28 Şubat dönemine ilişkin 103 sanığın, "Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini cebren devirmeye, düşürmeye iştirak" suçundan yargılandıkları davanın duruşmasına devam edildi.

Kapatılan Terörle Mücadele Kanunu (TMK) 10. maddesiyle yetkili Ankara 13. Ağır Ceza Mahkeemesi yerine Ankara 5. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen davada, müştekilerin ifadeleri ile bu doğrultuda sanık ve avukatlarının soruları alındı.

Sanık Abdullah Kılıçarslan, müşteki Reşat Petek'in konuşmasında sanıklarla ilgili "hainler" ifadesini kullandığını belirterek, Petek hakkında mahkeme huzurunda suç duyurusunda bulunduğunu söyledi.

Petek'in ifadeleriyle ilgili söz alan emekli Orgeneral sanık Çevik Bir, Genelkurmay Başkanlığının irticayla ilgilenmesinin görevi olmadığının söylenemeyeceğini belirtti. Genelkurmay'da kurulan çalışma gruplarıyla bölücü terör veya başka tehditlerle ilgili çalışmalar yaptıklarını anlatan Bir, Milli Güvenlik Kurulu'nun (MGK) tavsiye kararı gereği irticayla mücadele konusunda da çalışma yaptıklarını ve devleti bilgilendirdiklerini söyledi.

Çevik Bir, Batı Çalışma Grubu'nun çalımalarının dönemin Başbakanı merhum Necmettin Erbakan tarafından da bilindiğini kaydetti.

"Erbakan devlet adamıdır"

Söz alan dönemin MGK Genel Sekreteri İlhan Kılıç, hükümete askerlerin belgeleri getirip dikte ettirdiği yönündeki iddialara katılmadığını dile getirerek, "Orada devlet adamları var. Erbakan çok devlet adamıdır. Siyasi parti lideri, dini yönden Erbakan'ı tanımıyorum ama devlet adamı Erbakan'ı tanıyorum. Çok iyi bir devlet adamıydı. Erbakan, beni oğlu gibi sever, bana 'paşa hazretleri' diyen yegane insandır" diye konuştu.

MGK kararının 18 maddesinin de Bakanlar Kurulu'nun tümü tarafından imzalandığını belirten Kılıç, "28 Şubat incelenecekse toptan incelenmesi lazım. 'Genelkurmay bilmem ne yapmış'la olmaz. Ben 27 Mayıs'ı yaşadım. Darbe böyle olmaz, ben size sonra darbeyi anlatırım. Burada kimsenin suçu yok. Darbe tabirini yanlış kullanıyorsunuz, darbenin de bir raconu vardır" dedi.

"Çalışma grupları hep kurulmuştur"

Dönemin Genelkurmay Genel Sekreteri Erol Özkasnak da Genelkurmay olarak Türkiye'deki irtica resmini görmek ve tespitler yapmak üzere emirle çalışma grubu kurduklarını anlattı. Özkasnak, "Batı Çalışma Grubu, Genelkurmay tarafından kurulan onlarca çalışma grubundan birisidir. Bu tip çalışma grupları hep kurulmuştur" diye konuştu.

Sanık emekli Orgeneral Fevzi Türkeri de irticai tehdidin Genelkurmay Başkanlığı'nca ortaya konulduğu, gerçekte böyle bir tehdit bulunmadığının iddia edildiğini hatırlattı. Türkeri, şu değerlendirmeleri yaptı:

"Oysa ki o tarihte MİT ve Emniyet Genel Müdürlüğü rapor ve etüdleri incelendiğinde irticai tehdidin hangi boyutlarda olduğu açıkça ortaya çıkacaktır. 28 Şubat MGK toplantısında MİT'in bir takdimi vardır. Bu brinfingde irticai tehdit ayrıntılı MİT tarafından anlatılmıştır. İrtica tehdidini Silahlı Kuvvetler değil devletin istihbarat birimleri ortaya koymuştur."

Askerlikten atılan müşteki Demir

Müşteki Bülent Demir de askerlikten irticai faaliyetler gerekçesiyle atıldığını söyledi. Demir, askerlik hayatı boyunca takdir belgeleri aldığını ancak başörtülü birisiyle evlendikten sonra sakıncalı personel haline geldiğini ileri sürdü.

