Eğer bölgeyi sadece PKK yönetirse, vesayetçi bir sistem olur; Öcalan demokrasi istiyor.

“Öcalan"ın avukatlarını taşıyan koster, üç hafta önce denizin ortasında arıza var diye durduruldu. Arıza, bir buçuk saat sürdü. O esnada, devlet heyeti Öcalan"la görüşme yaptı.”

“Öcalan, devletle görüşmelerini sürdürüyor. İmralı"da devlet heyetiyle görüşmeler, bazen altı saat bazen üç ya da bir buçuk saat sürüyor. Son dokuz ayda İmralı"da 12 görüşme yapıldı.”

“Öcalan "burada konuşulan, kararlaştırılan hiçbir şey pratiğe dönüşmedi. Konuştuğumuz hususların gereği yapılmadı. Demek ki devlet heyeti çözüm istiyor ama AK Parti istemiyor" diyor.”

Türkiye"de içi doldurulması gereken pek çok paket var. Bir kere herkes barış istiyor. Ama nasıl bir barış? Herkes yeni bir anayasa istiyor. Ama nasıl bir yeni anayasa? Herkes özgür ve bağımsız bir yargı istiyor. Ama nasıl özgür ve bağımsız bir yargı? Bütün bu paketlerin içinin somut olarak doldurulması gerekiyor. Tabii ki hiç şüphe yok, bu ülkede büyük haksızlıklardan, eziyetlerden ve acılardan geçen Kürt vatandaşlarımızın tamamı barış talep ediyor. Buna, 27 yıllık bir iç savaşın tarafı olan PKK ve Abdullah Öcalan da dâhil. Bölgede milyonlarca Kürt vatandaşımızın desteğini alan ve bir süredir İmralı"da devletle barış görüşmeleri yapan Öcalan peki nasıl bir barış planlıyor?

Devlet-İmralı görüşmeleri devam ediyor mu? Bu sürecin barışla sonuçlanması için neler yapılıyor? Bu görüşmeleri kimler, hangi sıklıkla yürütüyor? Son on yılda devlet-İmralı ilişkisinde neler yaşandı? Niye barış gerçekleşmedi?

Taraflar, Kürt sorununun çözümünden ne anlıyorlar? Öcalan"ın barış için şartları neler? Öcalan yeni bir yol haritası hazırlıyor mu? “Silahların susması, çatışmasız ortam, PKK"nın dağdan indirilmesi, onurlu barış, demokratik özerklik, üniter devlet, tek bayrak, demokratik toplum, Kürt kimliğine anayasa güvencesi, iki dillilik” gibi Kürt siyasetçilerinin her an dilinde olan cümleciklerin içini Öcalan nasıl dolduruyor? Öcalan, barış için umutlu mu?

PKK"nin ve BDP"nin son politik söylemlerinden memnun mu? Bu konuları, Öcalan"ın avukatlarına en yakın kişi olan ve yeni yayınlanan Öcalan"ın İmralı Günleri isimli kitabıyla yerleşik kanaatleri sarsan gazeteci Cengiz Kapmaz"la konuştuk. Kitabında, Kürt siyaseti-Öcalan-PKK ilişkisinin, devlet-İmralı temaslarının son on yılını çok çarpıcı bilgi ve belgelerle anlatan Cengiz Kapmaz Günlük gazetesinde köşe yazarlığı yapıyor.

Sizin “Apo ne istiyor” sorusuna, “barış istiyor” diye cevap verdiğinizi biliyorum. Onun için, daha somut ve net bir cevap alabilmek için izninizle şunu sormak istiyorum, Apo nasıl bir barış istiyor?

Onurlu bir barış.

“Onursuz” bir barış zaten kalıcı olamayacağı için, ben de zaten “kalıcı” bir barıştan söz ediyorum. Öcalan nasıl bir barış istiyor?

Abdullah Öcalan, istediği barışın işaretlerini 2009 ağustosunda İmralı Cezaevi yönetimine teslim ettiği 156 sayfalık yol haritasında verdi. Öcalan üç aşamalı bir barış istiyor. Önce silahlar susacak. Yani kesin ve kalıcı bir ateşkes ortamı sağlanacak. Silahlar sustuktan sonra, PKK sınır dışına çekilecek. Öcalan, “Mesela bu yer Birleşmiş Milletler gözetiminde bir yer olabilir” diyor. Üç, Kürt sorununu var eden koşullar ortadan kaldırılacak. Yani, bugün Kürtlere verilmeyen hak, hukukları verilecek. Ondan sonra da zaten silahsızlandırma ve dağdan indirme süreci yaşanacak.

Peki, söyler misiniz, barış yapmış bir Türkiye"nin güneydoğusunda neler gerçekleşecek? Örneğin, PKK"nın silahlı bir güç olarak bölgede güvenliği sağlaması, bu barışın parçalarından biri mi olacak?

Bu, bir şarttır ama koşul değildir. Yani, olmazsa olmaz değildir. Öcalan, “Türkiye"nin mevcut güvenlik sistemi Kürtlerde kaygı yaşatıyor. Mevcut sistemin Türkleri ve Kürtleri memnun eden bir sisteme dönüşmesi lazım. Eğer yeni güvenlik sistemi, Kürtlerin hakkını gasp etmeyen bir sisteme dönüşürse, yeni bir güvenlik sistemine ihtiyaç yok. Bu konu tartışılsın” diyor. Biliyorsunuz, ordu, jandarma, polis ve istihbarat, bu haliyle Kürtlerde kaygı yaşatıyor. Eğer Kürtlerin kimliğini, hak ve hukukunu güvence altına alan ciddi bir güvenlik sistemi oluşturulursa, alternatif bir güvenlik sistemine ihtiyaç kalmaz.

Biliyorsunuz, PKK ve Öcalan bölgede Kürtlerin tamamını temsil etmiyor. Son 27 yılda, sadece Kürtlerle Türkler değil, Kürtlerle Kürtler de çatıştı. PKK"nın oluşturduğu bir silahlı gücün güvenliği sağlaması durumunda, Kürtlerin tümü kendini güvende hissedebilir mi Güneydoğu"da?

PKK, “ben ille de oranın Türkiye Cumhuriyeti ordusu gibi ordusu olacağım” demiyor ki... “Mevcut güvenlik sistemi dönüştürülebilir” diyor. Aslında şu var.

Ne var?

İslamcısından liberaline, bütün Kürtler için ısrarla Demokratik Toplum Kongresi gibi çoğulcu bir yapı öneren, kent konseylerinin kurulmasını isteyen, demokratik özerkliği savunan Öcalan"a, diğer kesimlerin, “sen bizi ezeceksin” demeleri haksızlık olur. Demokratik özerklik, bütün bunların güvencesidir. Öcalan"ın kendisi, “eğer bir güvenlik sistemi demokratik mekanizmalara bağlı olmazsa, çeteleşir, özgürlükleri ortadan kaldırır” diyor. Dolayısıyla gelecekte kurulabilecek yerel bir güvenlik sistemi demokratik mekanizmanın dışında olamaz.

Öcalan, Güneydoğu"nun bir eyalet olmasını mı istiyor?

Eyalet sistemini düşünüyor ama bunu etnik kökene dayandırmıyor. Bence Öcalan"ın kafasında daha çok Bask sistemi var ama bunu bire bir önermiyor.

taraf