Ünlü şovmen Beyaz, özel hayatı ile ilgili samimi açıklamalarda bulundu

Anneler için hayırlı evlat, genç kızlar için ideal eş, erkekler için eğlenceli bir dost... Beyazıt Öztürk, D-Smart dergisinin 1. yıl özel sayısı için çocukluk günlerinden şöhrete, uzun bir yolculuğa çıkardı okuyucuları...

En canlı anınız ne çocukluk günlerinizden?
Müthiş canlı bir anım var, prize elimi sokmuştum. Bundan daha canlı bir anı olamaz. O kadar canlı ki, cansıza dönüyordu neredeyse anı.

Kaç yaşındaydınız?
Herhalde üç dört ama bende enteresan bir şey var. İki yaşımı da hatırlıyorum ben. Çok haşarıydım. Evin karşısında kız meslek lisesi arada da otoban vardı. Bahçeden kaçıp o otobanı geçerek kız meslek lisesine gider ve kızların yanına otururdum. Beni acayip severlerdi o yaşta.

Prizden sonra kalıcı bir hasar olmadı ama değil mi?
Bu anlattıklarım prizden sonra oldu. (Kahkahalar) Prizden önce sıfır bir hayatım vardı yani, priz müthiş hareket getirdi. (Kahkahalar)

Uzun süre Eskişehir"de yaşadınız. Eskişehir nasıl bir iz bıraktı sizde?
Hâlâ cepten yediğim kredi Eskişehir"den kalmadır. Eskişehir"in en büyük artısı Yılmaz Büyükerşen gibi bir rektör ve belediye başkanına sahip olması. Cidden Anadolu"nun göbeğinde bir Avrupa şehri yarattı. İleride hayatımda bir yer seçersem, bir tercih yaparsam yatırım için, yaşamak için yüzde 100 Eskişehir"i tercih ederim.

Radyoculuk yaptığınız dönemde siz neyi farklı yaptınız da diğerlerinin arasından sıyrıldınız ve şöhreti yakaladınız?
Anlatacak derdimiz, bir şeylerimiz varmış herhalde millete enteresan gelecek. Bizim insanımızın birine gülmesi için onu sevmesi lazım. Sevmediği insana gülmez. Ben, Cem Yılmaz, Okan Bayülgen, Yılmaz Erdoğan bizim çıktığımız dönem 1995-1996 yıllarıydı. O senelerde özel kanalların yeni çıkıyor olması, milletin böyle bir ihtiyacı olması falan derken güzel bir döneme denk geldik yani. Ben belki bugün çıkıyor olsaydım bana ihtiyaç olmayabilirdi. O gün bir ihtiyaç vardı ve biz köşe başlarını kaptık. Okan siyahları giydi, ben beyazları giydim. Onun dışında, “Ne yaptın da radyodan sonra böyle oldu” dersen, tek bir şey söyleyebilirim, o da samimiyet. Geçenlerde özel bir araştırma yapılmış, demişler ki: “Çok eğlenceli bir ada var, kiminle gitmek istersin?” “Beyaz"la” yanıtı gelmiş. “Ama bir sürü komik insan var, niye onlar değil de Beyaz?” diye sormuşlar. Cevap: “Beyaz bizi eve bırakır.” Öyle bir şey var yani.

Şovmenlik, oyunculuk, şarkıcılık En çok hangisini sevdiniz?
Benim için asıl önemli olan televizyon ve "Beyaz Şov". Ben her şeyi bırakırım ama bunu bırakmam, bundan kopmam. Çünkü benim hayatımda en özgür olduğum zaman o iki buçuk, üç saat. Bütün dizginler benim elimde.

Canlı yayındaki en büyük gafınız neydi?
Bugüne kadar bir gaf yapmadım. Benim programımda çok yapıldı ama benim yaptığım olmadı. Gerçekten ben üç kere düşünüp bir kere konuşmayı tercih eden adamlardanım. Aklıma bir cümle ya da bir espri geldiğinde, “Yapayım mı, yapmayayım mı?” diye düşündüğümde yapmam. Çünkü bir kere onu düşünürsen, onu yapmayacaksın artık. İşimde riske girmeyi sevmem. Garantili yaşamayı seven bir adamım.

