Orta okul dönemi başlamıştı.

Hepimiz, o zamanlar 5 yıl olan ilköğretimi tamamlamış, orta okul çatısı altında birleşmiştik.

Yeniydik sınıfta. Bir çoğumuzun ilkokuldan ortak arkadaşları yok değildi. Çoğunluğu Kozyatağı İlkokulu öğrencilerinden oluşmasına, birbirini tanımasına rağmen, bir üst sınıfa geçmenin, farklı bir okul solumanın tedirginliğini yaşıyorduk yine de.

Suskunduk sınıfta. Her ders sınıfa gelen öğretmenlerimizle tanışıyorduk teker teker. Tavrımız tekti. Saygı doluyduk. Bu tavrımız hiç değişmedi, hayat boyu da hep sürdü her öğretmenimize. Hala görüştüğüm lise ve üniversite öğretmenlerim, benden çok fazla büyük olmamalarına rağmen, layık oldukları saygımı ilk gün gibi taşıyorum.

Her birinin fazlasıyla bilgi birikimine sahip olduğunu, seneler sonra daha da idrak edeceğimiz öğretmenlerimiz, bizim için oldukça değerliydi.

Belki aileden aldığımız terbiye, belki ilköğretim öğretmenlerimizin bize öğrettikleri, belki de o zamanlar toplumun öğretmene bakış açısından dolayı hepimiz son derece saygılıydık onlara.

Öğrencilerin kusursuz olmadığı gibi, onlar da kusursuz değildi. Ancak, ne anne babamız, ne öğrenciler kusur peşinde koşmadılar. Benim çocuğum en zeki, en dahi, en mükemmel şarlatanlığına düşüp, öğretmeni esir almadılar. Soruşturma açmadılar. Bizi de disipline göndermediler. Eğittiler bizi, din, dil, ırk gözetmeksizin.

Özel ders nedir bilmiyorduk. Öyle bir şeyin ihtiyacı da yoktu. Yarışmıyordu kimse kimseyle. veliler kapıda birikmiyordu. Öğretmenlere hediye yarışına da girmiyordu hiç kimse.

Seneler sonra, kendi çocuklarımın ilköğretim eğitimi başladığında, yaşadığım o güzel senelerin tadını daha çok hatırladım.

Veliler, çocuklarını kapıda akşama kadar bekliyor, sebepsiz yere öğretmene hediye yarışına giriyorlardı daha ilk günden. F. Tıkız, kendisine verilen altın bileziği şöyle bir süzdü, ve "ben daha kalınını istiyordum, neyse ben kendime alırım" dedi öğretmenler gününde.

Özel ders aldırmadığım için, sınıfa girerken öğretmenin ayağına basan ilkokul birinci sınıf öğrencisi oğluma, acilen ayakkabasını silmesini, ve hatta bir bezle değil eliyle silmesini emrettiğini, ve parmaklarıyla sildirdiğini kapıda bekleşen velilerden duymuştum.

Ben özlüyorum öğrenci olduğum yılları. Saygıyla eğiliyorum, ilköğretim, lise, üniversite yıllarında bana emeği geçen tüm öğretmenlerimin önünde.

Başta en büyük öğretmen MUSTAFA KEMAL ATATÜRK ‘ün, onun ilkeleriyle bizi yetiştiren öğretmenlerimin, görevini layıkıyla yapan öğretmenlerin, tüm öğretmen arkadaşlarımın gününü kutluyorum.

 

Sosyal medyada bu konuyla ilgili düşüncelerinizi #aydınpost etiketiyle paylaşın, yayınlayalım! 

facebook.png twitter.png

appstoreee.jpg     googleplay.jpg