Mili Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz’ın İstanbul Aydın Üniversitesi’nin yeni öğretim yılı açılış törenine katılacağı haberini ADÜ anlayan Rektör Cavit Bircan ”Selamsız Bandosu Filmini” aratmayacak bir olaya imza atmış oldu.

Gazetelerde okuyan da en az filmdeki kadar olaya güldü… Bundan sonra da bu iş sanırım film gibi yeri geldikçe hatırlanacaktır.

Bu şekilde anılmak üniversite için de biz Aydınlılar için de son derece üzüntü vericidir.

Hadise Kepez Tepesi’ne hapsolmanın, kendini devlet sanmanın bir ürünüdür.

Eğer rektör bir nebze devlet protokol ve adabını bilseydi ya da devletin ne demek olduğuna biraz kafa yorsaydı varsayım üzerine program yapmaz, önce o bilginin doğruluğunu araştırırdı.

Bu bir…

İkincisi… Cumhurbaşkanı, Başbakan, Bakanlar temel atma, açılış ve toplantılara gördükleri lüzum üzerine ya da davet üzerine katılırlar.

Fakat öncesinde kapsamlı bir inceleme yapılır. Eğer ziyaret teamüllere uygunsa, devlet adına kamuoyuna bir mesaj niteliği taşıyorsa katılmaya ondan sonra karar alınır ve ilgili kurumlar haberdar edilir.

Sözünü ettiğimiz, adına teamül denilen bu örf ve adetler aşiretlerde yoktur… Uzun bir tarihi tecrübeye sahip köklü devletlerde vardır ki, Türkiye Cumhuriyeti bunların başında gelir.

O açıdan bakıldığında Bakan İsmet Yılmaz’ın bu hassas dönemde ADÜ’yü ziyareti şu on nedenden dolayı devlet geleneği ile denk düşmez.

Cumhurbaşkanı’nın OHAL’de “at izini, it izine karıştırmayın”…

Başbakan’ın “kurumlar açığa almalarda birbirleri ile yarışa girmesin”…

Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş’un ” imzasız dilekçeler dikkate alınmayacaktır… İmzalı olanlar da doğru çıkmazsa sahipleri hakkında işlem yapılacaktır”…

İkazlarına rağmen bu gün ADÜ’ de:

BİR: OHAL kapsamında görevine son verilenlerin üçte ikiye yakını rektörün personelden sorumlu rektör yardımcılığı ya da kendi rektörlük döneminde işe alınanlardan veya üst göreve yükseltilenlerden meydana geliyorsa,

İKİ: Örgütün üniversite imamı olduğu iddia edilen öğretim üyesinin yine rektörün sorumluluk dönemlerinde akçeli işler de dâhil unvanına uysa da uymasa da atanmadık görev bırakılmadıysa,

ÜÇ: Rektör “Teşkilat-ı Mahsusacı” olan İmparatorluk dönemi bazı tarihi şahsiyetlerin kabrini ziyaretle kamuoyuna “esrarengiz adam” görüntüsü vermeye çalışıyorsa FETÖ ile mücadelede onun açıklarını örtmeye yönelik bir sıkıntısı mı var sorusunu akıllara getirir.

DÖRT: Üzerlerine aynı suç atılı insanlardan: 1-Bazıları açığa alınıyorsa 2-Bazılarına haklarında soruşturma açmakla yetiniliyorsa 3-Diğer bir kısmına da hiçbir işlem yapılmıyorsa bu demektir ki;

A-Ya rektör kendisine oy vermeyenlerle hesap görmektedir.

B-Ya gelecek seçimler için tehlikeli gördüklerini fırsat ele geçmişken şimdiden harcamaktadır.

C-Ya da kendine oy veren ya da işlem yapılması halinde şahsına zararı dokunacak bazı kimseleri bilinçli şekilde korumaktadır.

Bu ise üniversite için başlı başına bir sorundur.

BEŞ:“Makul şüphe” , “duyum” gibi kesinlik içermeyen gerekçelere dayalı soruşturma açma, açığa almada iddia o ki, olay kişiselleştirilerek gerçek mecrasından saptırılmaktadır.  

ALTI: Aynı zamanda iktisadi bir işletme olan ADÜ’nün önceki döneme göre borcunun üç katına yükselmesi, alacaklılara yirmi dört ay sonrasına gün verilmesi o kurumun batağa sürüklendiğinin bir göstergesi olduğu kadar yönetim hatasının da tescilidir.

YEDİ: Daha önce rektörlük yapan iki öğretim üyesinin rektör tarafından açığa alınması ve soruşturmanın henüz sonlandırılmamış olması bir üniversite için övünülecek bir durum değildir.

SEKİZ: Soruşturma açma, açığa almalardaki kuralsızlık nedeniyle öğretim üyeleri kendilerini paranoya derecesinde güvensiz hissetmektedirler.

DOKUZ: Bu özellikleri barındıran bir kurum haliyle üniversite olmaktan çıkar liseye hatta ortaokula dönüşür.

ON: Bunların yaşandığı bir yere istisnaları olsa da teamüller gereği bakan gelmez. Çünkü bütün bu keyfilikleri meşrulaştırmış olur.

Rektör Cavit Bircan boşuna Bakan hayali kurmuş dememin nedeni budur.