YÖK Başkanı Prof. Dr. Yusuf Ziya Özcan, ilk kez canlı bir televizyon programına konuk oldu. YÖK Başkanı Özcan, Can Dündar'ın hazırladığı "Neden" programında üniversitelilerin sorularını yanıtladı.

Prof. Dr. Yusuf Ziya Özcan, şunları söyledi:

"YÖK değil de, 2547 sayılı kanunun değiştirilmesinin zamanı gelmiştir. Biz, kanunun bütünüyle değiştirilmesinde problem yaşandığı için, en sorunlu olan hususları tespit edip, onları değiştirme yoluna gidiyoruz. Siyasi yapı nedeniyle ne Anayasa değişikliği ne de YÖK Kanunu"nun değiştirilmesi meselesi halledilebiliyor. Toplumda bir mutabakat sağlamak zor oluyor. Bütünüyle değil de, en aksayan bölümlerinin değiştirilmesinde fayda var diye düşünüyoruz.


REKTÖR SEÇİMİ NASIL YAPILMALI?

Rektör seçimlerinin problemlerini biz de biliyoruz. Malesef seçimlerde 6 aday seçildiği için üniversitemizi ilk önce 6 parçaya ayrılmaktadır. 4 yıl bekliyorsunuz, bir seçim daha yapılıyor. Eğer adaylar aynı değilse -ki bu mümkün değil- bir 6"ya bölünme daha oluyor. Bu süreç çok ciddi huzursuzluk ve kutuplaşmalara sebep oluyor. Bir tarafta rektörlük için seçim yapıyorsunuz, bir taraftan da seçiliyorlar, bu olacak şey değil. Esasında birbiriyle çatışan iki fikir. Kimse memnun değil, biz de değiliz.

Düzeltmek için bir kaç alternatifimiz var. Şimdiki sisteme devam edilebilir. Belki YÖK aradan çekilebilir, cumhurbaşkanımız da zaten seçimlere çok müdahil olmak istemediğini bildirmişti. Biz ve cumhurbaşkanımız arada çıktığında, sadece öğretim üyelerinin seçimiyle rektörler atanır, bu bir yoldur. Bir başka yol da, mütevelli heyet sisteminin kullanılmasıdır. İstenirse o ilde bir mütevelli heyet oluşturulabilir veya Türkiye için bir mütevelli heyet kurulabilir. Bütün rektörleri bu heyete seçtirebiliriz.

MÜTEVELLİ HEYET

Mütevelli heyet siteminde oy kullanmak yok. Bir seçici kurul için aralarında mesela 5 kişi görevlendiriyorlar. O seçici kurul, adayların özelliklerine bakarak bir ön eleme yapıyor. Ön elemeyi geçenler bir mülakat sürecine giriyorlar. Ondan sonra da mütevelli heyet bir karar veriyor. Benim şahsim tercihim seçimi YÖK"ün değil, mütevelli heyetin yapmasıdır. Çünkü dünyanın pek çok yerinde böyle yapılıyor. Tekerleği tekrar keşfetmemize gerek yok.

Şu şu vasıfta olanlar, bu mütevelli heyetinde görev alacak diyebiliriz. İş dünyasından, sivil toplum kuruluşlarından olabilir. İlla akademisyen olması şart değil. Çeşitli olursa bence daha iyi olur. Her kesimin temsili mümkün olur ve fikirler daha olgun olur.

Benim öğrencilerin seçimlere katılma şeklinde değil de, kararların alınması, idareye katılmaları yönünde bir dileğim var. Çoktan beri bunu gerçekleştirmeye çalışıyoruz, ama önümüzde ÖSS sisteminin değiştirilmesi, Tahmin Yasası, Döner Sermaye Yasası'nın halledilmesi gibi gerçekten öncelikli sorunlar var. Onlar bittiği zaman zannediyorum bu meseleye de eğileceğiz.

ÜNİVERSİTE KONTENJANLARI

Esasında biz kontenjanları artırırken bölümlerin eski performanslarına da bakıyoruz. Büyük üniversitelerimizin kontenjanlarını birazcık artırsanız kaliteden çok bir şey kaybetmezsiniz. Ancak yeni kurulmuş, gelişmekte olan üniversitelerde bunu yaparsanız; onların öğretim üyeleri az, öğretim üyeleri genç... Bu durumlarda belki kaliteden vazgeçebiliriz.

