Annem  "artık domatesleri yememek lazım, tatları hiç yok" dedi bu sabah kahvaltıda. Geçen gün izlemiş, domatesler yeşilken toplanıp, katkı maddeleriyle kızartılıyormuş. Haliyle, dalında doğal kızaran domatesin tadını bulamıyorsunuz.

Annem insanlığın doğal ordinaryüs profesörüdür. Hayatı sindirerek yaşar, bu yüzden olgunluğun en üst noktasındadır. Emin olana kadar dinler, öğrenir, sonra hafızasına alır. " Cahille oturup kalkmak kendirle göz silmeye benzer " der hep, " bunlar dikenlerini batırmaktan çekinmezler, acıtırlar."

Haberleri izliyorum şimdi. Vinç, yakınında çocuk parkı bulunan spor kompleksine düşüyor ve iki kişi hayatını kaybediyor. İhmalkarlık mı, insanlığa saygısızlık mı?

Kırmızı ışıkta durmayarak kullandığı jeeple yayaya çarpıp ölümüne neden oluyor adam. Jeepin sahibi olunca, yolun sahibi de olunuyor tabii. 

Örnekler hiç azalmıyor, aksine her geçen gün artıyor. Kimyasallarla olgunlaştırılmaya çalışılmış domateslere benzeyen insanlar çoğalıyor sağımızda solumuzda. Para, şöhret, mevki ne varsa artık, sonradan edindiklerinin sarhoşluğuyla geziniyorlar.

Bir arkadaşım, " bir ailede para iki jenerasyondan sonra azalmayıp (çarçur edilmeyip) aynı kalıyorsa, hele ki artıyorsa, işte bu ailenin asaletinden söz edilir. Çünķü paranın ve şöhretin kölesi olmamıştır " demişti. Çok haklıydı. Hazmetmek her kişiye özgü olmuyor işte.

Olgunlaştırılmaya çalışılmış domateslerin tadının olmayışı gibi, bu insanların da tadı olmuyor. Ne arkadaşlığında, ne sohbetinde, ne yaptığı mesleğinde, ne hayat görüşünde, ne kültüründe... Hemen hissedersiniz zaten, sahtedir gülüşleri, kontrollüdür paylaşımları. Alacak verecek hesabıyla iletişime girerler. " Aldım verdim, ben seni yendim " yarışı içindedirler.

Kişiliğinde olmayanı, sonradan gördükleriyle kapatmaya çalışırlar. İçleri boş başak gibidirler, asla eğilmezler. Trafik kazalarından fazla iletişim kazaları yaparlar, hatta tercihlerinin kötü etkisi trafik kazasından beterdir. Hak vermek lazım, olmayan olmuştan nasıl anlayabilir ki? 

Bir de, ne giyerlerse giysinler, giydikleri bir kaç beden bol kalır üzerlerinde. 

Emanetmiş gibi... 

Olmamış gibi...

Hafifmiş gibi...