London School of Economics'te (LSE) düzenlenen ve ünlü gazeteci Can Dündar'ın konuk olarak katıldığı panelde olaylar çıktı. Türkiye'de artan milliyetçilik ile ilgili panelde yaşanan gerginlik, konuşmanın yarıda kesilmesi ve salonun boşaltılması ile son buldu.

LSE'de dün akşam düzenlenen panele Can Dündar'ın yanı sıra Birkbeck Üniversitesi Sosyoloji bölümünden Prof. Sami Zubaida ve Anglia Ruskin Üniversitesi öğretim üyesi Dr. Velat Zeydanlıoğlu katıldı. AB sürecinde Türkiye'de artan milliyetçiliğin tartışıldığı panelin soru- cevap bölümünde bir grup PKK yandaşı ayağa kalkıp slogan atmaya başlarken dinleyiciler buna tepki göstererek salonu boşalttı. Panelde yapılan konuşma da yarıda kesildi.

Can Dündar, panelde yaptığı konuşmada, bir yabancının Türkiye'yi dışarıdan anlamasının zor olduğunu anlatırken türban ve Hrant Dink'in öldürülmesine değindi. "Türbanın çene altından bağlanmasında uzlaştık, bunu çözdük sayılır" diyen Dündar, Hrant Dink'in ölümüne ilikin olarak ise, cenazeye katılanların `Hepimiz Ermeniyiz' diye slogan atmasının Türkiye için alışılmadık sürpriz olduğunu vurguladı.

Can Dündar, sivil anayasa tartışmalarına değinirken, Türkiye'de 20, İran'da ise 7 milyon kişinin Cuma namazına gittiğini hatırlattı. Türkiye'deki 70 bin sivil toplum örgütünün 25 bininin cami yaptırma derneği olduğunu vurgulayan Dündar, bunları muhafazakarlaşmanın göstergesi olarak niteledi. Türkiye'de batı karşıtlığı ve hayranlığının, seviyesizleşme ve muhafazakarlaşmanın elele yürüdüğünü öne süren Dündar, milliyetçiliğin 2 ucu keskin bıçak haline geldiğini savundu. Dündar, şöyle konuştu:

"KORKULAR, MİLLİYETÇİLİĞİ BESLİYOR"

"AB sürecinde artan milliyetçiliğin 2 ana etkeni var. Dış etkenler arasında küreselleşme, milli sermayenin küreselleşmesi, yoğun göç, işsizlik ve AB faktörünün kendisi var. Özelikle AB'nin Türkiye'ye yönelik dışlayıcı tavrı, Türkiye'de `Biz ne yaparsak yapalım, bizi AB'ye almayacaklar; Türkün Türk'ten başka dostu yoktur' izlenimine yol açıyor. İç etken olarak AB'nin dayattığı reformlar sonucunda Türkiye, sorunlarıyla yüzleşmeye başladı. Türkiye'nin halı altına süpürdüğü sorunlar, şimdi karşımıza çıkmaya başladı. Yüzyıllardır halı altında kalan sorunları, bugün çözmemiz zor elbette. `İslamcılar gelecek, hepimizin başını örtecek' diye korkuyoruz. `Kürtler gelecek, ülkenin bir kısmını alıp götürecek' diye korkuyoruz. Misyonerlik yayılıyor; `Hepimizi Hırıstiyan yapacaklar' diye korkuyoruz. Korkular ülkesi haline geldik. Oysa ki istatistiklere baktığımızda, din değiştiren kişilerin sayısı 1 yılda 210. `Topraklarımızı gelip alıyorlar' diye korktuğumuz yabancılar da ciddi rakamlarda toprak satın almıyor. Korkularımız o kadar baskın ki, Orhan Pamuk'un aldığı en büyük ödüllerden olan Nobel'e bile ağız tadıyla sevinemedik. `Jüriye para yedirmiştir, kitaplarını okumamışlardır' gibi söylemlerde bulunduk. Korkular milliyetçiliği besliyor. Ülke sorunları komik bir hal aldı. Türbanın nasıl bağlanacağı konusu yasalara çizildi neredeyse. Bir bölünme korkusu var, fakat bunun tabansız olmadığını görüyoruz. 1'inci Dünya Savaşında yaşanan `toprak kaybı travması' günümüzde sürüyor. Travma ve yeni tehditler milliyetçiliğin artmasına yol açıyor. Aslında bazı hak ve özgürlükler gerçekleşmezse Türkiye bölünme tehdidi ile karşı karşıya kalacak. Korkularımızla yüzleşmemiz lazım. Bu korku ortamında, insanları sağ duyuya davet etmeye devam ediyoruz."

Türkiye'deki en önemli sorunun `Kürt sorunu', din farklılıklarının reddedilmesi' olduğunu öne süren Prof. Sami Zubaida ise, Osmanlı'nın çöküşünden doğan yeni Türkiye'nin Kürtler'i `kardeş' gördüğü ortamdan birden onları `Dağ Türkleri' olarak tanımlamaya başladığını iddia ederken, "Kürt sorunu çözülmezse açıkçası ne olur bilemeyiz" diye konuştu.

Soru-cevap bölümüne gelindiğinde özellikle Can Dündar `soru yağmuruna' tutuldu. Bir PKK yandaşının ayağa kalkıp "Akademisyenler Türkiye'de yapıcı çözüm önerileri sunmuyor. Abdallah Öcalan ise bir öneri sunuyor" demesi üzerine salonda gerginlik oldu. Konuşmacıya müdahale etmek isteyen dinleyiciler, salonun her bir köşesinden ayağa kalkan PKK yandaş grubunun sloganları ve `zafer işaretleri' ile karşılaştı.

Karşılıklı bağırmaların duyulduğu sırada Can Dündar ve diğer panelistler, yerlerinde kalarak sakinliklerini korudu. Dinleyicilerin tepki olarak salonu boşaltmasıyla ortam sakinleştirilmeye çalışıldı. Bağrmalardan korkan bir küçük kız annesine "Niye bağırıyorlar, korkuyorum" diyerek ağladı.