Önce kelimelerin anlamlarına bakalım.

Özgürler;

Kendi iradeleri ve tercihleriyle hareket edenler.

Köleler;

Efendilerinden aldıkları buyrukla iş görenler.

Hayli uzun zamandır, yani büyük devletin, güçten takatten düştüğü zamanlarda, kendilerine yeni efendi arayan kölelerin, efendi edasıyla;

Özgürler üzerinde kurdukları ceberrut yapı ve özgürleri köleleştirme çabaları, yaklaşık bir buçuk asırdır yaşadığımız trajedidir.

Bir buçuk asırdır millete yapılan muamele ve yaşanan süreç aslında budur.

Hatırlayalım, şair Sakarya Türküsü şiirinde

“Öz yurdunda garipsin, öz vatanında parya.” demişti.

Bu mısranın millet vicdanında büyük bir karşılık bulması, yaşanan trajediye işarettir.

Aramızda, milletten kopuk, bize efendilik yapmak isteyen aşağılık köleler var bu ülkede.

2002 seçimlerinden bu güne, millete efendilik taslayan köle ruhluların ve efendilerinin “İpliği pazara çıktı.”

Artık,  milletin üzerinde “Bilmiş edalarla” konuşamıyorlar.

Konuşsalar bile, dediklerine itibar eden yok.

“Akil adam” pozisyonlarını yitirdiler.

Televizyonlarında, gazetelerinde yaptıkları analizlere itibar eden kalmadı.

Bu sebeple öfkeliler ve  saldırganlar.

Gönüllü kölelik yaptıkları efendileri de sahiplenmiyor onlara artık.

Eskisi kadar verimli değiller, iş göremiyorlar.

“Gözden düştüler.”

“Kullanım tarihleri” doldu.

Bu durumlarına sebep, 2002 yılında milletin sandıkta başlattığı süreçtir.

O tarihten beri her seferinde sandıkta  mağlubiyetleri pekişmiş, itibarları tükenmiştir.

Şimdi;

Kölelerin ve efendilerinin hedefinde;

Milletin kararını şekillendiren Erdoğan vardır.

Erdoğan olmasa eski günlerine dönmelerinin mümkün olacağına inançları tam.

Bunun için Erdoğan’a saldırıyorlar.

Dertleri tek partinin iktidarda olması değil.

Erdoğan’ın bu partiye liderlik yapmasıdır.

Erdoğan’ı halletseler mesele kalmayacak.

Bunun için Başkanlık sistemini istemiyorlar.

Başkanlık gelirse sadece Erdoğan değil, millet egemen olacak.

Milletin siyaseten parçalı olmasını istiyorlar.

Parçalanan milletin kolay yönetileceğine imanları tam.

Dertleri “Demokrasi, Kuvvetler ayrılığı, Meclisin denetim gücüne” sahip olması falan değil.

Öyle olsaydı Vesayetçi Yönetim anlayışıyla  sorunları olurdu.

Ama olmadı.

Hep milletin seçtiği, tek başına iş başına getirdiği iktidarlarla uğraştılar.

Rahmetli Menderes ve Özal’a da bu sebeple karşıydılar ve “Diktatörlükle” suçlamışlardı.

Neden?

Efendileri öyle istiyordu da ondan.

Millet uyansın, egemenliğin yeniden mümkün olduğuna inansın ve o eski muhteşem günlerine geri dönsün istemiyorlardı.

Korktukları başlarına geldi.

Millet “Bürokratik oligarşiden” kurtulup, Demokratik Cumhuriyete” sahip çıkıyor.

Eskiden, sonu “......tay’la” biten kurumlarla siyaset kurumu ve millet zapt-u rapt altına alınıyorlardı.

Şimdi “Burunlarından kıl aldırmayan” bu kurumlar, milletin seçtiklerine tabi ve hizmetinde olacaklar.

Bundan güzel demokrasi mi olur?

Daha ne olsun?

Milli İrade ne diyorsa o olacak.

Siyasetçi efendi değil, milletin hizmetkarı olacak.

Geri dönüş yok.

“Gözü olana gün ışımıştır.”

Söken şafak “Fecr-i sadıktır.”

Gözün aydın Milletim.

Sözde, kararda senindir...