Yeni öğretim yılı başladı… Basın açıklamasına göre Aydın’da 799 örgün eğitim kurumunda 13 bin 30 öğretmen 175 bin 377 öğrenci ders başı yaptı.

Yeni öğretim yılı öğrencilere, öğretmenlere ve velilere hayırlı olsun…

Şöyle bir geçmişe baktığımızda Aydın Milli Eğitim Müdürü eğitimdeki başarıyı genelde derslik yapımı, okul açılması gibi fiziki şartların iyileştirilmesi olarak görür.

Asıl üzerinde durulması gereken, ihmali halinde ileride bir millet için yüklü faturalar oluşturacak eğitim sorunlarının fiziki yapının gölgesinde kaldığını görüyoruz.

Bu güne kadar bu konu geçiştirildiği ve ötelendiği için Aydın’da eğitim 28.sıraya kadar gerilemiştir.

1-GÜNÜMÜZ ÇOCUKLARININ ÖZELLİKLERİ

Günümüz çocukları yetişme tarzlarıyla, tüketim alışkanlıklarıyla, bilgiye erişim imkânlarıyla milenyum kuşağının da ötesine geçen bir kuşaktır.

İnsanlık Dünya kurulalıdan beri eşi benzeri görülmeyen bir ilki yaşıyor… O da çocukların ve torunların babalarına, annelerine ve dedelerine hatta öğretmenlerine usta öğreticilik yapmasıdır.

Anne, baba ya da dede olup da cep telefonu ya da bilgisayar konusunda çocuğundan ya da torunundan yardım istemeyen var mı?

Öğretmenlikte gençlere damardan girmesini bilmeyenlerin tahtı yıkılalı çok oldu. Bu gün okullar artık eğitim yuvası değil öğretim yeri… O da kör topal…

Dijital teknoloji bilginin maliyetini ucuzlattı… Bilgisayar ya da cep telefonu aracılığı ile internet üzerinden sürekli bilgi akıyor… Televizyonların boca ettiği bu işin artısı…

Milenyum ötesi kuşağın dört özelliği: 1- Okumaktan sıkılması 2- Aşırı kolaycı 3-Çoğunluğu asosyal 4- İnternet gibi bir şeylere bağımlı olmasıdır.

Bu kuşak okula bilgi öğrenme amacıyla değil diploma alma mecburiyeti nedeniyle geliyor.

Eğer öğretmen derste anlattıklarıyla onları sınıfta tutma becerisi gösteremez ya da boşlarsa onlar sıkılıyor çareyi kendilerini dışarı atmakta buluyor.

Onun için yetkililer acilen “öğrenci sınıfta nasıl tutulur, bu öğrenciler nasıl eğitilir' sorusuna çözüm üretmek durumundadır.

  

 

 

2-ÖĞRETMEN TEŞKİLATINDAN HAK ETTİĞİ DEĞERİ GÖRÜYORMU?

İçinden geçmekte olduğumuz dönemde okulun görevi sosyalleşmeyi sağlamak ve düzenli yaşayışın egzersizlerini yaptırmaktır.

Ayrıca internet gibi aşırısı bağımlılık yapan alışkanlıklara karşı çare üretmenin yollarını aramaktır.

Bunun için spor, sanat, okuma yarışmaları gibi çocukların ilgisini çekecek etkinliklerle çocukların boş zamanlarının daha fazlasını okulda geçirmelerini sağlamaktır.

Öğretim görevi olarak da ilkokullarda okuma yazmayı öğretmek, ortaokullarda temel bilgiler vermek liselerde yorumlama ve sorgulama yeteneği kazandırmaktır.

Bir konunun altını çizmek gerekiyor… İster bakan, ister il müdürü isterse okul müdürü, her kim olursa olsun öğretmeni aktif hale getiremeyen eğitimde başarılı olamaz.

Bu konuda Pervin Töre iki önemli hata yaptı.

1-Eğitim, öğretimde veli-öğretmen dengesini kuramadı.

2-İktidar sendikası dışında kalan sendikaları dışladı. Onları 24 Kasım Öğretmenler Gününde bile olsa ziyareti düşünmedi. Üyelerine ise genelde üstü örtülü yöneticilik yolunu kapalı tuttu.

Oysaki Aydın’daki 13 bin öğretmenin iyimser rakamlarla 4 bini iktidar yanlısı sendikaya kayıtlı ise geri kalanı ya diğer sendikalara aittir ya da sendikasızdır.

Yaklaşık 9 bin öğretmenin kendini ötekileştirilmiş hissettiği bir yerde başarıdan söz etmek mümkün mü?

Okullar 15 Temmuz Demokrasi Şehitleri etkinlikleri ile başladı ama 15 Temmuz sonrası oluşan” Yeni Kapı Ruhu’nu” henüz bazıları tam anlaşılmış değil.

Eğer anlaşılsaydı eğitim öğretim haftasında Milli Eğitim Müdürü Pervin Töre diğer sendikaları ziyaretle bir çaylarını içerek gönül alır böylece birlik beraberliği teminde önemli bir iş gerçekleştirmiş olurdu.

YÖNETİCİ SEÇİMİNDEKİ HATA

At sahibine göre kişner sözü idarecinin önemine işaret için söylenmiştir. Müdürün ehliyet, liyakat, bilgi ve tecrübe sahibi olması eğitimde tek başına başarı nedenidir.

Genel kuraldır… Eğer cahil ya da aciz kimseye yetki verilirse yeni cevher(!) cahil cesaretiyle her şeyi bildiğini ve en iyisini kendisinin yaptığına inanır ve öyle de tanınmak ister.

Yönetici konusundaki ilk hata Aydın’da son beş yılda milli eğitimde gerek arka kapı diplomasisi ile gerek havuz politikaları ile ne kadar tecrübeli idareci varsa sistemden temizlenmesi yerine sendikanın önerdiği yenisinin getirilmesidir.

İkincisi de bu yetmezmiş gibi öğrencisinden dayak yiyen müdür yardımcısının kötü bir ibret örneği olarak okul müdürü ile birlikte sürgün edilmesidir.

 Bu hem öğretmenlere hem de yöneticilere darbe vurmakla kalmamış eğitimi felç eden olay olmuştur.

Üçüncü hata da müdür ya da yardımcısı yapılmadık bir tek sendikanın stajyerleri kalmıştır… Vaziyet böyle giderse sıranın onlara gelmesi de yakındır.

Bu şartlarda Aydın eğitiminin sahip olduğu 28. sıraya şükretmek lazım…