Adnan Menderes Üniversitesi (ADÜ) Tıp Fakültesi Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Bölümü Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Ömer Faruk Şendur, halk arasında kemik erimesi olarak bilinen osteoporozun sinsi bir hastalık olduğunu bildirdi.
Şendur, AA muhabirine yaptığı açıklamada, osteoporozun, yoğunluğundaki azalma ve kalitesindeki bozulma nedeniyle kemiklerin kırılmaya yatkın hale gelmesiyle oluşan bir hastalık olduğunu belirterek, bunun yaygın görülen bir iskelet sistemi hastalığı olduğunu söyledi.
Osteoporoza bağlı kemik kırıklarının giderek önemli bir halk sağlığı problemi haline geldiğini vurgulayan Şendur, şöyle konuştu:
''Osteoporoz sinsi bir hastalıktır. 'Osteoporoz kemikleri çalan sessiz bir hırsızdır' deyimi bunu ifade etmektedir. Bu tanımlama osteoporozun kırık oluşuncaya kadar hastayı hekime götürecek düzeyde ağrı oluşturmaması nedeniyle yapılmaktadır. Hafif bir düşme ya da çarpmadan sonra kemik kırılabilir. Osteoporoz daha çok omurga, el bileği ve kalçada kırıklara yol açmaktadır. Ancak önemli bir bulgusu da boy kısalmasıdır. Osteoporozlu bir kadının boyu, yaşamı boyunca 15 santimetre kadar kısalabilir. Bunun nedeni omurlardaki çökme kırıklarıdır. Belli bir yaştan sonra ortaya çıkan kamburluk da omurgadan kemik kaybedildiğinin bir göstergesidir.''

-ERKEKLERDE DE GÖRÜLÜR-

Şendur, insanların kemik hazinesinin 30-40 yaşlarında doruk noktasına ulaştığını ve bu yaşlardan başlayarak, kemik kütlesinin yavaş yavaş azaldığını ifade ederek, ''Yaşa bağlı olarak ortaya çıkan bu kayıp yılda ortalama yüzde birdir. Kadınlar yaşamları boyunca, kemik kütlelerinin yüzde 30-40'ını, erkekler ise yüzde 20-30'unu kaybederler'' diye konuştu.
Kadınlarda kemik yapısının zayıflamasının daha hızlı olduğunu, özellikle menopozdan sonra görülen hızlı kemik kaybının, kemik yapısının zayıflamasına ve osteoporozun ortaya çıkmasına neden olabildiğini aktaran Şendur, şöyle devam etti:
''Osteoporoz kadınlarda da erkeklerde de görülür. Ama kadınlardaki görülme sıklığı erkeklere oranla daha fazladır. Çünkü, kadınlar erkeklere göre daha az kemik kütlesine sahiptir. Üstelik, menopozu takip eden beş yıl içinde hızlı şekilde kemik yoğunluğu kaybederler. Menopozda östrojen düzeyi düşerek kemik kaybının hızlanmasına neden olur. Ancak osteoporoz kesinlikle sadece bir kadın hastalığı değildir.
Kemiklerin gelişmesi ve korunmasında beslenmenin çok önemli rolü vardır. Uygun bir beslenme programıyla osteoporoz riski büyük ölçüde azaltılabilir. Beslenme düzeninizde küçük değişiklikler yaparak gelecekteki kırıkları önleme yönünde uzun bir yol alabilirsiniz. Süt ve süt ürünleri gibi kalsiyum bakımından zengin bir beslenme önemlidir, ancak bunun yanında dikkat edilecek başka faktörler de vardır. D vitamininin yetersiz alınması, proteinin ve sodyumun fazla tüketilmesi, yetersiz çinko, fluorid alınması, B, C ve K vitamin yetersizliği, aşırı kahve ve alkol tüketimi bunlar arasındadır.''
Şendur, osteoporozun önlenebilir bir hastalık olması nedeniyle çocukluk çağından itibaren bu konuda bilinçlendirme çalışmalarının yapılması ve bu konuda ciddi önlemler alınmasının son derece yararlı olacağını sözlerine ekledi.