Sabancı Üniversitesi'nin bünyesindeki Sakıp Sabancı Müzesi zengin resim ve hat koleksiyonun yanı sıra Rodin, Picasso ve Dali gibi isimlerin orjinal eserlerini geniş kapsamlı sergilerle İstanbul'a getirerek çok önemli bir misyonu da üstlendi.

Emirgan"da işadamı Sakıp Sabancı"nın bir dönem konut olarak kullandığı Atlı Köşk ve yanına eklenen modern galeri 2002"de Sakıp Sabancı Müzesi olarak kapıları açtı. Müzenin kuruluş aşamasında oluşturulan Danışma Kurulu"nda yer alan ve müze açıldıktan bir yıl sonra direktörlük görevini üstlenen Nazan Ölçer, özel koleksiyondan doğan müzenin hikayesini anlatarak başlıyor sözlerine. Ölçer, “Kendi zevkleri için toplamaya başladıkları, ilgi duydukları koleksiyonlarını kamuyla paylaşmayı düşündüler. Evlerini kamuya açıp müze işini başlattılar”diyor.

Sakıp Sabancı"nın önce üniversiteyi kurduğunu, sonra müze için yerli ve yabancı saygın bilim adamlarının biraraya getirdiği danışma kurulunu oluşturduğunu dile getiren Ölçer, “Koleksiyonun nasıl gelişmesi gerektiği konuşuldu. Koleksiyonun müze yapılmak şartı ile olduğu gibi üniversiteye bağışlanmasına karar verildi. Müzenin üniversite bünyesinde olması istendi. Sabancı müzesini ayrıcalıklı kılıyor bu durum” diye konuşuyor.İlk aşamada Sabancı ailesinin bir süre yaşadığı Atlı Köşk"ün ve yanına yapılan küçük galerinin müze olarak hizmet verdiğini anlatan Ölçer, köşkün alt katındaki kabul salonlarının olduğu gibi korunduğunu üst katının da hat sergisi için tasarlandığını belirtiyor. Ölçer, köşkün yanına yapılan galerinin de önce Sabancı ailesinin resimlerini sergilemek için kullanıldığını belirtiyor.

Atlı Köşk"te sergilenenler

Ölçer, müzenin köşk bölümünde sergilenen objeleri şöyle anlatıyor: “Alt katta hayli değerli Fransız ağırlıklı 18. yüzyıl sonu ve 19. yüzyıl başı dekoratif objeler var. Möbleler, porselenler olduğu gibi saklandı. Köşkün üst katı da hat salonları olarak kullanılıyor. Sakıp bey, değerli bir hat koleksiyonu toplamış. 15. yüzyıldan 20. yüzyıla kadar olan dönemi kapsıyor. Şevket Rado, Uğur Derman, Rafi Portakal gibi çok önemli isimler danışmanlık yapmış.”

İlk dönem Türk ressamları

Türk resim sanatının başladığı 1850"lerden 1950"lere kadar uzanan modern klasik döneme ait 2000-2200 kadar eserden oluşan bir koleksiyona sahip olduklarını anlatan Ölçer, “Osman Hamdi Bey"in en geniş koleksiyonu bizde. İlk dönem Türk ressamları Şeker Ahmet Paşa, Süleyman Seyyid"in en önemli koleksiyonları da bizde. Onlardan sonra gelen Çallı kuşağının, Nazmi Ziya kuşağının çok zengin bir koleksiyonuna da sahibiz”
diyor.

Eksikliği gördü

Ölçer, Türkiye"de zengin koleksiyonlar bulunduğuna ancak uluslararası dev sergileri ağırlayacak galeriler bulunmadığına dikkat çekerek Sakıp Sabancı"nın bu boşluğu iyi değerlendirdiğini söylüyor. Yakın zamana kadar batılı büyük ustaları Türkiye"de görme şansı olmadığını ifade eden Ölçer, “Sergi salonunu ben geldikten sonra iyice genişletilip modern tekniklerle uluslararası sergilere ev sahipliği yapabilecek hale getirmeyi düşündük. Koleksiyonu büyütmek kadar önemli bir misyon uluslararası sanatçıların orjinal resimlerini sergilemek...” diye konuşuyor.

