İşte Erdoğan'ın konuşmasındaın satır başları;

Bildiğiniz gibi önümüzdeki cuma günü partimizin 8'inci kuruluş yıldönümü. Bugün burada şu kadarını söyleyebilirim partimiz bu süreye on yılların hizmetini onlyılların eserinin sığdırma başarısını göstermiştir.

Türkiye iç politikadan dış politikaya, ekonomiden toplumsal yaşama kadar çok farklı bir idare anlayışı ile son derece poztif bir sorun çözme anlayışı ile tanışmıştır. Türkiye özgüvenini tekrar kazanmış birlik ve beraberlik içerisinde güçlü bir ülke iradesini sergilemeye başlamıştır. 8 yıl gibi kısa bir süre içerisinde Türkiye demokrasisi çok farkl bir boyut kazandı. Sistem ve siyaset normalleşti her alanda daha ileri standartlara ulaştık.

Millet odaklı siyaset anlayışını, insan odaklı siyaset anlayışını, bunun yanında bütünüyle milletin birbiriyle kucaklaşma anlyışını idrak ettiğimiz ve bütün bunları temel felsefe olarak kabul ettiğimiz dönemi yaşadık. Demokrasiyi güçlendirmek standartlarını güçlendirmek devlet, millete kaynaşmasını sağlamak her alanda güven zeminini pekiştirmek hedeflerimiz arasında yer aldı. Bu hedeflerimizi büyük ölçüde gerçekleştirdik. 8 yıl boyunca maruz kaldığımız her türlü engelleme girişimim karşısında nasıl cesur bir duruş sergilediğimizi aziz miilletimiz çok iyi takdir ediyor. Rotamız her zaman milletimizin rotası oldu. 'Şehit anneleri buluştu'

video için tıklayın


Bugünden baktığımızda bu dönemin Türkiye demokrasisi tarihinde nasıl bir karşılığa geldiğini değerlendiremeyebiliriz ama tarih yazanlar bu yılları ve bundan sonra gelecek onlarca yılı çok farklı bir yere koyacak, çok farklı bir şekilde değerlendirecektir. Demokrasi tarihimizi yazanlar AK Parti'nin demokrasiyi yüceltmek noktasında verdiği mücadeleyi altını kalın çizgilerle çizerek tespit edeceklerdir.

Gelecekten bugüne bakanlar AK parti'nin hukuk mücadelesinin, AK parti'nin çetelerle mücadelesini hem takdirle anacak hem de kendilerine bir referans olarak kabul edeceklerdir. Yine inanıyorum ki AK partinin sekiz yıldır tek başına verdiği demokrasi mücadelesi sayasinde yakın ve uzak gelecekte demoktatik düzeni zaafiyet gösterme yolunda kimse cüret gösteremeyecektir. Bizim tahkim ettiğimiz millete egemenliği bugün olduğu gibi bundan sonra da asla ve asla vesayet kabul etmeyecek. Millete egemenlik arasına asla ve asla simsarlar sirayet edemeyecektir. Yakın ve uzak gelecekte Türkiye'nin yeniden mafyanın hukuk dışı örgütlerin kıskacına düşmesi asla mümkün olamayacak, gelecek nesiller de temiz siyaset ve var güçleriyle buna sahip olmanın gayreti içerisinde olacaktır.

Bu parti, işte bu grup, işte bu teşkilat tarih yazan, tarihe not düşen, tarihin seyrini değiştiren bir kadrodur.

HARÇ PROTESTOSU YAPAN GENÇLERE SELENDİ: SİZİ ADABA DAVET EDİYORUM

Dün Bakanlar Kurulu'nda aldığımız bir kararla aylarca maalesef şöyle bakıyorsunuz, bazı genç gruplar çok ciddi manada kararını vermediğimiz önümüze gelmeyen bir konuda gençliğimizi hatta halkımızı tahrik etme gayreti içerisine giriyorlar.

Hiçbir adap dinlemeden hiçbir şeyi görmeden bu işin sürecinin takip etmeden kalkıp çeşitli yerlede ön kesme, yol kesme bu tür işler yapıyolar. Bunlar üzücü şeyler. YÖK böyle bir talepte bulunur ama kararı verecek merci Bakanlar Kuruludur. Talep Bakanlar Kuruluna gelmiştir ve katkı paylarını yüzde 8 oranında kurulumuz arttırmıştır. Talep katkı paylarını yüzde 400-500 artırılması yönündeydi ama biz öğrencilerimize böyle bir yük yükleyemeyiz. Hiç yükledik mi?

