Türkiye, uzun tutukluluk süresi ve özel yetkili mahkemelerle ilgili tartışmalara kilitlenmişken, Hâkim ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) tarihi bir adım atıyor. HSYK, 8 ilde kurulmuş özel yetkili mahkemelerde çalışan hâkim ve savcıları Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS) ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararları konusunda seminer vermek için Ankara’ya davet etti. Gruplar halinde verilecek seminerde, Strasbourg’dan gelecek bir AİHM hukukçusu da AİHM’nin içtihatlarını ve bakış açısını anlatacak.

Olumlu sonuç alındı bile...
Kısıtlı kaynaklarını kullanarak başsavcıları gruplar halinde Strasbourg’a gönderen HSYK, pozitif sonuçlar almaya başladı. Özellikle Güneydoğu Anadolu’da görev yapan yargı mensupları, bu seminerlerde hangi yanlış uygulamaların, AİHM’e taşındığı ve ihlal sayılacağı konusunda bilgilendirildi. Seminerlere katılan yargı mensupların, döndüklerinde soruşturma aşamasında daha özenli çalıştığı gözlendi.
Başsavcı ziyaretlerinden pozitif sonuç elde edilmesi, HSYK’nın AİHM ile entegrasyon sürecini hızlandırmasını da tetikledi. HSYK, son dönemde eleştirilerin hedefinde olan özel yetkili mahkemelerde çalışan hâkim ve savcıları da AİHM ve AİHS eğitimlerine tabi tutacak. Şubat ayında özel yetkili mahkemelerde görev yapan 250 yargı mensubu gruplar halinde Ankara’ya davet edilecek ve Ankara’da yaklaşık 3 gün sürecek seminerlere katılacak.
Seminerlerde en çok uzun tutukluluk sürelerinin konu olduğu AİHS’nin ‘özgürlük ve güvenlik’ başlıklı 5. maddesinin ihlali ele alınacak. Yargı mensupları, Strasbourg’dan gelecek bir AİHM hukukçusundan, Türk yargısının hataları ve çözüm önerilerini dinleyecek.

Hukuku klişeden arındırın
PKK üyeliği iddiasıyla 9 yıl tutuklu kalan ve davası zaman-aşımından düştükten sonra da AİHM’ye başvuran Cahit Demirel, AİHS’nin 5. maddesini ihlal ettiği gerekçesiyle Türkiye’yi mahkûm ettirdi. İçtihat haline gelmiş 7 Temmuz 2009 tarihli kararda ‘tutukluluk’ konusunda şu tespitler yer alıyor:
KLİŞE KARARLAR: Özgürlük ve güvenlik hakkı ihlali nedeniyle Türkiye aleyhine verilen kararların neredeyse tümünde, mahkemeler ‘suçun niteliğini, delillerin durumunu ve dava dosyasının içeriğini göz önünde bulundurarak’ gibi aynı klişe ve basma kalıp ifadeleri kullanarak başvuranın tutukluluğunun uzatılması kararı vermiş.
ÖNLEYİCİ TEDBİR YOK: Mahkemeler, ülkeden çıkma yasağı ve kefaletle salıverme gibi, önleyici tedbirleri göz önünde bulundurmuyor. Tutukluluğa itirazda bulunabilecek etkili bir hukuk yolu mevcut değil.
TAZMİNAT YETMEZ: Türkiye sadece tazminatı ödemekle yetinmeyip ihlale son vermek amacıyla yasal yükümlülüklerini yerine getirmeli. Özgürlük ve güvenlik hakkının etkili bir şekilde korunması amacıyla, ulusal düzeyde tedbirler almalı.

Dink kararı mercek altında
HSYK’nın Hrant Dink davasına bakan hâkim ve savcı hakkındaki incelemenin sadece izinsiz konuşmayla sınırlı olmadığı öğrenildi.
HSYK önceki gün yaptığı açıklamada, İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Rüstem Eryılmaz ve İstanbul Cumhuriyet Savcısı Hikmet Usta hakkında, “Dink Davası Hâkimi: ‘Örgüt yok diyemem, ama’...”, “Savcı: Örgüt için fazlasıyla delil var” gibi başlıklarla sunulan haberleri ihbar kabul ederek inceleme başlatıldığını duyurmuştu.
Sanıklardan Coşkun İğci’ye yönelik karar verilmesinin unutulması da HSYK müfettişlerinin gündeminde olacak.
Müfettişler, cinayet günü, Ogün Samats’ın aynı bölgede bulunan kimlerle görüştüğünü ortaya koyacak TİB kayıtlarının mahkemece dikkate alınmamasını da sorgulayacak. HSYK, rapor doğrultusunda soruşturma açılıp açılmayacağına karar verecek. (Ankara Radikal)