Eğitim-Bir-Sen Genel Sekreteri Ahmet Özer'in de katıldığı divana Aydın şube yönetimi ve tüm ilçelerin yönetim kurullarından yaklaşık yüz kişi katıldı. Ahmet Özer divan öncesi yaptığı basın toplantısında şunları söyledi, "Aydın Menderes’e Allah’tan Rahmet Diliyoruz.. Aydın Menderes, milletin derin sevgisine mazhar olmuş çilekeş bir babanın, bedelini hayatıyla ödediği siyasi çizgisini söylem ve eyleminde yaşatan evladı ve önemli bir siyaset adamıydı.Yakın siyasi tarihin acılarla dolu hatıralarını derinden yaşayan Menderes ailesinin son ferdi olan merhum Aydın Menderes, müdahalelere rağmen milletin belleğinden silinmeyen ve her zaman milletin gönlünde ‘demokrasi kahramanı’ olarak yaşayan muhterem babası, merhum Adnan Menderes gibi, aldığı siyasi mirası onurla taşıyarak siyasi hayatımıza kazandırdıkları ile saygın ve akil insanlarından biri olarak daima hayırla anılacaktır. Bu vesileyle, Menderes’e Allah’tan rahmet, ailesine ve Aydın’li hemşehrilerine başsağlığı ve sabır diliyoruz.

Eğitim-Bir-Sen Yaptığı Çalışmalarla Türkiye’de Her Zaman Çözümün Ortağı Olmuştur.
“1992’den itibaren hem eğitim çalışanlarının hakları hem de eğitimin ve toplumsal sorunların çözümü için mücadele ederken , eğitim sistemimiz adına birçok faaliyet gerçekleştirdik. Uluslararası Eğitim Felsefesi Kongresi, AB Sürecinde Eğitimde Reform İhtiyacı Sempozyumu, Eğitim Çalışanlarının Sorunları ve Çözüm Önerileri Şurası, Türk Eğitim Sisteminde Yeni Paradigma Arayışları Sempozyumu, 21. Yüzyılda Türkiye’nin Eğitim ve Bilim Politikaları Sempozyumu gibi bilimsel toplantılar organize ederken, Gelecek İçin Eğitim Raporu, Türkiye’de Ortak Bir Kimlik Olarak Ötekilik Araştırması, Türkiye’de Demokrasi Kültürü ve Siyasal Durum Analizi gibi kapsamlı çalışmalar yaptık. Eğitim ve İnsani Bilimler ile Eğitime Bakış gibi hakemli hakemsiz akademik dergilerimiz ve diğer yayınlarımızla çözüm ortağı olduk.


En Büyük Sorunumuz Eğitim Sistemindeki Sistemsizliktir.
Vesayetçi zihniyetin eğitim üzerindeki yabancılaştırıcı, yozlaştırıcı; erdemli, özgün insanın yetişmesine izin vermeyen yapısını hep eleştirdik;eğitimin piyasa malı haline getirilmesi tuzağına düşmememiz gerektiğini sık sık dile getirdik. Çünkü bugüne kadar, eğitim öğretim yoluyla aklın ve bilginin evrenine adım atan her çocuğun, toplumsal değerlerini ve bu değerlerin insanlık ailesindeki yerini öğrenmesine, daha üst değerlere ulaşacak yolla tanışmasına izin verilmedi. Aksine bütün törenler, resmi organizasyonlar, yeminler, antlar, protokoller, müfredatlar yeni neslin hakim düşünceyle uyumlu hale getirilmesine, aynı zihinsel üniforma içine sokulmasına, herkesi aynı düşünce etrafında etkisizleştirme ve bütünleştirme stratejisine hizmet etti.Eğitim sisteminde köklü bir değişikliğe gidilmezse, birkaç kuşağı daha kaybedeceğimiz endişesini taşıyoruz.


Şike Yasası Bir Ayda 2 Defa Çıkarılırken,Toplu Sözleşme Yasası 15 Aydır Neden Çıkarılmıyor?
Toplu sözleşme hakkı 12 Eylül referandumu ile verildiği halde yasa 15 aydır çıkmamıştır, buna karşın şike yasası bir ayda iki kez çıkarılmıştır.Şikeye gösterilen hassasiyet toplu sözleşmeye neden gösterilmiyor? Eğer uzlaşabilirsek uzlaşma sonucu 1 Ocak’tan geçerli olarak yansıtılmalıdır; uzlaşamazsak Kamu Görevlileri Hakem Kurulu’nun vereceği karar kesin olmalıdır. Eğer bu taleplerimiz karşılanmazsa alanlar bizi bekliyor.


Öğretmen ve Öğretim Elemanları Devletin Üvey Memurları mıdır?
Neredeyse tüm kamu personelinin ek ödeme oranları 666 sayılı KHK ile artırılmış iken eğitim ve öğretim hizmetini ifa eden öğretmenler ve üniversite akademik personelinin bu artışlardan istisna tutulmuş olmasının izahı mümkün değildir. Bu konuyu ilgili bakanlarla görüştük, sorunun ısrarlı takipçisiyiz.


