CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, Anadolu'daki
yıllardır var olan giyinme anlayışının yerine bir meydan okuma yaklaşımı
içinde Türkiye'nin tarihinden, coğrafyasından gelmeyen, ithal edilen bir
yabancı menşeli kıyafetin, bir standart üniformanın, İslamiyet'in özü
gibi dayatıldığını öne sürerek "Türban, sanki İslamiyet'in temel
tarifi... Kelime-i şehadetin yerini türban almış gibi..." dedi.

Baykal, Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç'ın kendisine yaptığı
ziyaretin ardından basın mensuplarına açıklamalarda bulundu.

Kılıç'ın kendisine nezaket ziyaretinde bulunduğunu söyleyen Baykal,
Türkiye'de Anayasa tartışmalarının ön plana çıktığı bir ortamda bu
ziyaretin herkesin ilgisini çektiğini ifade etti. Baykal, ancak
görüşmenin bu konuyu kapsamadığını, kamuoyunda tartışılan konularla
ilgili doğrudan veya dolaylı bir görüşme yapılmadığını söyledi.

Gazetecilerin sorularını da yanıtlayan Baykal, "Türbanı çene altından
bağlamaya bakışınız nedir?" sorusu üzerine, böyle önemli bir konuda,
bağlama biçimi ile ilgili talimatın "çok garip, tuhaf bir düzenleme"
olduğunu söyledi. Böyle bir düzenlemenin uygulama şansı
bulunup bulunmayacağının daha sonra görüleceğini ifade eden Baykal,
hükümetin başbakan yardımcısının konuyla ilgili daha önce yaptığı
açıklamaları anımsattı. Baykal, "Başbakan Yardımcısı, 'türban diye
bilinen kıyafetle kesinlikle üniversiteye girilmeyecek, liselerde türban
olmayacak, kamuda çalışanlar için türbana izin verilmeyecek' diyor.

Bunlar çok yadırgatıcı, yaşanan gerçeklerle bağlantısı olmayan
değerlendirmeler" dedi.

Orta Anadolu'nun bazı kentlerinde, kasabalarında ve İstanbul'da devlet
dairelerinde türbanla çalışanlar bulunduğunun görüldüğünü ifade eden
Baykal, "Yaşanan gerçeklerle Başbakan Yardımcısının yaptığı açıklamalar
arasında tutarlılık söz konusu değil. Üniversitelere türbanla
girilmeyecek ancak, çene altından bağlamayla girilecek. Bunlar çok tuhaf
söylemler" diye konuştu.

-"BUNUN ÖNÜNÜ ALMAK MÜMKÜN DEĞİL"-

Baykal, bundan sonra Türkiye'de devlet kurumları içinde Anayasa'nın
bugüne kadar izin vermediği türden dini inancın gereği olarak
kullanıldığı söylenen bu kıyafetlerin yer almaya başlayacağını
savunarak, bunun önünün açıldığını söyledi. Baykal, şöyle konuştu:
"Önemli olan, Türkiye'de yönetimin bir yaygın uygulama olarak giderek
kızlarımızın, kadınlarımızın kapalı, örtülü ve giderek daha tek tip
örtülü bir doğrultunun içine yerleştirilip yerleştirilemeyeceğidir. Şu
anda Türkiye'de bu doğrultuya doğru bir yerleşme söz konusudur. Son
zamanlarda bu alanda hızla bir artış olduğunu biliyoruz. Yapılan
düzenlemeler bu sürecin önünü açacak ve gelişmeyi hızlandıracaktır. Bir
süre sonra liselerle, kamu çalışanları ile ilgili tartışmalar
yaşanacaktır. Bunun önünü almak artık mümkün değildir."
Türban üniversitelerde serbest olduktan sonra liselerde ve kamu
kurumlarında da serbest olmasının isteneceğini, buna ne hakla karşı
çıkıldığı sorularının gündeme geleceğini ifade eden Baykal, "Bu ikili
standardı, bir devlet, bir hukuk sistemi, bir anayasa ne kadar
sürdürebilir?" dedi.

