“Ben ağaçların hepsini severim ama zeytin ağacı bir başka. Her şeyden önce simgeledikleriyle. Yapraklarıyla barış, altın sarısı yağıyla mutluluktur… Aldoux Huxley

Evet, böyle demiş ünlü yazar ve filozof Huxley. Onun gibi nice şairler,yazarlar,devlet adamları neler neler söylemişler,yazmışlar zeytin ağacı için. Hatta,antik çağın yedi büyük bilgesinden biri olarak kabul edilen Atinalı devlet adamı Solon’un koyduğu kanuna göre zeytin ağacı kesmenin cezası ölümmüş. Zeytin ağacının insanlık tarihindeki yeri 40bin yıl öncesine uzanıyor. Bizim kutsal kitabımızda başta olmak üzere, hemen bütün dinlerde kutsal sayılan, barışın, zaferin, bolluğun, bereketin, ölümsüzlüğün, bilgeliğin,aklın sembolü olan zeytinden bahsediyorum. Bugün kanun tasarıları ile yok edilmeye çalışılan zeytinden. Verimli bir hale gelmesi için dikildikten sonra en az 20 yıl geçmesi gereken, 35-150 yıl arasında tam verimli ve olgun çağını yaşayan zeytinden. Fakir , zengin, tüm sofraların vaz geçilmezi, bir zamanlar dünya ihracatında liderliğe oynadığımız zeytinden bahsediyorum ve evet onu yok etmeye, betona,ranta dönüştürmeye çalışan yasa tasarılarından. Onlarca OSB’de, yine onlarca fabrikanın kapısına kilit vurulurken, doğru düzgün bilimsel araştırma yapılmadan, halkın istekleri ve ihtiyaçları göz önüne alınmadan , hatta ve hatta halkın haberi olmadan sanayi bölgelerine dönüştürülmeye çalışılan zeytinden ve zeytinliklerden bahsediyorum. Pek çok değerli bilim adamı, öğrenci, iş adamı uygun ortam bulamadıkları için başka ülkelere göç ederken, beyin ve iş güçlerini başka ülkelerin yararına sunarken,nüfusumuzun ondan biri kadarlık ülkeler, bizden kat kat fazla buluşlara imza atıp patent alırken, yüksek teknolojiler üretirken,betonlaşmayı gelişme sanan oldubitti zihniyetlerin yok etmeye çalıştığı zeytinden bahsediyorum.

5 Haziran Dünya Çevre Günü’nde bambaşka şeylerden bahsetmek, ülke toprağını nasıl da güzel koruduğumuzu, tarım arazilerimizi nasılda verimli kullandığımızı, yenilenebilir enerjiye yaptığımız yatırımların geleceğe nasılda ümitle bakmamızı sağladığını yazmak isterdim size. Bunların yerine hemen her sene önümüze gelen doğa,çevre ve hatta gelecek düşmanı kanun tasarılarından bahsetmek zorunda kalıyorum. 17 Mayıs tarihinde TBMM’ye hep olduğu gibi bir torba yasa içerisinde sunulan bu ucubenin adı her ne kadar “Üretim Reformu Paketi “ ise de , var olan doğal kaynakları üretmekten ziyade, tüketmeye ve yok etmeye yönelik olduğu çok açık. Son dakikada yapılan itirazlarla ucundan göstermelik bir düzeltme yapılsa da, geçirilen 4.madde ile zeytinin ölüm fermanı imzalanmış oldu. Bitti , zeytini verdik kurtulduk sanıyorsanız, çok yanılıyorsunuz. Şimdi sırada , gelişme adına beton ve ranta yol açmak üzere imzalanacak olan , kıyıları korunmasız hale getirecek Madde 26, yine meraları koruyan kanunu korunmasız hale getirecek Madde 30 var. Bu iki madde de komisyondan geçerse, sıra Madde 49 ile gayrimenkul yatırım ortaklığına gelecek ve ondan sonra hepimiz kendimizi bir beton denizinin dalgalarında boğuşur bulacağız.

Bu yazıyı okuyan sevgili herkes, geleceğimizi,refahımızı çok yakından ilgilendiren bu konularda lütfen daha fazla bilgi sahibi olalım. Bizlerin menfaatini korumak adına, kapı kapı dolaşıp oy isteyen siyasilere , verdikleri sözleri hatırlatma zamanıdır. Toplum olarak istemediğimiz ,desteklemediğimiz şeylerin yapılmaması, doğamızın,geleceğimizin yok edilmemesi için, vekillerimizin gereken çabayı göstermelerini sağlamak üzere,postayla,faksla,mektupla,telefonla,olabiliyorsa bizzat giderek, kısacası elimizden gelen tüm gayretimizle, onlara ulaşalım, sesimizi duyuralım. Yarın çok geç olmadan .....

Sevgi ve Doğayla kalın!

 

 

Aydınpost ANDROID'de TIKLA İNDİR!   Aydınpost APPSTORE'da TIKLA İNDİR