Geleceğin nasıl şekilleneceğini, bugünden atılan tohumlara ve hedeflere bakarak anlatmaya çalışacağız. 
 
Mega Trendler
Geleceği şekillendirecek, bugünden filizlenen konular şunlardır:
 
- Türkiye’nin gelişmiş bir ana ve yan sanayiye sahip olması
- Konulan 2023 hedefleri
- Küresel ısınma kaygıları ve alınan önlemler
- Yerli model geliştirme istekleri
 
Gelişmiş ana ve yan sanayi
Türkiye 1970’li yılların başından bu yana otomotivle haşır neşir olmaktadır.  Yani kabaca 40 yıllık bir geçmişimiz vardır.  Hem ana hem de yan sanayi işletmelerimiz, bu 40 yıl süresince kendilerini hem teknik hem de teknolojik açılardan geliştirmişlerdir.
 
Türkiye’de kurulu ana sanayi tesislerinde üretilen araçlar, dünyanın diğer yörelerindeki tesislerde üretilenlerden çok daha kaliteli ve çok daha hesaplı üretilebilmektedir.   
 
Yan sanayi tesislerimiz bu süre içinde öylesine gelişmişlerdir ki, Avrupalı ve Amerikalı rakiplerine parmak ısırtmaktadırlar.  Yapılan makine yatırımları, mühendislik seviyesi, kullanılan kalite ve verimlilik teknikleri bakımından son derece yetkin bir yan sanayiye sahibiz.  
 
Devlet teşviklerinin Ar-Ge alanında yoğunlaşması nedeni ile ülkemizde birçok merkezde Teknoparklar oluşmaya başlamıştır.  Buralarda yapılan araştırma ve geliştirme faaliyetleri, devlet tarafından teşvik edilmekte ve masraflara devlet katkısı sağlanmaktadır.  Bu sayede birçok otomotiv şirketi yeni araç tasarımlarını Türkiye’ye kaydırmaya başlamıştır.  Araç tasarım mühendisliği Türkiye’de hızla gelişmekte, ana ve yan sanayinin deneyimlerini artırmaktadır.
 
Maliyet kaygıları ile gelişmiş ülkelerden, gelişmekte olan ülkelere kayan otomotiv üretimi, kendisine bazı yörelerde uygun şartlar bulmaya başlamıştır.  Hedef, tüketim pazarlarına yakın üretim merkezleri oluşturmaktır.
 
Avrupa pazarı için yapılan üretimler, Doğu Avrupa, Rusya ve Türkiye’ye kaymaktadır.   
Amerika pazarı için yapılan üretimler, Brezilya ve Meksika’ya kaymaktadır.
Asya pazarı için yapılan üretimler ise, Hindistan ve Çin’e kaymaktadır.
 
İşte Türkiye, kendi bölgesinde Doğu Avrupa ve Rusya ile rekabet içindedir.
 
Otomotiv üretiminin 2020 yılına kadarki gelişiminin şöyle olması bekleniyor:
 
Milyon araç 1980 2009 2020
Asya 4 46 133
Avrupa 25 33 41
Amerika 25 18 31
Diğer 6 5
TOPLAM 60 102 205
 
Görüleceği gibi, BRIC ülkelerinden Çin ve Hindistan’daki aşırı ekonomik büyüme Asya’nın lehine bir gelişme gösterecektir.  2020 yılında toplam dünya üretiminin %65’inin Asya’da yapılması beklenmektedir.
 
Türkiye ise, Avrupa pazarında tüketilecek olan 40 küsur milyon aracın %10’una hedef koymaktadır.
 
Konulan 2023 hedefleri
Hükümet, Cumhuriyet’in 100. Kuruluş yıldönümü için bir ihracat hedefi koymuştur:  500 milyar dolar
 
2010 yılı ihracatımız 113 milyar dolar olmuştu.  Yani, 13 yılda ihracatımızın 4,4 kat büyümesi hedeflenmektedir.
 
Bu toplam hedefin içinde otomotivin payı 75 milyar dolardır.
 
2010 yılı otomotiv ihracatı 17,4 milyar dolar olmuştu.  Yani, 13 yılda otomotiv ihracatının 4,3 kat büyümesi hedeflenmektedir.
 
Öbür taraftan muhalefet, 2023 yılı hedeflerini daha da artırarak 600 milyar doları aşmıştır.  Yani, seçimlerde kim gelirse gelsin hedeflerimiz büyüktür.
 
Otomotiv sanayi, hem küresel anlamda, hem de yerel anlamda devasa boyutlarda bir dönüşümün eşiğindedir.
 
Bu denli büyük hedeflerin gerçekleşip gerçekleşemeyeceği, sektörü yönlendirenlerin becerisine ve vizyonuna bağlıdır.  Bunu da yaşamadan bilemeyiz.  
 
Ancak, bugünden şu kadarı kesindir:  Otomotiv sanayi büyüyecektir.  
 
Otomotiv, yatırım yapılması gereken bir sektördür; alt yapı sorunları çözülmelidir; karlılığın artırılması için stratejik değerlendirmeler, yatırımlar, teşvikler ve yönlendirmeler yapılmalıdır.
 