-"ETİKETLEME BAŞLAR"-

Bu durumun, Türkiye'yi giderek ağırlaşan sorunlar içine çekeceğini
belirten Baykal, "Ayrışmayı, dini, siyasi önemi olan çok önemli bir
ayrışmayı, bir sınıf içine yerleştirirseniz öğrencilerin birbiriyle,
diğer öğrencilerle, idareyle ilişkileri çok daha karmaşık bir noktaya
girmeye başlar. Bir etiketleme, yaftalama başlar, niteleme başlar. Din,
mezhep, inanç düzeyi, dindarlık konuşulmaya başlanır. Bunlar konuşulmaya
başlanırsa, buna göre tarifler ortaya çıkarsa, öğrencileri 'dinine bağlı
olanlar, olmayanlar' diye ayrışmış şekilde görürsek, bu çok tehlikeli
bir süreci başlatır" diye konuştu.

Baykal, İslamiyet'in özünde, inancı kılık-kıyafetle tarif etme diye bir
şeyin olmadığını dile getirerek, günümüzde şekilcilik, görüntüyü temel
alma anlayışının ortaya çıktığını belirtti.

-"KELİME-İ ŞEHADET'İN YERİNİ TÜRBAN ALDI"-

İslamiyetin özünün, güzelliğinin, değerlerinin kaybolmaya başladığını
savunan Baykal, "Kelime-i şehadetin yerini türban aldı. Başörtüsü
yeterli değil" dedi.

Baykal, Anadolu'daki yıllardır var olan giyinme anlayışının yerine, bir
meydan okuma yaklaşımı içinde, Türkiye'nin tarihinden, coğrafyasından
gelmeyen, ithal edilen bir yabancı menşeli kıyafetin, bir standart
üniformanın, İslamiyet'in özü gibi dayatıldığını öne sürdü. İslam
dininde, insanları kılık kıyafetiyle ilgili mahkum etme anlayışının
bulunmadığını, dedikodunun günah, faizin haram olduğunu anlatan Baykal,
"Ama türban takmamak günah diye bir tarif yoktur. Bunların hepsi
unutuldu. Türban sanki İslamiyet'in temel tarifi... Kelime-i şehadetin
yerini türban almış gibi... Türbanlıysa hiç bir şeye gerek yok gibi bir
yaklaşım..." diye konuştu.

Bu yaklaşımın İslamiyet'in derinleşmesi, güçlenmesi anlamına
gelmeyeceğini ifade eden Baykal, "İslamiyet türbanla güçlenmez. İyi
ahlakla, dürüstlükle, Allah inancını samimiyetle yaşayarak
güçlendirilir" dedi.

-"SEN KİM OLUYORSUN..."-

Baykal, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın "... Velev ki siyasi bir
simge..." diyerek, türbanın siyasi simge olduğunu kabul ettiğini öne
sürerek, şöyle devam etti:
"Diyor ki, 'Ben laikliğin güvencesiyim.' Sen kim oluyorsun? Sen kim
oluyorsun da laikliğin güvencesisin? Sen bugün varsın, yarın yoksun.

Laikliğin güvencesi bir kişi, bir kamu görevlisi, bir siyasetçi olabilir
mi? Sen dün öyle düşünüyordun, bugün böyle düşündüğünü söylüyorsun.

Yarın kim bilir ne söyleyeceksin? Türkiye'de Cumhuriyetin ilkelerini
sana mı emanet edeceğiz? Bir siyasetçi 'laikliğin güvencesiyim' diyor,
biz de tatmin olacağız. Böyle bir şey olur mu? Türkiye'de devletin,
hukukun düzeni var. Anayasası var, ilkeleri var. Bir yandan onları
tahrip edeceksin, sonra da 'bana güvenin, burayı toparlarım, düzenlerim'
diyeceksin. Hiç bir şey yapamazsın daha da karıştırırsın. Nitekim öyle
yapıyor. Bu çok sakıncalı bir süreç. Böyle tehlikeli bir gelişme
maalesef hızla gidiyor."
Bu konuları tartışırken türban kullanan kadın ve kızlar ile türban
kullanılmasını teşvik eden çevrelerin ayrımının yapılması gerektiğini
belirten Baykal, "Türkiye'de İslamiyet'i, kadın yaşamını türban ekseni
etrafında biçimlendirmek için içerden, dışardan, çeşitli katkılarla
desteklerle büyük bir faaliyet sergileyen merkezler bulunduğunu"
söyledi. Baykal, 40 yıl önce böyle bir durumun olmadığını ifade
ederek, "40 yıl önce kızlarımızın, kadınlarımızın önüne kimse bunu
getirmiyordu, şimdi getiriyor. Ne değişti Türkiye'de? İslamiyet'te ne
değişti? Yeni bir peygamber mi geldi? Ne oldu, nereden çıktı bu?
İslamiyet'in özüyle bu ilgili mi? Hayır. Bu din işi değil, siyaset
işi..." diye konuştu.

