Bugüne kadar Hatice Aslan"ı tanıyıp da hakkında olumsuz tek kelime eden birine rastlamadım. Onun “gerçekten kadın gibi kadın” olduğunu ve insanı bambaşka şekilde etkilediğinden bahsediyor. Şefkatli bir anneden parti kadınına, profesyonel bir modelden mütevazı bir yıldıza dönüşebilen Aslan, emin olun sıradan biri değil...

- Samanyolu dizisinde kendinizden küçük biriyle birliktesiniz ve öpüşme sahneleriniz de var...

Hayatın içinde hepsi var olduğu için bana hiç ters gelen şeyler değil. Belki günlük hayatımızda dizilerdekinden daha çok öpüşüyoruzdur. Öpüşmek ve konuşmak benim için aynı yerde. Belkıs"la Ali"nin yaş farkına gelince; orada farklı bir oyun var, ikisi debirbirini kullanıyor. Ali belki Belkıs"tan hoşlanıyordur, çünkü erkekler ayakları yere basan, kendi başına durabilen kadını severler. Bana göre ikisi de genç.

- Meryl Streep 50 yaşından sonra yatağa girdi son filminde ve çok konuşuldu. Siz 10 sene sonra yine böyle bir rolde oynar mıydınız?

Tabii ki. Ruh sonsuzdur. Bedenin sonu vardır ama ruh genç kalır. Benyaş sınırı görmüyorum, başkasının görmesini de istemem. Eğer başkaları rahat bırakırsa insanlar da ruhlarıyla hareket ederler. 50 yaşında şu olmuş, 30"unda şu olmuş; bunlar benim takıldığım noktalar değil.

- 48 yaşında bedenen nasıl bu kadar genç kalabiliyorsunuz?

Benim Cihangir"de Cevat Dalgın diye bir doktorum var, sağ olsun hep o yardım ediyor. Grip oluyorum ona gidiyorum, cildim için onagidiyorum...

- Annesiniz, kendi annenize de çok düşkünsünüz ama dizide üvey oğluna kötü davranan bir anneyi oynuyorsunuz. Zorlanmadınız mı?

İlk zamanlarda çok zor geldi. Hatta Nejat"ın çocukluğunun çekildiği bir sahne vardı; ben o zaman Nükhet"e hamileyim, Nejat"ı evden gönderiyorum. O küçük çocuğun yüzüne bakınca kendimi tutamadım, içeri gidip ağladım. En sevdiğim şey çocuk, o yüzden çok etkilendim.

- Sivaslısınız, babanız ya da ağabeyleriniz oyuncu olmanıza karşı çıkmadı mı hiç?

Aslen Malatyalıyım, Sivas"ta doğup büyüdüm. Oyunculuk babamın kafama soktuğu bir iş. Alevi bir aileden geliyoruz. Alevilikte hoşgörü ön plandadır, kız-erkek ayrımı yoktur. Hatta anaerkil bir yapı vardır. Babam Devlet Demiryolları"nda memurdu, “Ben kızımı konservatuara göndereceğim” dediğinde ortaokuldaydım. Demir çelik fabrikasında sinema salonu vardı, o zamanlar memurlara sinema kartı verilirdi, bütün aile o kartla sinemaya giderdik. Bozkır Güzellemesi adlı ilk oyunumu o fabrikadaki sinema salonunda sahnelemiştik; öğretmenlerim “Seni gözünden tanıdık” demişlerdi, çok güzeldi.

OSCAR UZAK DEĞİL

- Yakında yeni sinema filmi var mı?

Birkaç senaryo okudum ama henüz bir şey yok. Hollandalı bir yönetmenin belgeselinde rol alacağım; müzelerde gösterilecek.

- Tiyatro oyunu?

En son Pornografi"de oynuyordum ama bir rahatsızlık yaşadım ve bırakmak zorunda kaldım. Doktorum o kadar çok çalışmamın vücuduma iyi gelmediğini söyledi. Bu arada Devlet Tiyatrosu"ndan emekli oldum, ama tiyatro tabii ki bitmedi.

- Cannes"a ilk sinema filminizle gittiniz, bir dahaki filminizde Oscar"ın kırmızı halısında da görür müyüz sizi?

Bilemem, hiçbiri uzak değil ki... Dünya o kadar ulaşılmaz gelmiyor bana. Hiçbirimize uzak değil. “Kişii stediğini yapabilir ama ne isteyeceğini isteyemez” Schopenhauer"un sözü; çok doğru.

- Kızınız Ece Dizdar"la çok farklı bir hikâyeniz var...

Bunu çok dramatize ettiler, hiç gerek yoktu. Yakın arkadaşlarımın tanıdığı bir çiftin kızı Ece. İstanbul"da eğitimine devam ederken deprem oluyor, ailesini kaybediyor. Arkadaşlarım arayıp “Ece diye bir kızımız var, ona göz kulak olur musun” dediler. “Seve seve” dedim. O zamandan beri birlikteyiz. Şimdi kendi ayakları üstünde duran, işi, evi olan bir kız ama ne olursa olsun sırtını bana yaslayabileceğini bilir.

