Merhaba dostlar,

Özel okulların bursluluk sınavları mevsimindeyiz.

Hemen hemen her hafta sonu bir iki özel okulun bursluluk sınavı var. Anne babalar bir umut diye çocuklarını sınavdan sınava koşturmakta.

Bizim kız da girdi bir kaç okulun bursluluk sınavına. Böylece umut kervanına biz de katılmış olduk. Rastgele mi desek artık, hadi hayırlısı mı?...

Mutlaka aranızda çocuğu olup da bu sınavlara katılanlarınız olmuştur. Dolayısıyla nerdeyse bütün Aydın’ın o okullara akın ettiğini görmüşsünüzdür.

Aman Allah’ım nasıl bir kalabalık… İğne atsan yere düşmezinden…

Tabi bu konuda herkes haklı. Hepimiz çocuklarımız için yaşamıyor muyuz?

Doğduklarından, hatta doğma müjdesini aldıktan beri onlar için çırpınıp, hep onlar için uykusuz kalmadık mı?  Güldüklerinde gülüp, ağladıklarında içimiz yanmadı mı?

İşin eğitim boyutu ise daha bir başka. Çocuk ve aile için hayatın en önemli süreçlerinden.

Bundandır ki aileler çocuklarına daha iyi bir eğitim imkânı sağlamak ve daha iyi bir gelecek sunabilmek için koşuşturuyorlar. Çocuk ilkokula gidecekse öğretmen, ortaokul veya liseye gidecekse iyi bir okul aranıyor.

Bu konuda karşımıza şu sorular çıkar:

Devlet okulu mu? Özel okul mu?

Devlet okulu ise hangi okul?

Bundan sonra hummalı bir okul arayışı başlar.

Tabi ki çoğunlukla istenilen okula ikamet tutmayacaktır. Bu durumda yurdum insanı pratik zekâsı ve sosyal dayanışmasını devreye sokarak bu işin de üstesinden gelmeyi bilecektir.

Özel okul ise para meselesidir. Paran varsa çocuğunu okutursun. Yeterince yoksa burs sınavlarına sokar ondan medet umarsın.

Devlet okullarıyla özel okulların arasında, sınıf mevcutlarından güvenliğe, öğretmen öğrenci veli iletişiminden beslenmeye, okulun fiziki imkânlarından sosyal kültürel sportif aktivitelerine kadar az çok mutlaka bir fark vardır.

Oraya rağbet de bu farklardandır zaten. Yoksa sırf isminden dolayı, yahut hava olsun diye bir çuval parayı aklı başında hiç kimse vermez.

Her ne kadar esas olan çocuğun sağlam kişilikli, ahlâklı, öz güveni gelişmiş, problem çözme yeteneğine sahip, analiz-sentez yapabilen; Yeterince sosyal, aklı hür, vicdanı hür, yüreği vatan millet ve insan sevgisiyle dolu olması ise de, bunu hiç kimse uygulamıyor, uygulayamıyor ve uygulayamaz da… TEOG, YGS, LYS VE KPSS gibi sınavlar aşılmaz dağlar gibi önümüzde durduktan sonra…

Kimse kimseyi kandırmasın o dağları aşmanın en geçerli yolu da bu sınavlara hazırlanmaktan geçiyor.

Diğer yandan, sınavların ve akademik başarının birinci derece öncelik olmadığını yetkililerimiz sık sık söyleseler ve de bununla ilgili çalışmalar yapsalar da;  Ne hikmettir ki her değişiklikten sonra, bataklıkta kurtulmak için çırpınan, çırpındıkça biraz daha batan kurbanlara dönmekteyiz..

Yani sınavlardan, testlerden kurtulalım derken, daha da sınav merkezli hale geliyoruz.

Eğitim sisteminde, özellikle son yıllarda yapılan değişiklikler, her kademedeki özel okulları ve dershanelerden dönme Temel Liseleri daha da cazip hale getirmiş durumda.

Mesela ilimizdeki Aydın Fen Lisesi, Adnan Menderes Anadolu Lisesi ve Süleyman Demirel Anadolu Lisesi gibi gözde eğitim kurumlarından bile 11. ve 12. Sınıflardaki öğrencilerden imkânı olanlar sınavlara hazırlanmak için temel liselere ve ya özel liselere geçiş yapıyor.

Bu durum veliler için ayrı bir ekonomik külfet olurken, en kötüsü de bu gözde okulların prestijinin sarsılmasına ve orta vadede eğitim kalitesinin düşmesine neden olacaktır. Yani bu güzelim okullara yazık olacaktır.

Her ne kadar devlet okullarında öğrenciler için destek eğitim kursları adı altında hafta içi ve hafta sonu kurslar açılsa da, bu kurslarda öncelikli olarak yardımcı kaynak kullanımının yasak olması ve değişik sebeplerle öğrenci motivasyonunun sağlanamaması yüzünden, istisnalar hariç yeterince verim alınamamakta, özel okullara geçişin de önü kesilememektedir.

İstisna demiştim ya hani, yeri gelmişken söyleyelim, hakkını verelim.

Bu istisnalardan biri Aydın Anadolu İmam Hatip Lisesi’dir.

Destek Eğitim Kursları başladığından beri, okul idaresi ve öğretmenlerinin olağan üstü özverili çalışmaları, öğrencilerin başarısını gözle görülür bir şekilde arttırmıştır.

Kurslarla birlikte bu okuldan, üniversite sınavlarında hayal ettikleri bölümleri kazanan, çoğumuzun bunlardan bir şey olmaz dediği her bir öğrenci için hayat, yerden alınıp suya bırakılan denizyıldızlarının ki gibi değişmiş ve değişmektedir.

Tabi ki böyle birkaç okulun başarısı bir istisnadır. Maalesef kaideyi değiştiremeyecektir.  

Sonuç olarak;

Çocuklarımızın eğitimine yapılan yatırım kesinlikle bir külfet olarak görülmemelidir. Devletimiz eğitim konusunda devlet okullarını özel okulların seviyesine çıkartmak için parayı esirgememelidir.

Günümüzde okulların, sadece dört duvar ve bir bahçeden oluşması kesinlikle yeterli değildir. Spor salonu, konferans salonu, laboratuvar, yemekhane ve güvenlik gibi birimler, bir okul için kesinlikle lüks değildir.  Sınıfların ortalama 25’er kişilik olması da lüks değildir.

Bir Çin Atasözünde denildiği gibi,

Bir yılı düşünüyorsan tohum ek,

On yılı düşünüyorsan ağaç dik,

Yüz yılı düşünüyorsan halkı eğit.

Artık içinde bulunduğumuz çağda zaman o kadar hızlı akıyor ve değişim o kadar hızlı ki atasözündeki 100 yıl, 15-20 yıla inmiş durumda. Yani, eğitim öğretime verilen değer ölçüsünde bir millet 15-20 yılda bata da bilir, çıka da bilir.

Sağlıcakla…

 

Aydınpost ANDROID'de TIKLA İNDİR!   Aydınpost APPSTORE'da TIKLA