En son oynayacağınız sinema filminde yer alan bir sevişme sahnesi için izleyicileriniz arasında bir anket yapmışsınız. Çok mu önemlidir sizin için başkalarının ne düşündüğü?
Annemin, babamın, ağabeyimin de ne düşündüğü önemlidir, başkalarının da. Öyle olmasaydı çırılçıplak çıkardım sokağa. Başkalarını memnun etmek, başkalarını dinlemek hoşuma gider. Beni etkiler yani etraftan söylenen sözler. Üç bin kişilik oyunda bir kişi gülmezse, o etkiler beni. Kızarlar hani bizim gibi insanlara, “Herkese kendini sevdirmeye mi çalışıyorsun” diye. Evet, herkese kendimi sevdirmeye çalışıyorum. Bu kötü bir şey değil.

Ama biraz yorucu bir şey değil mi bu?
Yok, bunu yorularak yapmıyorum, keyif alarak yapıyorum. “Beni sevin” diye bağırmıyorum tabii ki ama ben buyum yani. Benim hoşuma gidiyor milletin beni sevmesi.

Şöhreti nasıl yaşıyorsunuz?
Bunun tek bir cevabı var: İnsanlar bize "star" diyor, biz de durumu çaktırmamaya çalışıyoruz.

Şu anda geldiğiniz noktadan geriye dönüp baktığınızda, “Nasıl bir hayat yaşadım?” sorusuna cevabınız ne?
(Gülüyor) Nasıl bir cevap bekliyorsun?

Güzel bir cevap gelir herhalde...
Güzel bir şeyler söyleyemeyeceğim kanaatindeyim. (Gülüyor) Benden, “Kötü bir hayat yaşadım” cevabı bekleyemezsin ki. Yediğim önümde, yemediğim arkamda. İşimi yapıyorum, televizyonda programım var, seviliyorum, evim var, arabam var, huzurum, sağlığım yerinde, arkadaşlarım, dostlarım var, bir erkek için güzel bir yaştayım. Bu hayatın içinde çok kötü anlar oldu, babamın ölümünden tut da başka şeylere kadar. Bütün bunlar hayatımı çirkinleştirdi ya da kötüleştirdi diyemem. Ben naçizane o memur ailesinin içinden bir şekilde buralara kadar geldim. Benim için önemli olan bu saate kadar nasıl bir hayat yaşadığım değil, bu saatten sonra nasıl bir hayat yaşayacağım.

Çocuğum vicdanlı olsun yeter

Evlilik size ne kadar uzak?
Uzak değil, çevremde bir yerdedir herhalde ama denk gelmedi.

Peki ya baba olmak?
Evet, bir çocuk yetiştirmeyi merak ediyorum.

Neyi öğretmek isterdiniz ona en çok?
Ben çocuğumun okulun en iyi öğrencisi olmasını, herkesi dövebilecek kapasitede olmasını istemem, dünya iyisi bir adam olmasını da. Tek bir şey isterim çocuğumla ilgili: Vicdanlı olsun. Yani birisinin önünden geçerken yanlış bir hareket yaptığını düşünüp de, 10 dakika sonra içi içine sığmayıp geri dönerek “Abi kusura bakma” diyebiliyorsan, benim için önemli olan şey bu. Bunu yapan insan birçok kötü şeyi yapmaz çünkü.

Siz babanızdan ne öğrendiniz?
Babamdan da annemden de bunu öğrendim. Annem de babam da ayrı yerlerden ayrı şeyler öğretti. Babam mesafeli olmayı öğretti, annem samimi olmayı. Bunları harmanladığıma inanıyorum.

“Ne yaparsan yap zaten alnına yazılmıştır bu yazı, alın deyip geçme her kırışıklık bir satırbaşı.” Bu alıntı, yazmış olduğunuz bir yazıdan. Sizin yaşamınızdaki satırbaşları neler? Ya da dönüm noktaları?
Babamın ilk kalp krizi geçirdiği ve felç geldiği gün bir dönüm noktasıdır hayatımda. Üniversiteyi kazandığımı öğrendiğim an, ilk âşık olduğum an, İstanbul"a gelme kararım bir dönüm noktasıdır. Bir de bu dönüm noktalarında yardımcı olan insanlar vardır, Fatih Altaylı bir tanesidir, Faruk Bayhan bir tanesidir... Böyle beni son dakikada bir yerlerden çekip çıkaran insanlar vardır.