Biz Hakk’ın Yandaşıyız.
Türkiye’de milletin değerlerine sözcülük yaparak akademik sendikacılık yapıyoruz. Darbecilerin çarkına su taşımıyor, İmralı’ya, Silivri’ye selam çakmıyoruz. Çıkmayan yasadan ve bazı siyasetçilerin konuşmalarından, kendi yapmaları gerekenleri yapmamalarından dolayı iki de bir, çok da ağızlarına yakışmayan, aynaya bakmadan kurdukları yandaşlık sözleriyle ilgili kendilerine sormak istiyorum: İlk sorum sağımızdaki sendikaya; Genel başkanlarınızı bir siyasi parti tayin edip, görevden alırken, nasıl bir yandaşlık ilişkisi içerisindeydiniz? ETÖ’ye ev sahipliğini hangi yandaşlık ölçüleriyle gerçekleştirdiniz? İkinci sorum ise solumuzdaki sendikaya; Terör örgütüne üyelikten, yakınlıktan, iç içelikten mahkeme kararıyla aldığınız 6 yıllık ceza yandaşlığınızın ne kadarlık kısmını gösteriyor? Bize yandaş diyenler. Evet biz de yandaşız. Ama biz Hakk’ın yandaşıyız, haklının yandaşıyız, mazlumun yandaşıyız.


Kamuda Başörtüsü Yasağı ve Kesintisiz Eğitim Son Bulmalıdır.
Kamuda çalışanlara uygulanan başörtüsü yasağı acilen sona erdirilmelidir. İnanç özgürlüğü öncelikli sorunumuzdur.Kesintisiz eğitim bir an önce son bulmalı ve bazı meslek liselerinin orta kısımları tekrar açılmalıdır.Bir gecede şike yasasını çıkaranlar, kendilerinin, şoför ve sekreterlerinin maaşlarını gece yarısına kadar çalışıp ikiye katlayanlar biraz da bu konular ile ilgili çalışmalar yapmalıdırlar.


Ara Dönemde Eş durumu Tayin Hakkı Mağduriyeti Gidermemiştir.
Öğretmenlerin Özür Durumuna Bağlı Yer Değişikliği Kılavuzu adı altında yayımlanmış olan tüm kılavuzlar, hem eş, hem sağlık, hem de öğrenim özrünü, bu özürlerde de hem il içi, hem de iller arası yer değişikliğini kapsarken; yeni yayımlanan kılavuzda ne sağlık, ne de öğrenim özrüne bağlı yer değiştirmelere yer verilmiştir. Sadece eş durumu özründen iller arasında yer değişikliğine ilişkin hususlar düzenleme altına alınmış, il içi özür durumu yer değişikliği kapsam dışı bırakılmıştır.Sendikamız bu olumsuzluğun giderilmesi için çeşitli girişimlerde bulunmuş ama bakanlık tavrında ısrar etmiştir.


Okullardaki Kışla Mantığına Son Verilmelidir
Eğitimin üzerindeki vesayetçi anlayış, zihniyet ve uygulamalarıyla hala yerinde duruyor. En son katsayı ayıbının ortadan kaldırılması ve askerin TBMM’den kışlaya çekilmesi ile gördüğümüz sivilleşme örneklerine yenilerinin eklenmesi çok büyük bir zorunluluk haline gelmiştir.Eğitim pedagojik formasyon gerektiren bir meslektir.Komutanlar, okullarda değil, asıl görev yerleri olan kışla ve cephede işlerini yapmalıdır. Ataması yapılmayan tarih öğretmenleri boşta gezerken, içerik olarak en iyi tarihçilerin verebileceği dersin komutanlar tarafından doldurulması ayrı bir tartışma konusudur. Okullarımız vesayetin değil, bilimsel çalışmanın ve özgür düşüncenin yerleri olmalıdır. Eğitim ortamlarının demokratikleşmesi, konusunda geniş toplum kesimlerinin ortak talebini Eğitim-Bir-Sen olarak dile getirdik ve talebimiz yerine gelinceye kadar da dile getirmeye devam edeceğiz.


Fransa Önce Cezayir’de İşlediği İnsanlık Suçunun Hesabını Vermelidir
Türkiye ile Ermenistan arasında uzun süredir tartışma konusu olan sorunun Fransa tarafından siyasi ranta dönüştürülmeye çalışılması son derece çirkindir.Geçmişte yaşanan tartışmalı bazı olayların tarihçiler tarafından araştırılıp gün yüzüne çıkarılması gerekirken, başta ABD ve Fransa olmak üzere bazı Batılı ülkelerin bu yaşananlar sebebiyle Türkiye üzerinde ‘soykırım’ şeklinde baskı kurmak istemesi, kabul edilebilir bir durum değildir.Cezayir’de, Fransız yönetimi altında 1,5 milyon kişi hayatını kaybetmiş, çok sayıda kişi de işkence ve kötü muameleye maruz kalmıştır. Türkiye’nin Ermenilere karşı soykırım yaptığını devletin en etkin organlarıyla iddia eden Fransa, söz kendisine geldiğinde soykırım bir yana, olaylardaki sorumluluğunu dahi kabul etmiş değildir.


Eğitim-Bir-Sen olarak, Türkiye ile Ermenistan arasındaki sorunun tarihçilere bırakılmasını, başta Fransa olmak üzere, bu sorunu geleceğe yönelik planlarına alet etmek isteyen diğer ülkelerin kendi işine bakmasını, yapacak işi kalmamışsa da, geçmişleriyle yüzleşmesini öneriyoruz.”
Ahmet Özer’in basın açıklamasının ardından il divan toplantısı yapıldı.Yenilen öğle yemeğinin ardından karşılıklı sorularla sohbet ortamında toplantıya devam edildi.

1-(74).jpg