Kanalın marka değerini yıpratan günahkarlar listesi yapsanız, Erman Toroğlu buna ya son sıradan girer ya da girmez

Şansal ve Sine Büyüka ile baba-kız ilişkisi üzerine bir röportaj yapmak istedim. Ama baba Lig TV"nin kurucusu ve yöneticisi, kızı NTV Spor"un başarılı ekran yüzü olunca, üstelik şifreli kanalda yayınlanmasına rağmen 14 yıl süren ve Türk futbolseverlerin fenomeni haline gelen Maraton programı geçtiğimiz hafta sonlandırılınca... Söz döndü dolaştı, futbola geldi. Şansal Büyüka her zamanki gibi sözünü sakınmadı, cesur açıklamalar yaptı. Sine"nin son dakikada iptal olan evliliği de konuşuldu, Erman Toroğlu"nun gidişi de, Aziz Yıldırım"ın medyaya müdahalesi de... Kahvenizi koyun ve keyifle okuyun!

Kızınızın spor spikeri olmasına sıcak bakmadığınızı söylemiştiniz. Fikriniz değişti mi?

Şansal B: Sıcak bakmamamın nedeni Sine"nin birikiminin kültür-sanat alanında olmasıydı. Bildiği alanda ilerlemesinin daha iyi olacağına inanıyordum. Bir de bayanların spor spikerliğinde sanki çok da donanımlı olmadıklarını düşünüyordum. Ancak hem bilgi, hem ekran duruşu açısından umduğumdan daha iyi çıktı.

Sine ekrana çıkmadan önce onu çalıştırdınız mı?

Şansal B: Zaman zaman önerilerde bulunurum ama çalıştırmam. Ancak Sine, kültür-sanat bölümünde işe başlamadan önce spikerlerin babası Öztürk Pekin"den ders almıştı. Öztürk Pekin o zaman Sine"nin gayet iyi olduğunu söylemişti.

Sine beğenilen bir spor spikeri. Transfer etmeyi düşünür müydünüz?

Şansal B: Düşünmem. Digitürkçüler Sine"yi çok sever, başarılı bulurlar. Ama bana göre elli türlü sakıncası var. Laf olur, “Kendi kızına torpil geçiyor” derler ki hayatta öyle bir anlayışım yoktur. Babası olduğum için, elde etmesi gereken hakları elde edemeyebilir.

Sine"nin sizin kızınız olduğunu bilmeden, “Ekranda çok güzel bir spiker var” diye konuşan biri olsa...

Şansal B: Diyebilirler. İşini yapıyor. Beğenenler de olacaktır, eleştirenler de... Güzelliğiyle öne çıkmasını istemem ama ekrana çıkan kişilerin fiziğinin düzgün olması gerek. Dünya televizyonculuğunun kuralı bu.

Spor servisi erkek dünyası. Erkekler arasında çalışmak nasıl bir duygu?

Sine B: Size şaşırtıcı gelebilir ama inanılmaz rahat ve huzurluyum. Erkeklerle çalışmak, kadınlarla çalışmaktan çok daha kolay. Erkekler açık ve net şekilde istediklerini dile getiriyorlar. Kadınlar gibi ima yoluna gitmiyorlar. Karşı cinsi anlamak adına da çok büyük tecrübe oluyor. Bizi kardeş gibi gördükleri için yanımızda her şeyi konuşuyorlar, dedikodu yapıyorlar. Kadınlarla ilgili kafalarının nasıl çalıştığını, ne düşündüklerini de anlıyorum böylece.

Babam gibi erkek aradığım için mutsuz oluyorum

Babanla özel hayatını konuşabilir misin ?

Sine B: Detaylı bir şekilde konuşmam. Ama babam bana her zaman tavsiyelerde bulunur. Söylemek istediği şeyleri herhangi bir anda dile getirir. Ya da bir hikâyenin içine yedirir ve ben oradan mesaj alırım. Babam bakışlarıyla bile konuşur.
Şansal B: Yalnız bundan despot bir baba tanımlaması çıkmasın. Bizim evde demokratik bir anlayış vardır. Ancak biraz korumacı olabilirim. Baba için evlat her zaman evlattır. Kaç yaşına gelirse gelsin... Annem babam söylerdi bunu da inanmazdım.

“Kızlar babası gibi birini arar” derler. Var mıdır sende böyle bir baba hayranlığı?

