Olsa olsa ancak toplumun bir kesiminin diğer kesimine olan tarihsel 'borcuna' atıfta bulunur
 
Kürt sorununda, çözüme katkı sunacak adımlardan biri olarak son günlerde gündeme gelen bir tartışma da pozitif ayrımcılık oldu. Orhan Miroğlu'nungeçen hafta AKŞAM'da yayımlanan röportajında dile getirdiği 'Kürtlere de tıpkı zencilere yapıldığı gibi pozitif ayrımcılık uygulanabilir' tezini Boğaziçi Üniversitesi Sosyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Nazan Üstündağ'a sorduk. Pozitif ayrımcılığı, bir toplumsal kesimin diğer bir toplumsal kesim tarafından birebir ayrımcılığa maruz kalması ve devletin bunu önlemeye yönelik adımlar atması olarak tanımlayan Üstündağ'a göre bu yöntem Kürt sorununa şifa olamaz. Ona göre anlamlı bir tartışma yürütmek için öncelikle Kürtlere karşı işlenen insanlık suçlarının kabul görmesi lazım. 
 
- Sizce 'pozitif ayrımcılık' nedir?
Pozitif ayrımcılık çoğunlukla iki bağlamda uygulanan bir politikadır. Irk ayrımcılığı ve cinsiyet ayrımcılığı. Özellikle Kuzey Amerika'da etkin bir devlet politikasıdır ancak başka ülkelerde de benzer uygulamalar olmuştur. Pozitif ayrımcılık, ülkelerin tarihsel arka planına göre farklı şekillerde tanımlanabilir ve uygulanabilir. Ancak tüm pozitif ayrımcılık politikalarında ortak olan şudur: Bir toplumsal kesim diğer bir toplumsal kesim tarafından bire bir ayrımcılığa maruz kaldığı için devlet bunu önlemeye yönelik adımlar atar.
 
EZME VE EZİLME İLİŞKİSİ
 
-  Nasıl adımlar bunlar?
 
Örneğin ataerkil aile yapısı sebebiyle erkekler toplumsal haklardan faydalanırken, kadınlar tarih boyu eve kapanmış ve bu haklara ulaşamamıştır. Beyazlar kölelik rejimi çerçevesinde sistematik olarak siyahların emeğine el koymuş, siyahlar topyekun toplumsal haklardan men edilmiştir. 'Pozitif ayrımcılık', izleri hala süren bu tür ayrımcılığa dayalı rejimlere müdahale etme yollarından sadece biridir. Ancak tekrar altını çizmek isterim, uygulandığı bağlamlarda genellikle belli ayrımcı yapılar, insanların birebir ilişkilerini etkilemekte ve ezme-ezilme ilişkisi kendini en samimi ve özel alanlarda yeniden üreterek, belli kesimlerin toplumsal haklarına ulaşmasını engellemektedir. Geriye dönük bir telafi içermez. Ancak toplumun bir kesiminin diğer kesimine olan tarihsel 'borcuna' atıfta bulunur.
 
AYRIMCI KÜLTÜRÜ AZALTMAK
-  Peki pozitif ayrımcılık nasıl yapılmalı, bu konuda örnekler?
 
Pozitif ayrımcılık bir devlet politikasıdır. Çeşitli şekillerde uygulanır. Ancak genellikle aslında olduğundan daha fazlaymış gibi bir yargı uyandırır. En yaygın olanı sadece şundan ibarettir: Aynı bilgi ve beceriye sahip olan iki adaydan örneğin kadın ya da siyah olan işe alınır. Buna ek olarak kurumlar işyerlerinde ya da eğitim alanında yani toplumsal hakların söz konusu olduğu alanlarda kültürel farklılığı sağlamakla yükümlendirilebilir. Bu tür bir politikada hedef toplumdaki ayrımcı kültürü ve belli kesimlerin iktidarını azaltmaktır. Yani örneğin her kurumda belli oranda kadın, belli oranda siyah, belli oranda ise yabancı çalıştırılması tavsiye edilir. Bu tür uygulamalar yapan kurumlar çeşitli ayrıcalıklarla, vergi indirimi olabilir mesela, teşvik edilir.
 
DEVLETİN SIRTINDAKİ BÜYÜK YÜK
 
Kürtlerin siyasi temsilcilerinin öne sürdüğü bir dolu program var. Bunlar artık devlet tarafından tartışmaya açılmalı. Devlet muhakkak hesap vermeli, özür dilemeli. Kürtler pozitif ayrımcılığı istiyorsa, demokratik özerklik bir statü olarak uygun mudur, bunu tartışalım. Ancak anlamlı bir tartışma yürütmek için öncelikle Kürtlere karşı işlenen suçların kabul görmesi lazım. PKK devletten daha mı ileri ki, kendi işlediği savaş suçlarıyla ilgili 'hakikat komisyonları' kurulmasını istiyor. Öcalan, Başbakanımızdan daha mı insani ki kan dökülmesin diye 'her türlü görevi üstlenmeye açığım' diyor. Devletin sırtındaki yükü Türk halkına mal etmeyelim bence.
 
