Emlakçılık da yapan ‘Ayşecik’ yani Zeynep Değirmencioğlu, şimdi oğullarıyla birlikte açtıkları kebap salonuyla meşgul.

ZEKİ MÜREN'DEN SONRA EN FAZLA KAZANAN OYUNCUYUM

-Pek çok filminizde Türk sinemasının en ünlü isimleriyle birlikte rol aldınız...

Türkan Şoray, Ayhan Işık, Cüneyt Arkın, Belgin Doruk, Hülya Koçyiğit, Sadri Alışık... Çok iyi isimlerle çalıştım. Türkan ve Hülya Abla’nın ünlü oldukları filmleri, ilk benimle beraber olanlardı. Sinemaya başlama zamanı olarak onlardan daha kıdemliyim.

-İyi kazandınız mı?

O dönem Zeki Müren’den sonra en çok kazanan sanatçıydım. Kazandığım parayla çok bir şey yapılamadı çünkü sinemadaki her türlü masrafım o paradan karşılanıyordu. Kıyafet, şoför, makyaj hepsi benim cebimden çıkıyordu. İyi paralar kazanıldı, babam birkaç tane daire satın aldı.

-Babanız sayesinde sinemayla tanışmışsınız... Peki babanızla iş dışında evdeki ilişkiniz nasıldı?

Ünlü bir aile gibi yaşamadık. Babam sertti, şımarıklık şansım asla yoktu. Galalara gittiğimizde insanlar bindiğim arabayı havaya kaldıracak kadar severdi beni. Kadınlar çocuklarının ellerini sürerdi bana; yeteneğim çocuklarına geçsin diye.

Sabırlı, yumuşak bir anne olamadım

Değirmencioğlu, ilk çocuğu Erkan’ı 21 yaşında kucağına aldığını anlatıyor: “21 yaşında anne oldum, beş sene sonra da Volkan doğdu. Çok genç anne olmak bence birçok şeyin kaçmasına neden oluyor. Hayatın başındasınız, mücadele veriyorsunuz. Yumuşak, sabırlı bir anne olamadım, bunun üzüntüsünü hala yaşıyorum.”

TÜRK filmlerinin en sevilen çocuk yıldızlarındandı. Pek çok filmde başrol oynadı, gönüllere taht kurdu. Gençlik yıllarında ise sinemayı bırakıp ortalardan kayboldu. Yeşilçam’ın Ayşecik’i hokka burnu, titreyen dudakları ve şımarık halleriyle hafızalarda yer etti. İzleyenleri kah güldüren kah ağlatan Zeynep Değirmencioğlu, 20 yaşındayken şu anda Fenerbahçe Kulübü Genel Müdürü olan eski futbolcu Serkan Acar ile evlenip sinemayı bıraktı. İki çocuk yapan ve 22 yıldan beri emlakçılıkla uğraşan Değirmencioğlu, geçtiğimiz günlerde Fenerbahçe’de açtığı bir kebapçı dükkanıyla karşımıza çıktı.

-37 yıldır sizi hiçbir yerde görmedik. Nerelerdeydiniz, neler yaptınız?

21 yaşında evlendim. Evlenince sinemayı bıraktım. Çünkü 15 aylıkken çalışmaya başladım! Evlenince evimin hanımı olmak istedim. Daha sonra çocuklarım dünyaya geldi onları büyüttüm. Çocuklar belirli bir yaşa gelince de bir şeyler yapak istediğim için emlak ofisi açtım. 22 yıldır o iş devam ediyor. Uzun süredir aile işletmemiz olsun istiyorduk, Değirmencioğlu Kebap Ocakbaşı’nı açtık.

-Sinemaya dönmeyi düşünmediniz mi?

Hiç istemedim. 5-10 sene öncesine kadar sürekli dizi, sinema ve röportaj teklifleri geliyordu, hiçbirini kabul etmedim. Yıllarca konuşmadım, bıktım çünkü. Hatta sinemayı bıraktıktan sonra uzun yıllar giyinmek, kuaföre gitmek makyaj bile yapmak istemedim. Hala severek giyinmiyorum, bıkkınlığın neticeleri bunlar. Bırakın elbise diktirmeyi, alışveriş bile yapmak bana zul geldi uzun süre. Şimdi bile gerektiği kadar alışveriş yapıyorum. Şöhretle tanıştığım zaman ufacık bir çocuktum. Günde 15-20 elbisenin provasını yapar, saatlerce ayakta kalırdım.

-Oyunculuğa nasıl başladınız?

15 aylıkken Papatya isimli filmle başladım. Babam Hamdi Değirmencioğlu filmin senaryosunu yazmıştı, onun sayesinde tanıştım ekranla. Sonra da devamı geldi. Annem de Ayşecik’in annesi olmaktan çok mutluydu.

OKULDA HER YERİM MORARIRDI

-Şöhret olduğunuzu ilk ne zaman idrak ettiniz?

Beş yaşındaydım, akıllı da bir çocuktum. O zaman ünlü ve sevilen biri olduğumu biliyordum. İlkokula Şişli Koleji’nde başladım. Teneffüslerde bahçede oynamak yerine müdürün odasında otururdum. Her yerim mosmordu çünkü sürekli sarılıp öpüyorlardı. O dönem benim için çok mutsuz geçmişti.

İkinci sınıfta babam beni oradan alıp Maçka İlkokulu’na verdi. Okulun ilk günü bahçede müdüre hanım ‘Bugün aramıza sizin de bildiği gibi Ayşecik yani Zeynep Değirmencioğlu katıldı. Ancak kimse ona Ayşecik demeyecek onun adı Zeynep’ dedi ve mesele kapandı. İnanır mısınız en güzel yıllarım da o okulda geçti.

-“Keşke küçük yaşta şöhret olmasaydım” dediniz mi?

Dedim... Ne çocukluğumu ne de genç kızlığımı yaşayabildim. 50 küsur film çektim. Okul tatil olduğunda sette çalışırdım. Aynı zamanda jimnastik ve baleye gidiyordum. Lisan öğreniyordum. Oydu, buydu derken belki evlendiğimde ‘Bu iş bitti’ dememin sebebi bu kadar yoğunluktu. Artık bıkmıştım.

-Peki oyunculuğu bırakınca kimse bir şey söylemedi mi?

Kararımı kimseyle paylaşmadım. Sadece babamın çok kırıldığını biliyordum. Bunu asla dile getirmedi ama kırıldı. Oyunculuğu bıraktığım için pişmanlığım olmadı. Yoksa elimi kolumu tutan yoktu, eşim de bana hiçbir zaman ‘Sinemayı bırakacaksın’ gibi laflar etmedi. Dönebilirdim ama istemedim.

-Çocuk halinizi bilenler sizi görünce nasıl tepki veriyor?

Çocuğum olduğu zaman ‘Çocuğun çocuğu oldu’ dediler. Şimdi 57 yaşındayım hala bu lafı söyleyenler var! Çünkü ben bile çocukluğumu unuttum. Bazıları tanımıyor ‘Filmlerini izlediğin Ayşecik işte bu’ denince pek çoğu şaşırıyor, ‘Olamaz’ diyorlar. Hala sokakta ‘Ayşecik’ diyen, tanıyanlar oluyor. Gülüyorum. Tamam yüzümün ifadesi çok değişmedi ama bence çok değiştim!

-Filmlerinizi hala izliyor musunuz?

O anki ruh halime bağlı. Oyunculuğumu bazen eleştiriyorum. Özellikle genç kızken çektiğim filmlerde kendime kızdığım sahneler var.

Kaynak: Star