Sarı Bina, Sayın Hüseyin Aksu döneminde planlanarak yapımına başlanmış, Sayın İlhami Ortekin döneminde yapımı durdurulmuş ve Sayın Özlem Çerçioğlu döneminde ilk planından tadilatlara gidilerek tamamlanmıştır.

Sarı Bina olarak adlandırılan belediye binamızın açılışının üzerinden dört yıldan fazla süre geçmiştir. Sayın Çerçioğlu bina açılışında yaptığı tanıtım konuşmasında; “Toplam 22 bin metrekare kullanım alanı olan, akılı otomasyon sistemleri ile donatılan yeni Aydın Belediye Sarayı'nın, Türkiye de örnek projeler arasında gösterilecektir. Bu binanın bitmesiyle daha hızlı ve kaliteli hizmet vermeye başlayacağız. Yer sıkışıklığından dolayı kaliteli hizmet sunamıyorduk. 14 yıldır tamamlanamayan belediye sarayı inşaatını tamamladık. Aydın'a yakışır, modern, çağdaş, akıllı bir bina inşa ettik. Şimdi Aydın Belediyesi'nin yeni hizmet binası Türkiye'de örnek projeler arasında yerini aldı" dedi.  

 Çerçioğlu; "Binanın yanında 20-24 derecelik su çıkan bir kuyu var. Bu kuyudaki su yazın ortalama 32 derecelik sıcaklıkta soğutma sisteminin içinde dolaştırılacak. Böylece 12 derecelik bir düşüş sağlanacak. Bu sistem sayesinde yılda 72 bin liralık tasarruf sağlanacak. Kışın da güneş enerjisi ile ısıtılan su ana tesisatta dolaştırılarak yine enerji tasarrufu sağlanacak. Böylece hem enerji tasarrufu hem de yüzde 60 kirliliği azaltarak, çevreci bir binaya ortaya çıkardık” dedi.

Önce sondan başlayıp soralım. Bu kuyu suyu kullanılıyor mu? Kullanılıyorsa bu suyun binada dolaşımı için yıllık ne kadar enerji harcanıyor? Kışın güneş enerjisi sistemleri bu suyu ısıtıyor mu? Varsa bu güneş enerjisi sistemleri nerede ve kapasiteleri ne kadar? Bina gerçekten çevreci mi? Bina kendi elektriğini üretiyor mu?

Sadece ısıtma ve soğutma ile bir bina akıllı bina olmuyor. Dış cephe giydirmesi ile de olmuyor. Kartlı giriş sistemlerinin varlığı da yeterli değil. Klima sisteminden başlarsak; sistemin merkezi olarak kumanda edilmesi, klima sitemleri merkezi olması, sıcaklığın eşit dağılıyor olması, çalışma saatlerine göre çalışıp enerji tasarrufu sağlaması, havanın kaliteli olması, sistemin yazdan kışa kendini uydurabilmesi, çalışanların ve diğer unsurların durumuna göre çalışıyor olması gibi unsurlara bakmak lazım.

Bir binanın "akıllı bina" olarak nitelendirilebilmesi için yalnızca "ısıtma, havalandırma, iklimlendirme" sisteminin akıllı olması yetmiyor. Kartlı geçiş sisteminin, yangın algılama ve alarm sisteminin, güvenlik sisteminin, aydınlatma sisteminin hatta asansörlerinin bile "akıllı" olması, ayrıca bu sistemlerin tümünün birbiriyle entegre edilerek tek merkezden kontrol edilebilmesi gerekiyor.

Yangın ve güvenlik sistemleri tehlike durumlarında adresli çalışıyor mu? Yani bir noktada yangın çıktığında bu katı diğer katlardan ayırabiliyor mu? Akıllı dedektörlü sistemde dedektörün kendisi yangın olduğuna karar verip, adresiyle birlikte çok kısa bir zaman dilimi içinde bunu merkezi bilgisayara bildirir. Bir binanın gerçekten akıllı olup olmadığı, sistemlerinin birbirleriyle entegre olarak çalışıp çalışmadığı da işte bu noktada ortaya çıkıyor.

Entegre kontrol sistemiyle donatılmış bir binada yangın anında, algılayıcılardan yangın sinyali alındığında olayın tam yeri güvenlik merkezine bildirilirken otomatik olarak yangın çıkan katta anonslar yapılabiliyor, kilitli yangın kapıları kendiliğinden açılabiliyor, asansörler kendiliğinden zemin kata inip içinde kimseyi hapsetmeden durabiliyor, ilgili kattaki elektrikli cihazların devre dışı kalması sağlanabiliyor, kısaca tehlike anı için belirlenen senaryolar, merkezi bilgisayar tarafından yerine getirilerek olası tehlikelerin en az zararla atlatılması sağlanıyor olması gerekir.

Sözü çok uzatmaya gerek yok. Teknolojinin ışık hızı ile geliştiği günümüzde daha az enerji ile daha çok iş yapmamız gerekir. Binalarımızın gerçekten akıllı olması, enerji tüketimini azaltmak için her türlü önlemi almamız gerekir.

“Bin, iki bin, binlerce yıl önceki ilim ve fen lisanının koyduğu kuralları, şu kadar bin yıl sonra bugün aynen uygulamaya kalkışmak, elbette ilim ve fennin içinde bulunmak değildir.” (M.Kemal ATATÜRK)