bir… Camisi aynı… tek farkları siyasi düşüncesi olan.. o da tek seçimlik olabilir, insanları “yabancılaşmış parça” “aslını yitirmemiş parça” diye birbirinden ayırabilir misiniz?
Hem niye?
Bir kısım insanları “yabancılaşmış parça” diye tanımlayarak nefreti körüklemek.. duygudaşlık anlamında milleti ayrıştırmak.. bizi nereye götürür..bu millete bunun faturasının neye mal olacağını Hoca’nın bilmediği düşünülebilir mi?
Anlamak mümkün değil…
Cehalet desen o değil… Zira Hoca Hocaların Hocasıdır.
Siyasi ihtiras desen o da değil… O isteseydi siyaseten gelinebilecek yerlerin çoğuna gelebilirdi.
Basiretsizlik de denemeyeceğine göre buna dense dense tarafgirlik yapayım derken sınırı aşmak denir.
Yoksa olayın tarafı siyasetçilerin bile yapmadığı böylesine bir işgüzarlığı Hoca’nın yapmasının izahı başka ne olabilir?
Yazık…
Hoca bu hareketiyle tanıyanlarını ve sevenlerini hayal kırıklığına uğratmakla kalmadı evet cephesine faydalı olayım derken kanımca daha da zarar verdi.
Ben bunları söylerken “hayır” cephesinde yer alanların millet ve onun geleceği için iyi yolda ya da evet taraftarlarının yanılgı içersinde olduklarını Hoca’nın da evet’e verdiği açık desteği yadırgadığımı söylemek istiyor değilim.
Benim üzerinde durmak istediğim asıl konu bu değil… Millet olarak “ortak aklı” kaybettiğimizdir.
Hızlı değişen ve gelişen siyasi olaylar ve tavan yapan siyasi ihtirasların körüklediği duygusal kopuş ve nefretin alabildiğine yaşandığı bir dönemde Kur’an’ın emrettiği(Ali İmran 104) halkı iyiliğe, güzelliğe çağıracak aydınlardan, bilginlerden oluşan zümrenin Sayın Karaman gibi davranarak hakemlik vasfını yitirmeleri, milletin gözündeki itibarlarını düşürmeleridir.
Bana göre bu kayıp referandum sonucundan daha mühimdir.