"AYRILAN ÖĞRETİM ÜYELERİNİ GERİ ÇAĞIRACAĞIZ"

Devlet üniversitelerinden 67 yaşında emekli olan öğretim üyelerimizin sıhhatleri uygun olduğu taktirde ve yeni açılmış üniversitelere gitmek şartıyla, 72 yaşına kadar çalışmalarına müsaade ettik. Bu 5 yıllık bir sürenin kazanılmış olduğunu gösterir ki, son iki yılda 41 tane yeni üniversite açtığımızı düşünürseniz böyle bir şey yapmaya zaten mecburduk. Bunun yanında üniversiteden herhangi bir nedenle ayrılmış, bürokrasinin herhangi bir kademesinde çalışan öğretim üyelerimizi de takip altına almaya başladık. Bunlardan 487"sini tespit ettik, teker teker temasa geçerek üniversiteye dönmelerini sağlayacağız.

YURTDIŞINA GÖNDERİLEN ÖĞRENCİLER

1416 sayılı kanun uyarınca geçen sene bin 400 öğrenci yurtdışına yollanması yönünde karar alındı. 705 öğrenci yurtdışına gitmeyi kabul etti ama 700"ü bulunamadı. Yeniden imtihan açılıp o rakam tamamlanmaya çalışılacak. Önümüzdeki 4 yılda da 1000"er öğrenci almak suretiyle bu süreç devam edecek. Bu 5 ve 6. yılda dışarıda 1.400 tane doktora yapmış öğrencimizin Türkiye"ye dönüş hazırlığı içinde olması demektir. Diyelim ki, bunların üçte biri gelmedi, ona da razıyız. 800-900 tanesi sisteme taze kan demektir. Daha sonraki yıllarda da bu süreci devam ettirmek istiyoruz. Bu yıl YÖK bursuyla 160 öğrenciyi yurtdışına gönderme kapasitemiz var. Onunla da desteklemeye çalışıyoruz.

"VAKIF ÜNİVERSİTELERİNDEKİ DURUMU TERSİNE ÇEVİRDİK"

Vakıf üniversitelerindeki kontenjanların yüzde 20"sinin tam burslu olmasını istedik. Bundan 5 yıl sonra bu yüzde 20, doktorasını bitirip öğretim üyesi olarak geri gelmeye başlayacak. Ne vakıf ne de devlet üniversitelerinin çok büyük bir problemi kalacak. Şimdiki durumda öğretim üyelerini devletten alıyorlar. Biz bu süreci birazcık tersine çevirmeye çalıştık. Öğretim üyesi yetiştirmek için bu tür faaliyetler içindeyiz.

Bizim görevimiz, üniversite eğitimini talep eden insanlara bunu nitelikli bir şekilde verebilmektir. Ama okuldan mezun olduktan sonra ne yaparlar, bu birinci derecede sorunumuz değil. Bizim görevimiz, ihtiyaç duyulan bölümleri açmak ve öğrencilerin o bölümlerde okumalarını sağlamaktır. Biz istiyoruz ki, talep eden herkes üniversite eğitimi alsın.

ÖSS KALKMIYOR

ÖSS"nin kalkması gibi bir şey yok. Eski mezunları bir an unutabilirsek, unutmak mümkün değil de bir an için onları yok sayalım, o zaman hiçbir sorunumuz kalmıyor.

"TALEP EDEN HERKES ÜNİVERSİTEYE GİDECEK"

Açık öğretimdeki olanakları artırmayı düşünüyoruz, uzaktan eğitimi çok iyi bir şekilde kullanmak istiyoruz. Eğer bu iki hususu iyi kullanabilirsek; 1-2 yıl içerisinde Türkiye'de üniversite eğitimini talep edip de alamayan hiçbir öğrenci kalmayacaktır. Lise mezunumuz kalmayacaktır.

"YÖK'ÜN YETKİSİ KISITLANMALI"

YÖK"süz bir sistem değil de yetkileri kısıtlanmış, azaltılmış bir YÖK"ün daha uygun olacağını düşünüyorum. Yetkilerinin bazıları alınır; daha basit, yüksek öğretimin planlanması gelecekle ilgili politikaların geliştirilmesi gibi görevler verilirse YÖK daha iyi çalışır ve daha verimli olabilir.

Yetki kısıtlanması yönünde bir öneri gelirse buna karşı durmam. Ancak bu sadece benim isteğimle olan bir şey değil. Basit bir değişiklik için bile bazen kanunların, anayasanın değişmesi gerekiyor. Bu o kadar da kolay bir mevzu değil, keşke o kadar kolay olsaydı.”