Sine B: Kesin var. O yüzden hep mutsuz oluyorum. Babamın yanından geçebilecek biriyle dahi tanışmadım henüz. Standartlarım çok yüksek.
Şansal B: Kızım anlayış farkı var, çağ farkı var.
Sine B: Ama ben seviyorum o eski tarzı, beyefendiliği... Böyle adamlar kalmadı artık.

Kızınıza eş olarak, “doktorlar mühendisler” mi layık görürsünüz, yoksa yeteneğine hayran olduğunuz bir futbolcu mu?

Şansal B: Camianın dışında bir insanla birlikte olmasını tercih ederim. Yılların verdiği tecrübeye dayanarak, medyatik evliliklerin sonunun mutlulukla biteceğine inanmıyorum. Gözlerden uzak bir evlilik daha iyi. Belli bir kesimi aşağılamak haddim değil. Kaldı ki futbolcu kitlesini beğenirim. Çok uzun yıllara dayanan dostluklarım var. Bu benim görüşüm. Kızım üzerinde etkili oluyor muyum, olmuyor muyum, orası tartışılır.

Oluyor mu Sine?

Sine B: Babamın görüşleri benim için çok değerlidir. Ama ben de, iki yıldır spor servisinde çalışan biri olarak, sporcu psikolojisini gözlemlemiş durumdayım. Sporcu eşi olmak çok çok zor bir şey olsa gerek. Hiç arzu etmem.

"Babası ayırdı" dendi, yok öyle bir şey

Evlilik kararı almıştın, vazgeçmende babanın etkisi oldu mu?

Sine B: Biz iki ay gibi kısa bir sürede evlilik kararı almıştık. Birbirimizi çok az tanıyorduk. Babam bu yüzden mevzuya ihtiyatlı yaklaştı. Kim olsa böyle yapardı. O kişiyle alakalı bir tavır değildi. Daha sonra da bu durumun dezavantajını yaşamaya başladığımız için ayrıldık. Babamın karışması, engellemesi, baskı kurması gibi bir şey söz konusu dahi olmadı. Sonuçta ben de 26 yaşında bir insanım.

Şansal B: Ben bir baskı yaptım. “Ayrılacağım” dediğinde, “İyi düşün kızım” baskısı yaptım. Defalarca ve ısrarla “Kimsenin etkisinde kalma. Bu senin vermen gereken bir karar” dedim. Olayları duygu ve mantık süzgecinden geçirmesini tembihledim. Çünkü bu işler sadece duyguyla da olmuyor, sadece mantıkla da... Ne annesi, ne kardeşi böyle yaklaştı olaya. Camiada “Babası ayırdı” dendi. Ben öyle bir adam değilim. Kızımın duygularına saygı duyarım. Başlangıçta niçin karşı çıktığımı söyledim ve geri çekildim. “Aşkın gözü kördür” derler ya... İlk başta itiraz ettiğim şeyleri, Sine o zaman anlamadı. Yaşaması gerekiyordu, yaşadı, erken bir karar aldığını anladı ve ayrıldı. Evlenseydi de yanında olurdum.

Sine hafta sonları arkadaşlarıyla olmayı
tercih ediyor, annesiyle ben yedeğe düştük

Baba kız birlikte neler yapmaktan hoşlanırsınız?

Şansal B: Birlikte vakit geçirmeye zaman olmuyor ki... Benim hayatım işte geçiyor.

Peki bu kadar yoğun bir iş hayatı, aile hayatından neler götürüyor?

Şansal B: Ben çocuklarımı çok az görerek büyüttüm. Mesela Sine"nin doğumunda Nihal"in yanında olamadım, işteydim. Yine de biz aile hayatına çok önem veririz. Ama Sine artık hafta sonu yemeklerinde bizim yerimize, iş arkadaşlarını tercih etmeye başladı. Yedeğe düştük, gibi bir hava var.

Sine B: Aaa. Aşk olsun baba. Ben gece çalışıyorum biliyorsun. Çocukluğumdan hiç unutamadım bir şey vardır. Babam eve dörtte-beşte dahi gelse, sabah yedide kalkıp, bize kahvaltı hazırlar, servise bindirir, tekrar işe giderdi. Hiçbir gün bir “beş dakika daha uyuyayım” dememiştir. O kahvaltı masası sohbetleri benim için çok önemliydi.

