Avukat, tasarımcı ve sporcu…Güzel, akıllı, başarılı ve en önemlisi de aşık. Yedi ay önce kiteboard öğrenmek için gittiği Bodrum"da bulmuş yeni aşkını. Kalbi bir başka atıyor şimdi. Hafta sonları bir araya gelmek için ya Bilge Öztürk ya da sevgilisi Salih Alexander Çakır kilometreleri göze alıyor. Birlikte önümüzdeki yaz yapılacak wakeboard yarışlarına hazırlanıyorlar. “Mutluyum, huzurluyum. Dışarıda çok rahat dolaşabiliyoruz, program yapabiliyoruz. Tüm bunlar beni çok mutlu ediyor” diyor. Gözlerinin içi gülüyor. Tüm bu pozitif etki, markası FNDK"nın yeni koleksiyon tasarımlarına da yansıyor. Ürün yelpazesinde kırmızının bu yıl ağırlık kazanması sanırız biraz da bu aşktan kaynaklanıyor. Bilge Öztürk ile mesleği, tasarımcılığı ve yeni aşkını konuştuk...


Aslında avukatsınız ama tasarımcılık yönünüz de giderek ağır basıyor. Bu yeteneğiniz nasıl ortaya çıktı?

Şimdi hayatta olmayan köpeğim Fındık"ın ailemize katılmasıyla başladı. Bir yere gidip gelirken onu güvenli olarak taşıyabileceğim bir çanta ihtiyacıyla ortaya çıktı. Birçok yere bakmama rağmen istediğim gibi bir çanta bulamadım, kendim yapmaya karar verdim.

Tasarımlarınızda neye dikkat ediyorsunuz?

Fonksiyonel olması son derece önemli. Günlük hayatta Fındık ile birlikte yaşadığım için onun nelere ihtiyacı olduğunu biliyordum. Onun ve benim ihtiyacım doğrultusunda pratik bir şekilde aynı çantada bir araya getirdim. Mesela fazladan cepler yerleştirdim ki, kendi eşyalarımı da rahatlıkla koyabileyim. Yoksa biz kadınlar dışarı çıkarken ekstradan bir çanta daha almak zorunda kalıyoruz yanımıza. Fındık için de güvenli olsun diye tasmalık bir bölüm koydum. Hava deliklerini mümkün olduğunca tasarıma kattım ki, hava sirkülasyonu sağlasın. Bunun gibi detaylarla ortaya değişik tasarımlar çıktı. Örneğin havayollarında seyahat ederken yanınıza alabilmek üzere üç ayrı boy tasarlandı. Small, Medium, Large. Large boyu bile kabine alınabiliyor. O açıdan da rahatlık sağlıyor. Çantalar yumuşak malzemeden yapıldığı için onlar da kendilerini evlerinde gibi hissediyorlar. Araba yolculuğu için ekstra şeyler eklendi. Bir kısmı günlük kullanım için. Ardından da biraz şıkır şıkır olmasını istedim. Hem tasarıma hem de kullanılan malzemeye önem verdim. Ben hayvan dostuyum. Bu yüzden tasarladığım ürünlerin hiçbirinde gerçek deri kullanılmıyor. Ayrıca bizim pet çantalarında hava sirkülasyonu fazla olduğu için birçok kişi bunu spor çantası olarak da kullanıyormuş. Bunu öğrenince çok mutlu oldum.

Tasarımcılık asıl mesleğinizin önüne geçecek mi?

Hayır. Önce avukatım. Bu benim için hobi. Bir yandan devam ediyor, çok severek uğraşıyorum ama mesleğim her zaman ön planda.

Spora da biraz değinmek istiyorum. Kitesurf yapıyorsunuz, hatta yarışmaya hazırlanıyorsunuz değil mi?

Evet. Su sporları benim için çok önemli bir noktada. Biraz geç kaldık. Biz diyorum çünkü kızkardeşlerim Belda ve Berna da bu sporla ilgileniyor. 11 sene lisanslı olarak hentbol oynadık kulüplerde. Üniversite döneminde ben yoğunluktan dolayı biraz ara verdim. Voleybolundan, aikidosuna kadar yaptım. Futbolu çok severim. Hepimiz koyu Fenerbahçeliyiz. Halı saha maçlarından tutun, aklınıza gelebilecek her türlü sporu seviyorum. Lisanslı olarak atletizm de yaptım. Ben spor salonuna gidemiyorum. Onu da denedim; beceremiyorum, yürüyüş bandının üzerinde olmak hoşuma gitmiyor. Aktif sporlar yaptıktan sonra, motivasyon olarak biraz yavan geldi bana salon sporları. Ondan sonra su kayağına merak sardım. Sonra wakeboard geldi. İlk denememde becerdim, havaya girdim. Bu bahsettiğim üç yıl önceydi. Yani çok yeni. Ama birer kere, ikişer kere kayabildim. Araya kış girdi. Hawaii"ye girmiştim böyle bir şey gördüm; gökyüzünde kelebekler uçuyor. “Bu ne” dedim. Arabadan indim ve kendimi kumsala attım, orada zıplayıp “Ben bundan istiyorum” dedim. Bu gördüğüm şey kiteboard"du. Yine su üzerinde kayıyorsunuz ama su kayağındaki gibi bir kablo sizi çekmiyor. Sizin rüzgarın hızına göre, kilonuza göre hesaplanan, ortalama 7 metrekare ile 16 metrekare arası uçurtmalar var, bir trapezle size bağlı. Önce uçurtmayı uçuruyorsunuz, sonra su üzerinde kayıyorsunuz.

