Prof. Dr. Ali Özeren, 1982 yılında İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesinden mezun oldu. İhtisas çalışmasını 1984-1988 yıllarında Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Nöroloji Ana Bilim Dalı"nda yapan Özeren, 1990 yılında Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Nöroloji Ana Bilim Dalı"nda yardımcı doçent olarak çalışmaya başladı. 1993 yılında doçent, 1999 yılında profesör olan Özeren"in uzmanlık alanıyla ilgili yazdığı 3 kitabının yanı sıra yabancı dilde ve Türkçe yazılmış 100"den fazla bilimsel yayını bulunuyor. Çok sayıda derginin yayın ve bilimsel danışma kurulu üyesi olan Özeren, ulusal bilimsel derneklerin yanı sıra International Stroke Society, Mediterranean Stroke Society, American Heart Association Council ve European Society of Neurosonology and Cerebral Hemodynamics üyesiydi.

AA muhabirinin aldığı bilgiye göre, Prof. Dr. Özeren, zaman zaman nükseden şiddetli baş ağrılarına rağmen 18 yıl aralıksız görev yaptığı üniversite hastanesinde MR bile çektirmedi.

Prof. Dr. Özeren, 1 Mayıs 2008"de hastanedeki meslektaşlarına "Öyle başım ağrıyor ki bugüne kadarkilere hiç benzemiyor" dedi.

Bunun üzerine meslektaşları Özeren"in ailesindeki genetik geçişi hatırlatarak, tetkik yaptırması için ısrar etti. Güçlükle ikna edilen Özeren"in beyin MR"ı çekildi.

Özeren"in asistanı, film sonuçlarını eline aldığında adeta şok yaşadı, hocasına filmi elleri titreyerek uzattı.

Özeren, filmi incelediğinde kendi teşhisini koydu. Hastalığı, halk arasında "beyinde baloncuk" olarak bilinen "anevrizma" idi.

Asistanına dönüp "Bu benim beyin filmim mi?" diye ısrarla sordu.

Asistanın "evet" cevabıyla adeta şok yaşayan Özeren"in çevresindeki mesai arkadaşları tedavinin derhal başlaması için seferber oldu. Hacettepe Üniversitesinden ABD"deki ünlü hastanelere kadar Özeren"in tüm meslektaşları arandı, ameliyatın en geç bir hafta içinde yapılmasına karar verildi.

Derslerde öğrencilerine, sağlık konferanslarında halka erken teşhisin önemini anlatmasına ve nörolojik hastalıkların en üst düzeyinde aldığı eğitime rağmen hastalığı kendine konduramayan Özeren, öğrenmeyi hiç istemediği, öğrenmekten sürekli kaçtığı hastalığıyla yüz yüze gelmişti.

Aynı gün aynı bölümde görev yaptığı profesör arkadaşıyla yemek yiyen Özeren, daha sonra, moralinin bozuk olduğunu, başının da ağrıdığını söyleyerek evine gitti, kısa bir süre sonra eşi üniversite hastanesini arayarak Ali Özeren"in birdenbire yere yığıldığını söyleyerek yardım istedi.

-AMELİYATA GEREK KALMAMIŞTI-

Hastanede acil müdahale yapılmasına rağmen Ali Özeren bir daha yerinden kalkamadı. Artık ameliyat yapılmasına da gerek kalmamıştı. Çünkü beyin damarlarının zayıf noktalarında oluşan bir nevi baloncuk olan ve beyin kanamalarının da en önemli nedenini oluşturan anevrizmanın yırtılmadan önce fark edilmesi gerekiyordu. Oysa Ali Özeren için artık yapılacak bir şey kalmamıştı.

Ali Özeren, 1 Mayıs 2010"da ikinci yılını dolduracağı, halk arasında "baloncuk" adıyla bilinen, tıp çevrelerinde ise hastaya yaşattığı hayati tehlike nedeniyle "pimi çekilmemiş el bombası" olarak tanımladığı, büyük bölümü doğumsal kaynaklı olan anevrizma (beyin damarlarının zayıf noktasında oluşan bir nevi baloncuk) teşhisiyle yattığı yoğun bakımda, midesine takılan PEG cihazı sayesinde ancak "mama" ile beslenebiliyor.

Üniversite hastanesinde, kurulması için büyük emek verdiği yoğun bakım servisinde şifa arayan, evli ve 1 çocuk babası 52 yaşındaki profesör, meslektaşlarına göre, uzmanlık alanına giren bu hastalığa erken teşhis koyabilseydi bugün sağlıklı olacaktı. Ancak o, hastalığı hiçbir zaman kendisine yakıştırmadı. Üstelik annesi nörolojik bir rahatsızlık, amcası ve ağabeyi ise beyin kanaması nedeniyle hayatını kaybetmişti. Ayrıca, bu hastalığın genetik geçişinin de olduğunu kendisi çok iyi biliyordu. Bu da yetmez gibi hastalığın tetiklenmesinde önemli bir faktör olan sigara içme alışkanlığı da en üst seviyedeydi. Ali Özeren, meslektaşlarının uyarısına rağmen günde 3 paket sigara içiyordu.

DHA