Küresel ısınma kaygıları ve alınan önlemler
Avrupa’da “Karbon ayak izi” diye bir kavramdan bahsedilmektedir.  Bunun anlamını bilenler azdır.  Bu kavrama göre, her insanın bu gezegende bıraktığı bir karbon ayak izi vardır.  Karbon derken, küresel ısınmaya katkıda bulunan “karbondioksit ve diğer karbon türevleri” ifade edilmektedir.  Her insan, yaşam stilleri bakımından, küresel ısınmaya farklı oranda katkıda bulunmaktadır.  Örneğin, daha fazla uçakla seyahat eden insanlar, diğerlerine oranla atmosferi daha fazla bozmaktadır.  CFC denilen Kloro Floro Karbon içeren deodorant kullananlar, diğerlerine oranla daha fazla gezegenin ırzına geçmektedir.  Ya da evinizde kullandığınız ampuller, uzun ömürlü değil ise, gezegende bıraktığınız karbon ayak iziniz çok daha derin olmaktadır.
 
Avrupa Birliği, insanların ve firmaların bıraktıkları karbon ayak izini azaltma yönünde kararlar almıştır.
 
Örneğin, demir çelik fabrikalarına, bir yıl içinde atmosfere salacakları karbondioksit konusunda kota getirmişlerdir.  Hatta öyle ki, kotasını dolduramayan firmalar, diğerlerine boş kotalarını da ciro edebileceklerdir.
 
Otomotiv sektörüne de buna benzer sınırlamalar getirilmiştir: yakıt ekonomisinin artırılması, sevkiyatlarda ve alımlarda kamyon nakliyesinden çok deniz ve tren taşımacılığına ağırlık verilmesi, araçların hafifletilmesi gibi.  
 
Bu amaçla, plastik, alüminyum ve kompozit malzemeler, çelik’ten Pazar payı almaktadırlar.  Çeliğin payı azalırken, diğerleri artmaktadır.
 
Elektrikli araçların gündeme gelmesi de işte bu çok önemli gereksinime, otomotivin verdiği cevaplardan bir diğeridir.
 
Önümüzdeki 15-20 yıl içinde, elektrikli araçlar, içten patlamalı motorların sahip olduğu Pazar payından %10 pay alacaklardır.  Diğer bir deyişle, elektrikli araçların Pazar payı giderek artarken, mevcut teknolojide üretilen araçların Pazar payı giderek düşecektir.
 
Bugün, elektrikli bir aracın kaputunu kaldırdığınızda, içinde nelerin olduğunu ve nelerin olmadığını bilen çok az insan vardır.  Bazı yan sanayiler yok olacaklar, bazıları ise büyüyeceklerdir.  Eğer siz, yok olmaya doğru giden bir ürün üretiyorsanız, şimdiden tedbirinizi alarak, ürün grubunuzu yeni tip ürünlerle desteklemeye başlamanız çıkarınızadır.  Bugünden yeni teknolojiler ile ilgilenerek, yeni yatırımlar planlamanız gerekir.
 
Yerli model geliştirme istekleri
Bu konu şu aşamada sadece “istek” seviyesindedir.  Henüz hedef halini almamıştır.  Ancak, bu yönde bazı çalışmalar yürütülmektedir.  
 
Karsan’ın New York Taksi projesi bunlardan birisi idi.  Malum nedenler ile ihaleyi kazanamadık.  Ancak, yerli markayı gündeme getiren hükümetin, eğer bu konuda gerçekten samimi ise, Karsan projesini, hükümet olarak desteklemesi ve Tüm Türkiye’de kullanılacak bir taksi modeli olarak kabul etmesi beklenmelidir.  
 
Bu yöndeki çalışmalar da otomotiv sektörünün büyümesine katkıda bulunacaktır.
 
Toparlayacak olursak,
Türkiye’deki ana ve yan sanayinin gelişmişlik seviyesi, devletin sağladığı teşvikler ve Avrupa’da tüketilecek olan otomotiv ürünlerinin sayısının artması nedenleri ile Türkiye Otomotiv Sanayi büyüyecektir.
 
Konulan hedefler doğrultusunda, verilecek yeni teşvikler sayesinde, mevcut ana ve yan sanayi işletmeleri büyürken, yeni ana ve yan sanayi firmaları pazara gireceklerdir.
 
Küresel ısınma nedeni ile elektrikli araç çalışmaları artarken, Pazar payı büyüyecek ve sektörde yeni yatırımlar söz konusu olacaktır.
 
Yerli marka çalışmaları sayesinde, yeni ürünler toplam üretim rakamlarını artıracaktır.
 
Konferans duyurusu
Tüm bu konuların konuşulacağı ve sektörün önemli aktörlerine gelecek 10-15 yıl içinde nelerin olabileceğini göstereceğimiz bir konferans düzenliyoruz:  
 
OTOMOTİVİN BUGÜNÜ VE GELECEĞİ
22 Haziran 2011 tarihinde, İstanbul Radisson Blu Hotel’de gerçekleşecek olan konferansa, Türkiye, Doğu Avrupa ve Rusya’da bir çok katılımcı gelecektir.  Bir gün önce de (21.06) Sac Piyasaları konferansı yine aynı mekanda yer alacaktır.
 
Sizi de bekliyoruz.
 
Can Komar 
CTN Centre Direktörü
0533 597 1646 
0216 450 4424