Vural Çelik"in karşılaştığı olayları yerel yöntemler ve şans yardımı ile çözmeye çalışan bir başkomiseri, Tuba Ünsal"ın ise olaylara bilimsel yöntemlerle yaklaşan bir komiser yardımcısını canlandırdığı “Canını Sevdiğim İstanbul"u” adlı dizi önümüzdeki ay izleyici karşısında olacak. Proje detaylarını Vural Çelik ile yapımcı Hüseyin Apaydın anlattı.

Sakar başkomiserin maceraları başlıyor

TRT ekranında yeni bir dizi başlıyor. Vural Çelik ile Tuba Ünsal"ı bir araya getiren “Canını Sevdiğim ıstanbul"u” adlı dizinin yapımcısı Hüseyin Apaydın, yönetmeni Kemal Uzun... Çelik"in olayları şans yardımı ile çözmeye çalışan bir başkomiseri, Ünsal"ın ise olaylara bilimsel yöntemlerle yaklaşan bir komiser yardımcısını canlandırdığı dizi önümüzdeki aydan itibaren izleyici karşısında olacak. Proje detaylarını Hüseyin Apaydın ve Vural Çelik"e sorduk.

HÜSEYİN APAYDIN: VURAL BENİ ÇOK ŞAŞIRTTI

“Canını Sevdiğim İıstanbul"u” adlı proje nasıl ortaya çıktı?
- İki senedir bu dizi üzerinde çalışıyorduk zaten... Sonunda iyi bir senaryo ortaya çıkardık.

Bir yapımcı olarak oyuncu seçimlerine de müdahaleleriniz oldu mu?
- Genelde bu seçimler yazar, yapımcı ve yönetmen işbirliği ile yapılır. Ama bu kadar deneyimli yapımcıyım, 900 civarında dizi çektim, Vural Çelik"le konuşurken ilk kez bir şeye şahit oldum: Vural senaryoyu bilmiyordu. Bir kafede konuşurken ona senaryoyu üç cümleyle falan anlattım, birden kalkıp o karakteri oynamaya başladı. Okumadığı bir senaryoyu bize oynadı yani... Hayatımda böyle bir şey görmemiştim, tek kelimeyle ağzım açık kaldı.

“Canını Sevdiğim ıstanbul"u”na benzeyen birkaç dizi var şu an yayında olan... Onlara rakip mi geliyorsunuz?
- Biz bahsettiğiniz o diziler başlamadan önce “Canını Sevdiğim ıstanbul"u”nun hazırlıklarına girişmiştik zaten... Diğer yandan bizimkisi onlar gibi olmayacak.

Reyting kaygısı taşımıyor musunuz?
- Tabii ki reyting kaygımız var, ama biz profesyonel insanlarız. Yani olabilir de olmayabilir de, bu olasılıkların farkındayız. Yapılan dizilere bakın... Çok iyi kastlar yapılıyor, çok iyi paralar dökülüyor, ama olmayınca olmuyor işte...

VURAL ÇELİK: ZİYAN ZEBİLOĞLU"NU ÇOK SEVDİM
Vural Bey, öncelikle “Canını Sevdiğim ıstanbul"u” ekibine nasıl dahil olduğunuzu öğrenmek istiyorum...
- Ali Sunal ve Hüseyin Apaydın"ın beni araması üzerine projeye dahil oldum. Ben seçiciyimdir, kolay beğenmem ve her projede yer almak istemem. Ama bu farklıydı. Çatıştığım değil çakıştığım bir proje oldu. Burada bulunmaktan çok mutluyum.

Bu projeyi bu kadar özel kılan, hoşunuza gitmesini sağlayan nedir?
- Hislerimle hareket ediyorum. Hislerimin ve ayaklarımın beni her zaman doğruya götürdüğü inancındayım. Bunun aksi şimdiye kadar hiç olmadı çünkü...

Biraz da dizideki karakterinizden bahsedebilir misiniz?
- Ziyan Zebiloğlu karakterini canlandırıyorum. Kendisi bir başkomiser, görevine aşık bir adam... Biraz da sakar ve bu sakarlıklar yüzünden sık sık komik durumlara düşüyor. Ben Ziyan Zebiloğlu"nu çok sevdim. şimdiden o karakteri giymiş olduğumu düşünüyorum.