Şansal Büyüka"nın kızı olmak nasıl bir duygu?

Sine B: Çok gurur duyuyorum babamla. Şansal Büyüka bu sektörde o kadar büyük bir marka ve yeri zor doldurulur bir insan ki, elbette üzerimde ekstra bir yük hissediyorum.
Şansal B: Doldur beni kızım, doldur.
Sine B: Öyle. Büyüka soyadını taşımak büyük bir sorumluluk. Ama öğrencisi bile olsam aynı şeyi hissederdim. Onun yüzünü kara çıkartmamak, ona gurur verecek işler yapmak benim için çok önemli.

Çocuklar anne ve dayılarının baskısıyla
GS"li oldu, ben hiç etkilemedim

Armut dibine düşer. Çocuklar nasıl Galatasaraylı oldu?

Şansal B: Büyürlerken ben hiç müdahil olmadım. Fanatik taraftarlığı da çok doğru bulmam. Anne, dayılar Galatasaraylı. Onlar çok baskı yaptı. O arada Galatasaray"ın dört yıl üst üste şampiyon olmuşluğu var. Avrupa şampiyonluğu var. Derler ya “Çocuk donmamış beton gibidir. Üzerine ne düşse iz yapar” diye. Oğlum çok etkilendi Galatasaray"dan.

Derbi izliyor musunuz beraber?

Şansal B: Arada sırada... Ama çekişme olmaz. Ben genellikle maçları şirkette izliyorum. Eskiden oğlum diğer takımları düşman gibi görürdü. Allah"tan değişti.

Yıllardır güçlünün değil haklının yanında durduk

Gelelim Maraton"a... Bir devrin sonu diyebilir miyiz?

Şansal B: Denilebilir. Maraton futbolun yazılmamış anayasasıydı. Talibi de bitmez, müşterisi de bitmez. Bu bir futbol programı değildi sadece. Gece mutfak konuşuyorduk. Erman Hoca pastırmalı yumurta veya kaymaklı ekmek kadayıfı tarifi veriyordu. Eşi hamileyken çamaşırı nasıl yıkayıp, astığını anlatıyordu. Siyaset de konuşuyordu, yumruğu da masaya vuruyordu, azılı bir sigarayla mücadele de ediyordu. Yaşamın içinden bir programdı.

Sabah dörde beşe kadar süren tek programdı herhalde.

Şansal B: Yayıncı kuruluşun programısınız. Anadolu takımlarını kısa geçerseniz alınırlar. Ligdeki tüm karşılaşmalara eşit süre ayırarak değerlendiriyorduk. Maraton sonlandıktan sonra bir bakanımızla konuştum. Dedi ki: “Yıllarca güçlünün değil, haklının yanında durdunuz.” Bu da bizim şeref madalyalarımızdan biridir. Güçlünün yanında dursak, belki ömrümüz daha kısa olurdu. Ya da bugünün koşullarında program devam edebilirdi. Ama “Ağaçlar ayakta ölür” misali, sonu kendiliğinden gelirdi.

Aziz Yıldırım Erman"ın gitmesini istemiştir

Erman Hoca"nın kendisini Aziz Yıldırım"ın gönderdiği yönündeki açıklamalarını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Şansal B: Aziz Yıldırım"ın Erman Toroğlu"yla uzunca bir süredir uğraştığı biliniyor. Benzer bir durum Hıncal Uluç için de vardır. Ve ne tesadüf ki, Aziz Yıldırım"ı en çok eleştiren iki insanın da programı yayından kaldırılıyor. Aziz Başkan da bugüne kadar bunu yalanlamadı. “Hayır. Benim bu işlere müdahalem yok” demedi -ki doğru olduğu bilinen haberleri bile zaman zaman yalanlar. Bu durumda insanlar Hıncal Uluç"u da, Erman Toroğlu"nu da Aziz Yıldırım"ın gönderdiğini düşünebilir. Ancak ben biliyorum ki, birkaç yıldır Digitürk Genel Müdürü"nün programdan rahatsızlığı vardı. Kanalın yapısıyla, Erman Toroğlu"nun tarzının örtüşmediğini düşünüyordu. Müdürümüzün duruşu şu: “Biz bir malı satarken, bu malı parlatmamız, öne çıkarmamız gerekiyor. Erman Hoca gerçekleri söylerken, malın değerini azaltıyor.”

