TÜİK’in açıkladığı ve tanımı itibariyle tartışmalı olan resmi veriler ile yetinmeyen DİSK, gerçek işgücü verilerini yayınladı. Buna göre, ülkede işsizlik oranı yüzde 8,2 değil, yüzde 13,8, işsiz sayısı da 2 milyon 272 bin değil, 4 milyon 43 bin.

Türkiye İstatistik Kurumu'nun (TÜİK) Hanehalkı İşgücü Araştırması, ''2012 Mayıs Dönemi Sonuçları''nı açıkladı. Üçer aylık dönemlerle açıklanan işgücü verilerine göre, işsizlik oranı Mayıs döneminde geçen yılın aynı dönemine göre 1.2 puan azalarak yüzde 8.2'ye geriledi. TÜİK verilerine göre, 2012 Mayıs döneminde resmi olarak 2 milyon 272 bin kişi işsiz.

Ancak işsizliğin her an her yerde hissedildiği ülkede bu oranlar ve sayılar gerçeği ne kadar yansıtıyor? Resmi işsizlik oranları fiili işsizlik oranlarını ve istihdam düzeyini ne kadar yansıtıyor? Resmi istatistiklerde işsizlik nasıl tanımlanıyor?

Türkiye Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu Araştırma Enstitüsü (DİSK-AR) TÜİK tarafından açıklanan Hanehalkı İşgücü Anketi Mayıs 2012 dönem sonuçlarını değerlendirdi. DİSK, yukarıda sıralanan sorulara cevap üreten değerlendirmesinde şunları ifade etti:

1) Türkiye’de çalışma çağındaki her iki kişiden biri çalışmıyor. İşgücüne katılım oranı %50,5 düzeyinde. İşsiz sayılmayan umudu kesik işsizlerin sayısı ve ev içi emeğin görünmez olmasının sonucunda açığa çıkan bu durum Türkiye’de işsizliği olduğundan düşük gösteriyor.

2) AB ülkeleri için Eurostat verilerine göre 2012 yılının birinci çeyreğinde işgücüne katılım oranı %68 düzeyinde. Türkiye’de iş isteyenlerin (işgücüne katılım) oranı AB-27 ortalaması kadar olsaydı işsiz sayısı 11 milyon 845 bin, işsizlik oranı yüzde 32 düzeylerine çıkacaktı.

3) Umudu olmadığı için ya da diğer nedenle son 3 aydır iş arama kanallarını kullanmayan ve bu nedenle işsiz sayılmayanlar dâhil edildiğinde (TÜİK’in kullandığı işsiz tanımına göre bu kişiler resmi işsizlik oranına dâhil edilmez) işsizlik oranı %8,2 değil, %13,8, işsiz sayısı da 2 milyon 272 bin değil, 4 milyon 43 bin oluyor.

4) Gençler için ise durum daha da kötü. Her iki gençten biri kayıtdışı çalışırken, umudu kesik işsizlerle birlikte her 4 gençten biri işsiz. Resmi olarak %15,9 olan işsizlik, umudu olmadığı için ya da diğer nedenle son 3 aydır iş arama kanallarını kullanmayan ve bu nedenle işsiz sayılmayan gençler dâhil edildiğinde % 25’e ulaşıyor. 695 bin işsiz gence karşı 533 bin çalışmaya hazır ancak umutsuzluk başta olmak üzere çeşitli nedenlerle iş aramayan genç var.

5) Kadınlar için çalışma yaşamına katılmak son derece zor. İşgücüne katılım oranı kadınlar için %30,2 düzeyinde. Çalışma çağındaki her üç kadından sadece biri çalışıyor. Lise ve üzeri eğitime sahip kadınlar erkeklere göre 2 kat daha fazla işsizlik gerçeği ile yüzleşiyor. Erkeklerde işsizlik oranı lise mezunları için % 9,1, mesleki ve teknik lise için % 6,4, yükseköğretim için % 11,7 iken bu oran kadınlarda sırası ile % 17,8, % 18,9, %11,7 seviyesinde.

6) Kayıtdışı oransal olarak gerilese de hala kriz öncesi değerlerin üzerinde. 2008 Mayıs dönemi ile karşılaştırıldığında kayıtıdışı istihdam 480 bin artmış durumda. Erkekler için aynı dönemde kayıtdışı 198 bin azalırken kadınlar için 678 bin artmış görünüyor.

7) Tarım sektörü kriz öncesine göre 1 milyon 10 bin artmış durumda. Buna göre toplam istihdam artışının % 30’u tarım kesiminde gerçekleşti.

8) Güvencesiz çalışma hızla yaygınlaşıyor. 2009 yılı mayıs dönemi ile karşılaştırıldığında geçici çalışanların sayısı % 36 artarak, 1 milyon 467 binden, 1 milyon 992 bine yükseldi. Geçici çalışmanın yaygınlaştırılması hükümetin istihdam stratejisi açısından bir amaç olarak değerlendiriliyor.

Türkiye’de işsizlik sorununun kadınların ve gençlerin çalışma hayatında karşılaştıkları engeller üzerinden ağır bir biçimde yaşandığının vurgulandığı DİSK raporunda, Türkiye’yi küresel sermayenin ucuz işgücü deposu olarak şekillendirmeye çalışan ucuz istihdam stratejisinin, temelde çalışma yaşamının yapısını tahrip etmeye odaklandığı dile getirildi. İşsizlik sorununun, insan onuruna yaraşır iş ekseninde ele alınması gerektiği belirtilen raporda, bu amaçla yapılması gerekenler şöyle sıralandı:

1. Haftalık çalışma süresi gelir kaybı yaşanmaksızın 37,5 saate, fazla mesailer için uygulanan yıllık 270 saat sınırı, 90 saate düşürülmelidir.
2. Herkese en az 1 ay ücretli izin hakkı tanınmalıdır.
3. Herkes için iş güvencesi ayrımsız bir biçimde uygulanmalıdır.
4. Sendikal hak ve özgürlükler güvence altına alınmalı, sendikal barajlar, noter şartı kaldırılmalı, herkesin sendika hakkını özgürce kullanabilmesi için gerekli yasal düzenlemeler yapılmalıdır
5. Kamu girişimciliği ve hizmetleri istihdam yaratacak şekilde yeniden ele alınmalıdır
6. Kamuda personel açığı derhal kapatılmalıdır.
7. Taşeronlaşma ve kayıtdışı istihdam engellenmelidir