Bunu bu şekilde uygun bulduk. Kredi ve Yurtlar Kurmumumuz da son altı yıldır talep eden her öğrencimize burs katkı kredisi vermiştir. Bundan sonra da bu krediler ödenecektir. Müracat edip de burs veya kredi alamayan öğrencimiz iktidarımız döneminde olmamıştır bundan sonra da olmayacaktır. Bu yaklaşımda olan bir partiye bu tür yaklaşımlar olsa olsa ideolojiktir. Olsa olsa adap dışı bir yaklaşım. Bu gençleri adaba davet ediyorum.

'AHMED-İ HANİ AÇILIMINA BAŞBAKAN DA KATILDI'

Türkiye gencecik fidan gibi delikanlılarını teröre kaybetmeseydi, Türkiye son 25 yılını terörle çatılşmayla, faili meçhullerle boşaltılan köylerle üzeriden ay yıldızlı bayrağımızı yerleştirdiğimiz tabut görüntüleriyle kaynbetmeseydi bugün nerede olurdu?

Eğer sorun daha ortaya çıkarken fark edilip tedbirler alınabilseydi, mesele büyümeden çözüme kavuşsaydı onbinlerce insanımız hayatını kaybetmeden, 10 binlerce insanımız yaralanmadan, 100 binlece insanımız mağdur olmadan suhuletle çözülseydi bugün Türkiye nerede olurdu?

Bu soruları milletçe sormamamızı istiyorum. Bu meseleyi azizi miletimizin objektif biçimde sorgulamasını istyiroum. Nerede yanlış tavırlar sergilendi bizim binlerce yıllık dosluğumuzun akrabalığımızın kardeşliğimizin kopacağına çürüyüp bozulabileceğine kim nasıl inanma cüretini gösterdi de aramıza nifak tohumları ekme gayretine girdi. Bu iş bu kadar kolay mıdır? Binlerce yıldır kız alıp kız veren birbirine kardeş olan et ile tırnak haline gelen Türk üle Kürdü ile Lazı ile Çerkezi ile birbirine düşman eylemek muhtemel midir?

Selahaddin Eyyübi'nin sancağı altında Kudüs'ü fethederek orayı bir barış yurduna çeviren ordunun neferleri biz değil miydik? Çaldıran da Yavuz Sultan Selim'in ordusunda birbirine kardeş olan biz değil miydik. Yemen'de Çanakkale'de Sarıkamış'ta vatan topraklarını birlikte savunana birlikte şehit gazi olan biz değil miydik? Kurtuluş Savaşı'nın kahraman evlatları hep birlikte biz değil miyiz?

Cumhuriyeti ortak hedeflere yücelten biz değil miyiz? Yemen türküsünü dinlerken gözlerimiz yaşarmıyor mu? Fuzuli'nin şiirleri nasıl ruhumuza hitap ediyorsa Ahmed-i Hani'nin dizeleri de aynı şekilde bizleri duygulandırmıyor mu?

Neşet Ertaş 'Günül Dağı' dediğinde hepimizin tüyleri ürperiyor aynı şekilde Şivan Perver 'Halepçe' dediğinde 'Hazal' dediğinde gönül dünyamızın derinliklerine dalıyoruz. Horon bizim horonumuz, zeybek bizim zeybeğimiz, halay bizim halayımız, zılgıt bizim zılgıtımız bizi birbirimzden ayırmak kimin
haddine?

ANNELİĞİN SAĞCISI-SOLCUSU YOKTUR

Anneliğin ideolojisi yoktur. Sağcılığı solculuğu yoktur. Yozgat'taki Hakkari'deki anne aynı duayı okuyorsa cemaat aynı kıbleye dönüyorsa burada çok ciddi bir yanlış olduğu ortadadır. Bu süreçten kimsenin kazançlı çıkamayacağı ortadadır ama kaybedenin vatanımız, milletimiz olduğu açıktır. Kaybedenin anneler, babalar olduğu aşikardır. Şehit anneleri, buyrun, Diyarbakır'da biraraya gelip kucaklaşabiliyor da ama birilerine bakıyorsunuz ki onlar bu buluşmadan da rahatsız oluyor
Vatan