Yani Aziz Yıldırım"ın baskısı olmuştur ama nedeni o değildir.

Şansal B: Elinden geleni ardına koymamıştır. Belki ihale sonucu bu işi hızlandırmıştır. Ancak ben kurumuma olan inancım nedeniyle, Erman Toroğlu"nun gönderilme nedeninin Aziz Yıldırım olduğuna inanmak istemiyorum. Öyle olsa Erman"ı çoktan attırırdı.

Erman Hoca gitti. Digitürk"ün marka değeri, yayın kalitesi artacak mı?

Şansal B: Bana kalırsa kanalın marka değerini yıpratanlardan bir günahkarlar listesi yapsanız, Erman Toroğlu bu listeye ya son sıradan girer ya da girmez. Kulüpler dibe vurmuş mali tablolarını düzeltmeden, kavga dövüşü bırakmadan, akıllı transferler yapmadan futbolun da, kanalın da marka değeri artmaz. İki stadı kenara koyun, en yeni stadımız 50 yıllık. Bayanların gireceği tuvaletler yok. Çatılardan yayın çekiyoruz, seyirci arasında maç anlatıyoruz. Kulüpler, kulüp televizyonlarını 321 milyon dolar veren yayıncının önünde tutuyor. İngiltere Premier Ligi"nden örnek veriyorlar. “Böyle olalım” diye... Orada maç öncesi takımların nasıl hazırlandığına dair programlar yapılır. Kayserispor-Galatasaray maçı için aynısını yapayım dedim. Galatasaraylı iki futbolcudan, 2"şer dakikalık röportaj talep ettim. Kulüp kabul etmedi. İngiltere"de kulüp futbolcusunu yemek programına bile gönderiyor. Yayın kalitesini artırmak için sadece yayıncının gayreti yetmez.

Diğer kanallara sansür mü uygulayacaklar?

İhaleden paylarına düşen parayı, kaliteyi artırmak için değerlendirecekler mi sizce?

Şansal B: Ben inanmıyorum. “Nasıl olsa daha fazla para aldık” diye, daha fazla hesapsız kitapsız harcamalar yapacaklardır.

Klüplerde yönetimlerin değişmesi lazım, o zaman.

Şansal B: Yüzde 100 değişmesi lazım.

Kadın yönetici lazım belki de!

Şansal B: Bakın onu da konuşabiliriz, tartışabiliriz. Başkanlar gerçek bir başkan profili çizmeliler. İki dakikalık röportaj nasıl vermezsin yayıncı kanala? İzleyici saha içi kadar, saha dışını da merak ediyor. Erman Toroğlu gitti, tamam. En az hakem konuşulan yer Maraton programıdır. Süreye bakın. Diğer programları nasıl kontrol edeceksiniz? Böyle bir şey var mı? Sansür mü uygulayacaksınız herkese?

Peki Oğuz Tongsir (Lig TV spikeri) gitti mi, gönderildi mi?

Şansal B: Oğuz Tongsir"e şunu söyledim. “Bu kadronun içindesin, ekrana çıkmaya devam edeceksin.” Kendisi internet sitelerinde işten çıkartılacaklar listesinde adının çıktığını, bunu kabul edemeyeceğini, kendisinin bir marka değeri olduğunu söyledi. Oğuz"un gidişi, kendi iradesiyledir.

Yaprak dökümü devam edecek mi?

9 yıllık bir ekibiz. Kadromuzun bir revizeye ihtiyacı var. Veda edeceğimiz arkadaşlar da olacak, aramıza yeni katılacak olanlar da... Çok genç bir kadro kuracağız.

Ekranlarda sizi ne zaman göreceğiz?

Bu sezon çıkmayı düşünmüyorum. Yeni sezon için de bir şey söylemek istemiyorum.

Herhalde Maraton"dan sonra tekrar ekrana çıkmak için orjinal bir format bulmanız gerekiyor.

Buluruz bulmasına da... Maraton"un üstüne bir şey yapmak kolay değil. Farklı, karşılaştırılmayacak bir şey lazım. Ama ne olursa olsun, karşılaştırılacaktır. O yüzden ekran arkasındaki görevim şu anda her zamankinden yoğunken, yüzümü bir müddet dinlendireceğim.-vatan