- O da tiyatroyla ilgileniyor, sizden önce ilgisi var mıydı?

Biz tanışmadan önce iletişim okuyordu. Bir şekilde hayat kendi yolunu buluyor.

- Oğlunuz Ekin yılbaşında kız arkadaşına evlenme teklif etti, kaynana olacaksınız yani yakında?

Kaynana! Galiba olacağım!

- Tek başınıza çocuk büyütmek zor olmadı mı?

Biz Ekin"in babasıyla ayrıldık ama Ekin babasından ayrılmadı; hafta sonu bebeği olmadı. Sonra ailem, dostlarım var... “Tek başıma çocuk büyüttüm” diyemem.

- Ama aşk anlamında bunca zamandır yalnızsınız...

Sevgililerim oluyor, ama bununla ilgili ne diyebilirim ki?

20 yıl sonrası için hayali

- 20 yıl sonra Madonna gibi mi, Sophia Loren gibi mi görünmek istersiniz?

Sağlıkla ilgili bir durum olmadıkça hiçbir şekilde operasyon geçirmem. Oyuncu için estetik operasyonların intihar olduğunu düşünüyorum. Yaşlanacağız ve yaşımızı karşılayacağız bir şekilde. 20 yaş vücuduna sahip olabilirsin ama bakış değişmez. O zaman çok komik görünüyor. Benim 20 yıl sonrası için kurduğum hayaller başka.

- Ne gibi hayaller?

Çok sıradan hayaller... Yine arada oyunculuğu devam ettiriyorum. Şehir içinde ama ağaçların arasında ve bütün ailenin birlikte olacağı bir ev hayal ediyorum. O evde anneanne de olacak, çocuklar da. Kavgalar da olacak, paylaşımlar da. Herkesin bir arada olduğu ama istediğinde kendi odasına çekilebildiği bir ev... Ben annemden uzakta yaşıyorum, onun o anlarını kaçırdığım için çok üzülüyorum. Ailemle, sevdiklerimle bir arada olmak istiyorum. Tek hayalim bu.

Parti kadını mı?

-Gece dışarı çıkınca nerelere gidiyorsunuz?

Arkadaşlarımın olduğu yere. Mekan adı vermeye kalksam, liste çok uzun. Dışarıda eğlenmeyi seviyorum ama yemek yemeyi sevmiyorum.

- O zaman iyi yemek yapıyorsunuz...

Evet, yemek yapmayı severim. Genelde tiyatro oyuncuları çok güzel yemek yaparlar. Gündüz prova yoksa evde oldukları için yemeğe vakit kalır.

- Parti kadını diyebilir miyiz sizin için?

Eğlenmeyi seviyorum. Hiç üşenmem sokağa çıkmaya. Mesela evdeyim, pijamalarımı giydim ama sevdiğim bir arkadaşım arayıp “Hadi” dedi; hemen makyajımı yapıp, giyinip çıkabilirim. Ama evi severim, evde de çok eğlence yaparım.

- Geceleri sarkanlar olmuyor mu?

Sarkmak diye bir şey yok ki. Sen neye izin verirsen onu yaşarsın. Duruşunla ilgili. Benim başıma hiç öyle şeyler gelmedi.

Beşiktaşlıyım arada maça giderim

- Bir ara Mustafa Denizli ile anıldınız. Sonra bunun doğru olmadığını söylediniz. İşin aslı ne?

Beni güya onunla “yakaladıkları” balıkçıya hayatımda hiç gitmedim! Hem Mustafa Bey"le bizim mahallede kafelerde mutlaka karşılaşırız. Beşiktaşlıyım, sohbet ederiz. Ama daha fazlası hiç olmadı.

- Futbolu seviyor musunuz?

Çok iyi bir taraftar değilim ama arada maça giderim. Yakın bir arkadaşımla birlikte gideriz; o Türkiye"nin ilk kadın spor spikerlerinden biri olduğu için iyi biliyor futbolu. Yoğun çalışmanın ardından maça gitmek kadar iyi bir şey yok!

Yalnış anlaşıldım

- “Her erkeğe iki kadın gerekli” demişsiniz bir röportajınızda...

Çok yanlış anlaşılan bir söz o. Woody Allen"ın son filmini seyretsinler, ne demekistediğimi anlarlar. İnsanların birbirlerine itiraf etmedikleri ruh halleri var ve Woody Allen bunu çok iyi anlatmış.

- Peki o zaman her kadına da iki erkek mi gerekli?

Buna cevap verirsem yine yanlış yönlere çekilir. İnsanlar ruhlarına dürüst davransınlar. Üstlerinde bu kadar çok baskı hissedip kendi kimliklerinden vazgeçmesinler.