Sansürlenen yazısında kimseyi hedef almadığını fakat “dinler arası diyalog” konusunu irelediği anlatan Yeniçağ Gazetesi eski Yazarı Sabahatin Önkibar, “Niye kaldırıldı, neden kaldırıldı bilmiyorum ama ben de niye kaldırıldı sorusunu sordum, cevap alamayınca da istifa ettim.” dedi.

İşte Önkibar’ın ODA TV.com'a yaptığı açkılamaları ve sansürlenen o yazısı:

Yazdığım yazıda verilen mesajlar ortada. Ben dinlerarası diyalogu, İbrahimi dinler safsatasını ve dayatmasını eleştiriyorum. Bunu kimler sahipleniyorsa onları da dolaylı olarak eleştirmiş oluyorum.

Yani benim şahıslardan ziyade zihniyetlerle bir meselem hatta mücadelem var. Bu zihniyetleri kim sahiplenirse, babam bile olsa, onunla bile kavga ederim. Ben Hz. Muhammed’in İslam’ını savunurum. ‘Amerikan İslamı’nı savunmam. Benim anlayışıma göre ‘Amerikan İslam’ı değil, Hz. Muhammed’in İslam’ı doğrudur. Bu bahsettiğim ‘Amerikan İslam’ından kastım İbrahimi dinler hikayesi ile Museviliğin, Hıristiyanlığın, Müslümanlığın bir potada eritilip ortak bir din yaratılmasıdır. Dolayısıyla bu yolda kim çaba gösteriyorsa kim ona omuz ve destek veriyorsa ben ona karşı çıkıyorum.
İstifa etmeme neden olayı da şöyle özetleyim:
Her günkü gibi Yeniçağ gazetesine yazımı gönderdim. Yazım taşra baskısına girdi. 

İzmir’de Yeniçağ’ın baskısı yok. İzmir ve Ege Bölgesi’ne de yazım gitti. Ki; o gün tatilde olan Sayın Kemal Kılıçdaroğlu olayı duyduktan sonra aradı ve; “o yazıyı ben de tatildeyken okudum, gazetede vardı” dedi. Ben de durumu kendisine “taşra baskısında vardı ama şehir baskısından kaldırıldı” sözleriyle ifade ettim.

Niye kaldırıldı, neden kaldırıldı bilmiyorum ama ben de niye kaldırıldı sorusunu sordum, cevap alamayınca da istifa ettim.

Benim bir çalışma şeklim var. Yeniçağ’da 5 yıla yakın bir süre çalıştım, orada herkes ile aram iyidir ve sonuçta hepsi arkadaşım. Ayrıldıktan sonra o insanların aleyhine konuşmak bana yakışmaz. Onlar içinde olumsuz bir şey söylemeyeceğim. Benim şahıslarla ilgili bir sorunum veya kavgam yok. Ben sadece bir zihniyete karşıyım. Dinlerarası diyalog ve İbrahimi dinler ambalajıyla Hz. Muhammedsiz bir İslam dayatmasına karşıyım. Ve onlara karşı bir tavır ortaya koyuyorum. Dolayısı ile bunu bu şekilde yorumlamak lazım. Dün Ulusal Kanal’da da açıkladım zaten.

AYDINLIK, MELTEM VE MESAJ TV’DEN TEKLİF ALDIM

Aydınlık Gazetesi’nden yazmam için teklif geldi. Yine Meltem ve Mesaj TV ile Yeni Mesaj Gazetesi’nden de teklif geldi. Başka bir yerle de konuşma aşamasındayım, şu anda hepsini değerlendiriyorum. İnşallah yakın bir gelecekte kalemimle okuyucularımın yanında olacağım. Zaten şuan Meltem-Mesaj TV ve Ulusal Kanal’da haftalık televizyon programı yapıyorum. Yazılarımı da uygun bir mecrada en uygun zamanda yazmaya çalışacağım.