Kiteboard"u da ilk denemenizde başardınız mı?

O öyle bir şey değil. Gerçekten öğrenmeniz gerekiyor. Benim kullandığım 9 metrekare uçurtma. Büyük bir şey aslında; onların ipleri, bağlanma şekli güvenliğiniz açısından çok önemli. Onları öğrenmek vakit alıyor. İlkinde becerseniz bile iyi bir seviyeye gelmek zor olabiliyor. Hawaii"de iki ders aldım, çok sevdim. Bu virüs o zaman içime yerleşti, vazgeçemedim. Geçen sene wakeboard için bakarken Bodrum"da Fener Windsurf diye bir yer gördüm, kiteboard yapılıyordu. Hemen aradım “Ben geliyorum” diye.

Sevgiliniz Salih Bey ile de orada tanıştınız herhalde.

Evet. Salih de Türkiye Windsurf şampiyonlarından. Ben tabii kite"a merak saldım ama bir şekilde onunla tanışmış oldum. O da aslında iyi bir kite"çı aynı zamanda. Futbol delisi benim gibi. O da 2007"den bu yana yarışmalara ara vermiş ama gerek arkadaşlarının gerek çevresinin baskılarıyla o da muhtemelen bu yıl yarışlara katılacak.

Salih Alexander"ı ilk gördüğünüzde ne hissettiniz?

Heyecanlandım. Bu sporlarını beraber yapıyor olma, aynı heyecanı paylaşabiliyor olma, dışarıda daha rahat dolaşabilme, program yapma... Bunun gibi şeyler beni çok heyecanlandırıyor. Ocak ayında kiteboard yapmak için Filipinler"e gitmeyi planlıyoruz. O zaman benim de duruşmalarım daha az oluyor. Bu beni çok mutlu ediyor. Bir yandan hep bu tarz şeylerle uğraştığınız için ister istemez pozitif oluyorsunuz. O da dediğim gibi sörfçü. Yaşam tarzı da bu yönde olduğu için çok sade. O sadelik beni çok mutlu ediyor şu anda. Huzurluyum. Mutluyum. Yarı İngiliz yarı Bodrumlu"dur Salih. Annesi İngiliz, babası Türk. Bodrum"un mandalinası satsuma çok ünlüdür. Bir şirketleri var, dünyaya satsumayı tanıtmaya çalışıyor bir yandan da. Ayrıca kiteboard"un board"unu sıfırdan kendisi el işiyle üretiyor. O da bayağı zorlu bir iş. Fener Windsurf"deki işiyle ilgileniyor. Çok yoğun bir iş temposu var anlayacağınız.

Sürekli Bodrum"da mı yaşıyor?

Hayır. Yazları çoğunlukla Bodrum"da ama kışları burada.

Arada özlem oluyordur o zaman.

Evet oluyor. Ama biz hafta sonları bir araya geliyoruz. Ya o geliyor, ya ben gidiyorum. Şimdi sezon olmadığı için Salih Alexander burada. Daha çok kışları görüşüyoruz yani.

Ne kadar süredir berabersiniz?

Yedi ay oldu. Çiçeği burnunda bir ilişki. Hayatı paylaşmaktan çok zevk duyuyoruz.

Çocuklarla aranız nasıl?

Her şey zamanında olunca güzel. Ben hayatta şunu öğrendim; önünüze bir şey geliyorsa, hayat size bir şey sunuyorsa onun bir hayrı vardır. Bu bazen olumsuzluk da olabilir ama o olumsuzluk size başka kapılar açabilir. Hayatı olduğu gibi kabul etmek gerek. O zaman her şeye varım. Hiçbir şeye önyargılı olmamaya bakıyorum.

Evliliğe sıcak bakıyorsunuz o zaman.

Şimdiden bir şey söylemek çok erken. Hayat beni nereye götürür bilemiyorum. Zamanı geldiğinde hissiyat anlamında, hayat anlamında bir şeyler beni o noktaya götürürse elbette varım.

Röportajın devamı Hafta Sonu dergisinin bu haftaki sayısında....

Kelebek