“Karakteri giydim” dediniz. İlginç bir tanım... Her oyuncunun böyle yapması mı gerekiyor?
- Tabii ki... Hayatımızda yaradılışımızdan gelen bir çeşitlilik söz konusu. Her insanın karakteri farklıdır. Ziyan Zebiloğlu da bir karakter, içimizden biri ve onu tanımak lazım. Onu kameralar önüne getirmeden önce tanımak, neyi sever, neden hoşlanır bilmek lazım. Oyuncu bunları bilmeli ki başarıya ulaşsın. Ben diğer karakterlerimde de hep bu yöntemi kullandım.

Oyuncular bazen o kıyafeti hiç çıkarmayacakmış gibi giyiyorlar ama... Uzun süre canlandırdıkları karakterlerin etkisinden çıkamayabiliyorlar. Bu bir handikap değil mi?
- Şöyle bir talihsizlik var, Türkiye"de hayatınızı idame ettirebilmeniz için sürekli çalışmalı, bir proje ile diğeri arasında fazla boşluk bırakmamalısınız. Avrupa ve Amerika"da oyuncular senede bir iş yapıp çok büyük kazançlar sağlıyor ve refah içinde yaşayabiliyorlar. Dolayısıyla başka bir tipe bürünmek için fazlasıyla zamanları oluyor. Bizde ise bir tipi canlandırdıktan 30 gün sonra başka bir tipi oynaman gerekebiliyor. Keşke daha az rol alabilsek, daha özgün tipler yaratabilsek.

Sizi insanlar “Avrupa Yakası”yla tanıdı. Kubilay karakteri ve o dizi, oyunculuğunuza neler kattı?
- “Avrupa Yakası”nı bellekten silmeye çalışmak büyük haksızlık olur. O sette güzel günler yaşadım. Halkın beni tanımasını, sevmesini, saygı duymasını sağlayan bir proje... Her zaman şunu söylerim; bir politikacı bu kadar tanınmak ve sevilmek adına triyonlar harcarken, biz ekran sayesinde herkese kendimizi tanıtıp sevdirebiliyoruz. Bu beni çok mutlu ediyor. Mesleğimle de gurur duyuyorum. “Avrupa Yakası” hayatımda gerçek bir dönüm noktasıdır.

Peki o projeden kendi isteğinizle mi ayrıldınız?
- Bu konu hakkında yorum yapmak istemiyorum.

Siz BKM oyuncularından biriydiniz, o gruptan neden ayrıldınız peki?
- Levent Kırca Tiyatrosu"ndan sonra Yasemin Yalçın"ın tiyatrosuna girdim. Orada sanat yönetmenimiz Selahattin Taşdöğen"e yardım ediyordum. Bir gün tiyatroda Selahattin Abi beni Necati Akpınar"la (BKM"nin ortağı) tanıştırdı. Ve ben Necati Bey"in yanında organizatörlüğü öğrenmeye başladım. Bu arada oyunculuğu rafa kaldırmıştım. Yılmaz Abi de (Erdoğan) Yasemin Yalçın"ın “Kadınlık Bizde Kalsın” oyununu yazıyordu o sırada. Birbirimizi çok severdik, onlar Necati Abi"yle BKM"yi kurunca tekrar oyuncu olarak BKM kadrosuna dahil oldum. 1991-2004 yılına kadar BKM oyuncusuydum. Ama sonra Ata Demirer"in davetiyle “Avrupa Yakası”na dahil oldum.

Tecavüze uğrayan mahkumu bile oynayabilirim

“Bayrampaşa Ben Fazla Kalmayacağım” filminde çıplak sahneleriniz vardı, nasıl tepkiler aldınız? Tekrar soyunmanızı isteseler kabul eder misiniz?
- İlk resmim Kelebek"te yayınlandı. Ve o sayede bir insan anatomisinin ne kadar çirkin olabileceğini gördüm! Artık dünya sinemasında erkek poposu pornografik bir görüntü olarak kabul edilmiyor ama...
Ben bu sahneyi olay olsun diye oynamadım. O sahnede soyunmam gerekiyordu. Filmde cezaevinde 10 kişi tarafında tecavüze uğrayan bir mahkumu da oynayabilirdim. Oyunculuğun gereği budur, benim tabularım yok. Sahnenin gerektirdiği her şeyi yaparım. Yönetmene hayatta “hayır” demem, o ne istiyorsa yaparım özetle...

HÜRRİYET