Dali hazırlıkları 2 yıldan uzun sürdü

Sakıp Sabancı Müzesi sayesinde gelmesi kolay olmayan dünyanın büyük sanatçılarının eserlerinin Türkiye"ye geldiğini belirten Ölçer şöyle devam ediyor:

“Böyle büyük sergileri hazırlarken seçicilik önemli. Neyi getireceğinizin kararı sizin duruşunuzu belirler. Bu tür sergilerde bunun kararını vermek en zor kısmı. Sunuş da çok önemli. Yeterli bilgiyle eseri ve sanatçıyı sunmak gerek. Örneğin Dali"nin uzun bir hayatı olmuş. Dünyayı sarsan birçok önemli olay meydana tanıklık etmiş. Bütün bunları gözardı edip resimlerini yan yana koyarak sergi yapamazsınız. İspanya İç Savaşı"na karşı duruşunu bilmeden o dönem eserlerini yorumlayamazsınız, birşeyler eksik kalır. Bu tür sergilerde mükemmeliği yakalama sıkıntınız en büyük zorluktur. Dali sergisini hazırlamak 2 yıldan fazla sürdü. Görüşmeler, ikna etmeler, seçmeler, senaryoyu kurgulamak, çatısını kurmak uzun bir uğraş.”

Bahçe arkeolojik park gibi

Ölçer, Atlı Köşk"ün bahçesinde sütun başları, çeşmeler, küçük heykellerin de aralarında bulunduğu arkeolojik eserlere dikkat çekiyor. Köşke de adını veren at heykeli 1864"te Fransız heykeltıraş Louis Doumas"ın eseri. Bu at heykeli köşkle aynı yıl yani 1950"de alınarak bahçenin ön bölümüne yerleştirilmiş. Atlı Köşk"ün bahçesinde ikinci at heykeli ise 1204 yılında 4. Haçlı Seferi sırasında Haçlı kuvvetlerince yağmalanan İstanbul Sultanahmet Meydanı"ndan alınarak, Venedik San Marco kilisesi önüne yerleştirilen 4 attan birisinin dökümü olması nedeniyle önem taşıyor.

Güzin Dino"nun bağışı

Müzeye önemli koleksiyon bağışları da yapıldığını ifade eden Ölçer “Ciddi çalışmalarımız insanları yüreklendiriyor. Mesela Abidin Dino"nun eşi Güzin Dino bize çok değerli bir Dino arşivi ve resimleri bağışladı. Sergisini de yaptık o dönemde. Abidin Dino"nun mektupları, makaleleri, notları var. Hepsi üniversiteye bağışlandı, gelecekte birçok araştırmaya da kaynaklık edecektir bu arşiv” diyor.

Adımız Sabancı diye....

Ekonomik krizin kendilerini de etkilediğini vurgulayan Nazan Ölçer şunları söylüyor:

“Adımız Sabancı diye herşeyi biz yapıyor değiliz. Bir üniversite müzesiyiz. Üniversite kaynakları neyse bizim kaynağımız da o. Sabancı Holding ayrı Sabancı Üniversitesi ayrı. Biz de sponsorlarla çalışıyoruz. Ekonomik kriz bizi de etkiliyor. Bazı projelerimizi bekletiyoruz. Çok büyük masraf gerektiren projeleri durduruyoruz. Sponsor bulmakta güçlük çektiğimiz oluyor. Yine de krize karşın Türk insanına çok önemli sergiler sunduk.”

Engellilere kolaylık

Müzeyi daha çok gençlerin ziyaret ettiğini dile getiren Ölçer, engelliler için sağladıkları kolaylıkları da şöyle sıralıyor: “Müzede sert geçişler yok, merdiven olan heryerde asansör var. Tekerlekli sandalyelerimiz mevcut. Bazı sergilerimizde görme engelliler için özel etiketler yapıyoruz. Dokunarak okuyorlar. Kapalı olduğumuz günlerde yürüme zorluğu ya da duyma zorluğu çekenler için özel programlar yapıyoruz.”

Müzenin öyküsü

Boğaziçi"nin en eski yerleşimlerinden Emirgan"da yer alan müzenin ana binası olan köşk, 1927 yılında Mısır Hidiv ailesinden Prens Mehmed Ali Hasan tarafından İtalyan mimar Edouard De Nari"ye yaptırıldı. Hıdiv ailesinin tarafından uzun yıllar yazlık konut olarak kullanılan köşk kısa bir süre de Karadağ Sefareti olarak hizmet verdi. Köşk, 1950 yılında Hacı Ömer Sabancı tarafından Hidiv ailesinden Prenses İffet"ten satın alındı. Atlı Köşk, 1966 yılında Hacı Ömer Sabancı"nın vefatından sonra aile büyüğü olan Sakıp Sabancı tarafından sürekli konut olarak kullanılmaya başlandı. Uzun yıllar Sakıp Sabancı"nın zengin hat ve resim koleksiyonunu barındıran köşk, 1998 yılında da içindeki koleksiyon ve eşyalar ile müzeye dönüştürülmek üzere Sabancı Üniversitesi"ne tahsis edildi. Modern bir galerinin eklenmesiyle 2002 yılında ziyarete açılan müzenin sergileme alanları 2005 yılındaki düzenleme ile genişletilerek, teknik düzeyde uluslararası standartlara ulaştı.

Özlem Güvemli - Cumhuriyet
FOTOĞRAFLAR: VEDAT ARIK