Bankacılık bilançosu mevduat dışı kaynaklarla finansmana ağırlık verdikçe ki çoğu dış kredi ve borçlanma, ekonomi dış şoklara ve kur şokuna daha duyarlı hale geliyor. Hele ki dış politikada; hem finansmanda hem de ticarette yoğun ilişkilerimiz olan ülkelerle kutuplaşma ve sonunda yalnızlaşma, geleceğe dair sürdürülebilirliğin altını boşaltıyor.

Uğur Gürses'in 'Büyüme finansmanının sonu' başlığıyla yayınlanan yazısının ilgili bölümü şöyle:

İşte bu yüzden; son dönemde dış kaynak girişlerindeki daralma ve ekonomik yavaşlamanın bir araya düşmesiyle en başta kredi garanti mekanizmasının Hazine kefalet limitleri artırıldı. KOBİ'lere destekler, istihdam teşvikleri devreye girdi. Aksi halde banka bilançolarındaki batıklarda patlamaya tanık olacaktık. Ama yine de bunun biraz zaman kazandırıcı ‘ağrı kesici' olduğunu not etmekte yarar var.
Yine Bankalar Birliği sunumunda yer alıyor ki; bankaların tahsili gecikmiş alacakları, sildikleri batık kredileri, vadeden önce yapılandırılanlar ile ödeme vadesi geçtikten sonra yapılandırılanların oranı, toplam kredilerin yüzde 8.6'sine ulaştı. Bu oran küresel kriz yılı 2009'da yüzde 9'a vurmuştu.

‘ENFLASYONU DAHA DA PATLATACAK HAZIRLIKLAR VAR'

"Her seçim öncesinde olduğu gibi siyasetçilerce ‘haydi kredi verin' diye ‘kırbaçlanan' bankaların artık takati kalmadı. Öyle ki; şimdi ‘mega projelerin kredilerini menkul kıymet haline dönüştürelim, bunu da Merkez Bankası alsın ve para versin' gibi, kurları ve zaten yüksek olan enflasyonu daha da patlatacak hazırlıklar ortaya çıkıyor."
'İŞİN PARA BASMAYA GELMESİ UMARIM SONUN BAŞLANGICI OLMAZ'

"İşin parasallaşmaya, para basmaya gelmesi umarım sonun başlangıcı olmaz."