“YUKARISI BENİ İSTEMİYOR”

İktidarın, Başbakan’ın, Cumhurbaşkanı’nın yazılarımdan ve televizyon programlarımdan ötürü benden hiç hoşlanmadıklarını biliyorum. Benim pek çok yazıma bizzat Başbakan tarafından açılmış olan davalar var. Mesela Akşam Gazetesi ile anlaşmıştım, dönemin Sanayi Bakanı Ali Coşkun ile Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek de bunun tanığıdır. Tesadüfen bunlar tanık olmuşlardır. Bizzat Ali Coşkun Bey benim yanımda Mehmet Emin Karamehmet’i aradı. Ve Başbakan’ı kastederek; “Yukarısı istemiyor, Önkibar istenmiyor” dedi, Karamehmet’le telefon görüşmesinde ve ben de bunları kulaklarımla dinledim. Bu olayı Yeniçağ’da yazdım. Hatta Başbakan beni bu yazımdan ötürü de mahkemeye verdi. ‘Böyle bir şey yok’ diye. Bire bir bunun şahidi ve tanığı Ali Coşkun’dur. Bütün bunları şunun için anlatıyorum AKP iktidarının ve onu destekleyen belli mahfillerin benden hoşlanmadıklarını, benim yazılarımdan son derece rahatsız olduklarını son derece iyi biliyorum. Seçim öncesi yazılarımda medyadaki AKP ablukasının devam edeceğinin ısrarla altını çizdim. Sadece benle ilgili değil NTV’de olanlar göz önünde zaten. Bildiğiniz ve tanıdığınız isimlerin (Can Dündar gibi) kısmen bizim kadar net tavır alamasa da dik duranların bile programları kaldırıldı.

YENİÇAĞ’DA AKP ETKİSİ OLDUĞUNU SANMIYORUM

Yeniçağ’da hükümetin direkt bir etkisi var mı zannetmiyorum. Çünkü hükümet aleyhtarlığı devam ediyor. Ve AKP ile irtibatı olduğunu da sanmıyorum çünkü Yeniçağ’ın hükümet karşıtlığı belli. Başka etkileri olabilir de hükümetin bu anlamda etkisi olduğunu sanmıyorum. Başka etkiler muhtemelen vardır.

SONER YALÇIN VE SİLİVRİDEKİLER BEDEL ÖDÜYORLAR

Satılmayacağız, eğilmeyeceğiz, dik duracağız! Ben şahsen Yeniçağ grubunda en çok ücret alan gazeteciydim. Gerçi sembolik ücret alırdık ama ona rağmen en çok ücret alan biriydim. Gerektiğinde ilkelerimiz ve inançlarımız doğrultusunda bundan bile vazgeçeceğimizi gösterdik. Bu aslında küçük bir bedel ödemedir. Bakın insanlar bugün Silivri’de yatıyorlar. Bir tanesi de Soner Yalçın Bey’dir. ODATV de içinde olmak üzere onlarca, yüzlerce insan orada bedel ödüyor. Onların ödedikleri bedel okyanussa bizimkisi yanında bardakta bir sudur. Onların bedelleri çok yüksek, özgürlükleri kısıtlanıyor sonuçta. Benim sadece yazılarım sansürlendi.

“TESLİM OLMAYALIM”

Ve şunu söylemek istiyorum. Bu ülke için ne olur herkes elinden gelen bir şey yapsın. Atatürk Cumhuriyeti için, üniter devlet için, bölünmezlik için ne olur yasalar içinde demokrasi ve hukuk içinde elinden geldiğince herkes bir şeyler yapsın.
Okuyucularıma son mesajım teslim olmayalım olacak. İnşallah en yakın zamanda okuyucularımın karşısında olacağım.

İşte Sabahattin Önkibar'ın sansürlenen o yazısı

HZ MUHAMMETSİZ İSLAM OLUR MU?


Başlığa bakıp bu nasıl soru demeyin sakın!

Hedeflenen yeni Müslümanlık Hazreti Muhammetsiz islamdır!

O nasıl mı olur?

Proje mimarlarına göre haşa onu aşmakla olurmuş!
Ambalajı da İbrahimi dinlerin kardeşliği ve bütünselliği imiş!
Henüz alt perdelerden ve belli mahfillerde seslendirilen modernize edilmiş yeni İslam dini projesinin ardında ise Paxamericananın Evanjelistleri ile Vatikan var.

İBRAHİMİ DİNLER VE DİYALOG !

İbrahimi dinler ambalajı basit anlatımla üç kitaplı dinin yani İslam,Musevilik ve Hıristiyanlığın bir potada eritilmesi ile orta vadede üçünden ortak bir din yaratmadır.

Bu yeni inanca göre üç din de hakdır ve bu dinlere mensup olanlar cennete gideceklerdir.

Kur'anı Kerim'i reddeden bu anlayış islamın Protestanlaştır ılması ya da reforme edilmesinin ötesinde tamamen iğdiş edilmesidir .
Bu vahim projenin kapısını aralayan ilk teşebbüs de dinler arası diyalog yutturmasıdır.