-"SANA MI GÜVENECEĞİZ?"-

Türbanın, liseye ve kamuya sokulmayacağının söylendiğini ifade eden
Baykal, şöyle devam etti:
"Hadi canım sen de... Sen mi sokmayacaksın? Daha şimdiden
milletvekillerin, kadın kolları başkanın, belediye başkanların
taleplerini ortaya koymaya başladılar. Sen mi bunun önünde duracaksın?
Sana mı güveneceğiz? Böyle bir şey olur mu? Bir süreç başlattın ki bunun
önünde kimsenin durması mümkün olmaz.

İslamiyet'i, 'dışlayıcı, ayrıştırıcı, radikalleştirici' biçimde tarif
eden bir uygulamayı sen 'buyurun' diye devletin, devlet düzeninin,
eğitimin içine yerleştiriyorsun. Eğitim bu hale geliyor işte.

Türban takan kızlar, kadınlar bu olumsuzluğun sorumlusu değildir,
kurbanıdırlar. Masumdur onlar. Onlar bu uygulamanın hedefidirler. Bu
uygulamanın sorumlusu, kaynağı, Türkiye'de giderek daha çok insanı bu
anlayışın içine çekmek için parasıyla puluyla, teşkilatlanmasıyla, iç
dış bağlantılarıyla gayret göstermekte olan çevrelerdir. Onlara yardımcı
olan siyasetçilerdir. Onlarla iş birliği yaparak siyasi ikbal
arayanlardır. Siyasi güç arayanlardır. Bunun için dini istismar etmeyi
içine sindirenlerdir. Sorumlusu onlardır. O nedenle türban takanlar bu
uygulamanın kurbanıdırlar. Onlar sahip çıkılması gereken insanlardır.

Onlar bu olumsuz sürecin sorumlusu değillerdir. Onlar bedelini ödeme
durumuna sokulmuşlardır."
Baykal, terörle ilgili sorulara karşılık, Irak'ın toprak bütünlüğünün
kendileri için önemli olduğunu ifade etti. Irak'ın bütün olmaya devam
etmesi gerektiğini vurgulayan Baykal, Irak'ın, Türkiye'ye karşı bir
terör himaye merkezi olmaması gerektiğini belirtti.

Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt'ın türban ile
ilgili açıklamasına yönelik soruya da Baykal, "Bizim değerlendirmemiz
siyasetçi için, siyasi uygulama içindir. Siyaset dışındaki
kurumlarımızı, yargıyı, TSK'yı siyasi değerlendirmelerimizin hedefi
yapmama konusunda gayret içindeyiz" karşılığını verdi.

Baykal, "Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün, başörtüsüyle ilgili
düzenlemenin referanduma taşınabileceğini çağrıştıran açıklamaları
vardı. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?" diye soran bir gazetecinin
sözlerini, "(Türban) diyorsunuz herhalde" şeklinde düzelttikten sonra
soruyu yanıtladı. Baykal, Türkiye'de, Cumhuriyet ile demokrasiyi karşı
karşıya getirmemek gerektiğini vurgulayarak, Cumhuriyet'in ilkelerinin
korunmasının önemli bir sorumluluk olduğunu ifade etti. Cumhuriyet'in,
Atatürk devrimlerinin, laikliğin halk oylamasıyla kararlaştırılmadığını
ifade eden Baykal, "Bunları ortadan kaldıralım demek çok sakıncalıdır,
yanlıştır. Demokrasi ve Cumhuriyet kaynaşmalı. Laikliği ve şeriatı halk
oyuna sunun... Bizim bir devlet düzenimiz, laik devlet düzeni var. Kadın
erkek eşitliği var. Bunlar halk oyuyla gelmedi. Bunların kıymetini
bilmek lazım. 80 yıllık birikimi tahrip etmek çok kolay" diye konuştu.