Evlendikten sonra eşinin ve kendisinin hep baskı gördüğünü iddia eden Demir, şunları kaydetti:

"3 ay iş aradım, iplik fabrikasında asgari ücretle çalıştım. TSK'dan ihraç edilmiş, sakıncalı personel olarak vebalı insan muamelesi gördüm. Benim gibi binlerce insan var. Toprağın altındaki Mahkemeyi Kübra'da bir hesap daha verilecek. Akşamları yataklarına uzandıklarında veya ramazanda secdede lütfen iki damla gözyaşı döksünler, tövbe etsinler."

Bülent Demir, sanık avukatlarının soruları üzerine 2002 yılı Kasım ayında TSK'dan ilişiğinin kesildiğini aktardı.

Sanık Çetin Doğan'ın avukatı Hüseyin Ersöz'ün "Söylediğiniz tarihte emekliye ayrılmış bu sanık grubu sizin nasıl atılmanıza etki etmiş olabilir" sorusuna Demir, "1996-1997 yılındaki Batı Çalışma Grubu'nun periyoduk olarak yazışmaları devam ettirilmiştir. Sanıklar arasında bu işlemi başlatan ve personelin tasfiyesiyle sonuçlanan bir irade vardır. Sebep olan yapan gibidir. Batı Çalışma Grubu'nda o kararlar alınmasıydı, benim gibi binlerce insan atılmayacaktı" yanıtını verdi.

Bülent Demir, sanık olarak yargılanan 103 komutanın bizzat imzalarının bulunduğunu düşünmediğini belirterek,"Eşimin başörtülü olması ve alkol kullanmamam nedeniyle ordudan ilişiğimin kesilmesinin nedeni Batı Çalışma Gurubu'nun terör örgütü olmasıdır. Komutanlarımızın artık Başbakanla İslamla başörtüsüyle barışmasını istiyorum" diye konuştu.

"Nerede bir asker görülürse cezaevine tıkılmak zorunda mı?"

Sanıkların avukatı Şemsettin Tolga Altan Batı Çalışma Gurubu'na terör örgütü denilmesine mahkeme heyetinin tepki göstermesini isteyerek, şunları söyledi:

"Batı Çalışma Gurubu bir terör örgütü değildir. Artık bu alışkanlıklarımızdan vazgeçelim. İddianamede bile terör örgütü ifadesi kullanılmadı. Nerede bir asker görülürse terör örgütü diye cezaevine tıkılmak zorunda mı? Başka bir suç bulun efendim. İnsanların şerefine şahsiyetine açık saldırılar oluyor bu duruma müdahale etmeninizi talep ediyorum."

Sanık avukatları müşteki Bülent Demir'in 2002 yılında silahlı kuvvetlerle ilişiğinin kesildiğini, davayla illiyet bağı bulunmadığından müşteki talebinin reddine karar verilmesini istedi.

Müşteki ifadeleriyle ilgili söz alan sanık emekli Tuğgeneral Abdullah Kılıçarslan da "Biz Silopi'de göreve operasyona çıkmadan önce mutlaka namaz kılardık, benim komutanım Fevzi Türkeri kendisi de burada hiçbir zaman buna karışmadı. 'Niye namaz kılıyorsunuz' demedi. Her cuma namazı kılınırdı. Kimse 'niye namaz kıldınız' demedi, bizi ordudan atmadı. TSK'dan kimse namaz kılıyor diye atılmaz. Ben 9 yaşından beri oruç tutuyorum, namaz kılıyorum" diye konuştu.

Duruşmaya katılan diğer müştekiler de 28 Şubat mağduru olmaları nedeniyle sanıklardan şikayetçi olduklarını ve davaya katılmak istediklerini söyledi.

Duruşmada dönemin Genelkurmay Başkanı ve kuvvet komutanı olan sanıkların avukatları, mükveklillerinin suç tarihindeki görevleri nedeniyle yargılamanın Anayasa Mahkemesi'nde yapılması gerektiğini belirttiler.

Sanıklar ve avukatları ayrıca yurt dışı yasağı tedbiriyle tahliye olan sanıkların yurt dışı yasaklarının kaldırılmasını talep etti.

Sanık avukatları ayrıca dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel ve dönemin Başbakanı Tansu Çiller'in telekonferans yoluyla dinlenmesini istediler.

"Demirel dinlensin"

Savcı Levent Şahin, dönemin genelkurmay başkanı ve kuvvet komutanı sanıkların, Anayasa Mahkemesi'nde yargılanıp yarglıanmayacağıyla ilgili görev yönünden değerlendirme yapılmasını istedi. Savcı Şahin, Ağır Ceza Mahkemesi'nin görevli olduğunu düşünülmesi halinde, dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'in dinlenilmesi ve görüşünün alınmasını talep etti.