TOPLU MEZAR VE  YEŞİL KART
Türkiye de ne yazık ki ırkçılık fena vaziyette. Kadına yönelik ayrımcılık da... Ama bu değil asıl sorun kanımca. Örneğin, Yozgat'ta, yoksulluk yıllardır kaderi olmuş belli kesimler ne olacak? Öte yandan kurumlarda kültürel çeşitliliği sağlamak teşvik edilmelidir. Ancak bu, kapitalizmin sorunlarına çare değil. Nitekim uzun yıllardır sürdürülen pozitif ayrımcılık siyasetleri Kuzey Amerika'da siyahların ekonomik durumuna hiçbir şekilde şifa olmadı. Burada da olmayacaktır. Bu ekonomik sistemlerle ilgili bir sorun. Şunu da unutmamak gerekir, örneğin yeşil kart dağılım tablosuna ya da yoksulluk parası dağılımına bakıldığında, AKP bir tür pozitif ayrımcılık uyguladı. Ancak bunun Kürtlerin tarih boyunca uğradığıı hak ihlallerine bir faydası yok. Yani bir yandan onlarca toplu mezar, bir yanda yeşil kart...
 
SİSTEMATİK BÖLGESEL EŞİTSİZLİK
 
-  Bu ayrımcılık  'vergide, eğitimde, sağlıkta, işe alımlarda mı' tam olarak nerede uygulanmalı?
Vergi dediğinizde bölgesel eşitsizlik alanına giriyorsunuz ki bu pozitif ayrımcılıktan biraz farklı. Türkiye'de aslında uygulanan bir yöntem. Örneğin teşvikler yoluyla Kürtlerin yoğunlukla yaşadığı bölgelere yatırımı artırmak. Sistematik bir bölgesel ayrımcılık varsa -ki Türkiye'de yatırımlar açısından, hizmetler açısından baktığınızda tarihsel olarak var- bunu önlemeye yönelik devletin müdahale etmesi. Gene daha çok vatandaşın vatandaşla ilişkisini düzenliyor görüyorsunuz ki: Yani 'gel vatandaş bak buraya yatırım yap' Vergi azaltmaları, elektrik ya da su parasında indirimler. Bunlar da bu bağlamda ele alınabilir.
 
-  'Devlet memurluklarına girişte Kürt kontenjanı, üniversite giriş sınavlarında Kürt öğrencilere ekstra puan' Ertuğrul Özkök'ün köşesinde belirttiği bu ve benzeri imtiyazlar, pozitif ayrımcılık mı?
Bunların bazıları evet. Ancak örneğin Kürt öğrencilere ekstra puan görülmüş bir uygulama değil. Kontenjan ya da kota, aynı bilgi ve beceride olan kişilerden kadın ya da Kürt, Ermeni vs. seçmek, evet pozitif ayrımcılık uygulayan ülkelerde var olan politikalar.
 
Diğer etnik gruplarla karşılaştıramayız
- Peki Orhan Miroğlu'nun 'Kürtlere zenciler gibi pozitif ayrımcılık yapılabilir' açıklaması için siz ne düşünüyorsunuz?
 
Ben emin değilim doğru bir uygulama olacağından. Tartışmak gerek. Ancak Kürt sorununun şu anki tezahürünün farklı olduğunu düşünüyorum. Burada asıl mesele Türklerin özel alanda sistematik olarak Kürtlerin emeğine el koymaları ya da toplumsal haklarına ulaşımı engellemeleri değil! Sorunun devletle Kürtler arasında olduğunu, devlet tarafından Kürtlerin temel haklarının, yaşamalarının dahi ihlal edildiğini görmezden gelemeyiz. Faili meçhuller, zorla göç ettirme bunlar ise başka siyasetler. Dünyaya baktığımızda bu tür durumlarda gündeme gelen adalet tesisidir. Hakikatlerin ortaya çıkması, suçluların belirlenmesi, yargılanması, ifşa edilmesi, kamu haklarından men edilmesi, hakları ihlal edilmiş kesimlere tazmin ve telafi siyasetleri. 
 
- Miroğlu 'Türkiye'nin neredeyse bütün vergileri (yüzde 80) zaten Kocaeli, İzmir, Adapazarı ve İstanbul'da toplanıyor. Kürt şehirlerinin hali ortada' diyor. Güneydoğu'yu iyi bilen bir akademisyen olarak bu açıklamayı nasıl değerlendiriyorsunuz?
 
Siyasi sorunu, ekonomik soruna indirgememek lazım. Ekonomik olarak baktığınızda evet ülkede Kürt yoksulluğu, çocuk yoksulluğu, kadın yoksulluğu, kırsal yoksulluk var. Ama Kürt meselesi ayrı, kadın sorunu ayrı, kırsal sorun ayrı. Kürtlerin gündeme getirdikleri husus devletle ilişkileridir.
 
DİĞER ETNİK GRUPLARLA İLİŞKİ 
- Özkök Miroğlu'nun açıklamalarına yönelik -özellikle vergi meselesi hususunda 'Siz Türkler yüzyıllardır Kürtleri ezdiniz hadi bakalım şimdi vergisini ödeyin' çıkarımında bulunuyor...
Devlet politikalarını sorgulamadıkları, buna rıza gösterdikleri ölçüde; Türkler, Kürtleri dolaylı olarak ezdi. Tarihsel olarak Türklerin Kürtleri bire bir ezdiğini söyleyecek veri var mı elimizde bilemiyorum.
 
-  Peki farz edelim Kürtlere böylesi bir pozitif ayrımcılık yapıldı, çeşitli imtiyazlar tanındı. Bu defa diğer etnik gruplar da aynı şeyi istemezler mi? Bu daha büyük bir sorun yaşatmaz mı?
Kürtler ve diğer etnik grupları karşılaştırmak doğru olmaz. Ermenileri ya da Rumları da! Devletin etnik gruplarla girdiği farklı ilişkilere bakmak lazım.
 
akşam