Dinler arası diyalogun amacı böyle bir deformasyona iklim hazırlamaktı.
Malum soğuk savaş sürecinden sonra Emperyalizm Komünizmi düşman olmaktan çıkarmış yerine islamı oturtmuştur.
İslamla mücadelenin tekniklerinde ise deformasyon yani islamı kendi özü ya da temel çizgisinden çıkarmak öncelikli hedeftir.

Batılı büyük istihbarat örgütlerinin kontrolünde olan Haçlı intelijansiyası yeni süreçte tehlikenin aslında Müslümanlar olmadığı tersine İslam inancının kendisinin olduğu hükmüne varmış ve o yönde sonuç alacak metotları teklif etmişlerdir.

İŞTE DEHŞET UYGULAMALAR

İşte Büyük Ortadoğu Projesi de aslında bu bakışın proje olarak somut yansımasıdır.

Üzülerek ifade etmeliyiz ki bu yeni projenin uygulama merkezi Türkiye'dir ve öyle olduğundan olsa gerek BOP'un Eşbaşkanı da malum Sayın Tayyip Erdoğan'dır.

Bizzat devlet ve hükümet tarafından desteklenen yeni ya da Hazreti Muhammetsiz İslam projesindeki faaliyetlere vereceğimiz birden çok somut örnek var.

Mesela ilkokul kitaplarımızda var olan Kelime Tevhid tarifinden Muhemmedun Resululahın çıkarılması en dehşet verici örnektir.

Sinsi bir şekilde yürütülen bu kampanyalarda ayrıca islamla Hıristıyanlık ve Museviliğin çok farklı olmadığı ,dolayısı ile iki ayrı dinden insanların nikah kıyabilecekleri bile şuuraltılara pompalanıyor.

Keza Papazların Camilerde ayin yapması ve de devlet büyüklerimizin cemaatı olmayan Kiliseleri besmele ile açması ve yine cemaatı olmayan onbinlerce Kilise Evinin ihya etmesi bir diğer garabet misalleridir.

Bu bağlamda verilebilecek en dehşet örnek ise ABD'nin Cuma hutbelerimize müdahale etmesi ve bundan sonuç almasıdır.

ABD SEFİRİNDEN HUTBBEYE MÜDAHALE

AKP iktidarı ile beraber 2005 yılında ABD sefiri Edelman hükümete ve Diyanet'e baskı yapıp Cuma Hutbesinde okunan "Yegane din islamdır" ayetini kaldırtmaya çalışmıştır ki maalesef büyük ölçüde başarılı da olmuştur.

Kuşkusuz Paxamericanın Evenjelistleri ve Vatikan'ın CIA desteği ile yürüttüğü bu rezil faaliyete Türk insanı manevi önderleri sayesinde her şeye rağmen direnmeye devam ediyor .

Bu bağlamda Türkiye'de kökü dışarıda olmayan yani milli olan pek çok dini camia çok güzel refleksler sergiliyor ki bunun bayraktarı tartışmasız olarak Prof.Dr.Haydar Baş Bey ve Arkadaşlarıdır.

Dürüstçe ifade edeyim bizim gibi işi gücü okumak ve yazmak olan biri bile Hazreti Muhammedsiz islam noktasındaki pek çok kahpe faaliyetin ayrıntılarını Prof Haydar .Baş Hoca sayesinde nüfuz edebilmiştir ki bu bile yürütülen çalışmanın sinsiliğini teyid ediyor.

İSLAM DİYE DİYE İSLAMA İHANET!

Bizi üzen şeylerden biri de adı Milli Görüş olan bir önemli Camianın tamamen olmasa da bu rüzgara büyük ölçüde kapılması yani Amerikan islamına boyun eğmesidir.

Öyle değilse soruyorum yakın geçmişte her Cuma çıkışı Emperyalizmi protesto eden o insanlar dün Irak'da bugün Libya'da Haçlılar Müslümanları avlarken bir kez olsun neden tepki koymadılar ve koymazlar?

Ve son not:

Türkiye'de Şanlı Muhammed Aleyhisselam,As habi ve Ehli Beytinin Kur'an ve Hadisi Şerif Müslümanlığına, kendine güya İslamcı diyenlerin iktidarında savaş açıldığını ve gerçek Müslümanlığın yerine Amerikan İslamının ikame edilmeye çalışıldığını tarih dehşet verici ve ibret alıcı büyük bir ironi olarak yazacağından hiç kimsenin kuşkusu olmasın!