MRALI’da ağırlıştırılmış ömür boyu hapis cezasını çeken terör örgütü PKK’nın elabaşı Abdullah Öcalan, Silvan’da 13 askerin şehit edildiği saldırıdan sonra kendisiyle görüşen devlet yetkililerinin kendisine "Bir tek sen silahları bıraktırabilirsin" dediğini, bu rolden kaçamayacağını ancak, elinde ’Alaattin’in Sihirli lambası’ bulunmadığını, kendisine ’Demokratik çözüm araçları’nın sağlanması gerektiğini söyledi.
 
Pazartesi günü avukatları ile geçen hafta yapamadığı görüşmeyi gerçekleştiren Öcalan’ın ’Görüşme notları’ PKK çizgisindeki internet sitelerinde yayınlandı. Öcalan, İmralı’da kendisini ziyarete gelen devlet yetkilileri ile son olarak geçen perşembe günü 13 askerin şehit edildiği Diyarbakır’ın Silvan İlçesi’ndeki saldırı ardından görüşme yaptığını söyledi. Öcalan’ın avukatlarına şunları söylediği öne sürüldü:
 
"Şunu söylemekte sakınca bulmuyorum. Heyetle en son bir görüşme daha gerçekleştirdik. Kamuoyunun bilmesinde fayda var. Böyle kritik ve sıcak bir dönemde bile görüşmenin sürmesi ciddidir, önemlidir. Silahları bıraktırma irademiz var. Açık ve net söylüyorum. Benim dışımda kimse silahları bıraktıramaz. En azından şimdi durum budur. Bunu ben söylediğim için böyle değildir, bu rolü ben kendi kendime biçmiyorum. Bunu herkes görüyor, herkes söylüyor, devlet de söylüyor, bir tek sen silahları bıraktırabilirsin’ diyor. Burada görüştüğümüz devlet yetkilileri, bilinçli, deneyimlidirler, onlar da bunu söylüyor. ‘Ancak sen bunu yapabilirsin’ diyorlar. Herkes ancak sen yapabilirsin diyor’. Ben de bu rolden kaçamam. Gereği neyse yapmak istiyorum. Bunun için çok açık Sayın Başbakana buradan sesleniyorum. Bana rolümü oynamam için gerekli pratik araçların sunulması gerekir."
 
Öcalan, ’Önüm açılırsa rolümü oynarım’ derken, İmralı’ya konulmadan önce, ’Dışarıdayken’ de aynı şeyleri söylediğini ileri sürdü. Öcalan, şu iddialarda bulundu:
"Bunun kendimi kurtarmakla ilgisi yoktur. İçeride de olsam dışarıda da olsam pratik araçlarımın olması gerekir. Daha önce parlamentonun bu konuda karar alması gerektiğini belirtmiştim. Ben Meclis’in tatile girmemesini bunun için istemiştim. Gerekirse Meclis acil toplanıp bu konuda görüşüp çağrı yapabilir. Veya Başbakan bir çağrı yapabilir; "biz bu işin silahlarla çözülmeyeceğine inanıyoruz. Bu meseleyi demokratik anayasal yöntemlerle çözeceğiz" derse, bir haftada hallederiz. Pratik araçlar elime verilmezse ben nasıl rolümü oynarım? Elimde Alaattin’in sihirli lambası ya da sihirli değnek yok ki! Tekrar söylüyorum rolümü oynamam için koşulların sağlanması gerekir. Ben sağımı solumu yoklayacağım, ne var ne yok bileceğim, bu konuda örgütleme yapmam gerekir. Demokratik çözüm araçlarının elime verilmesi lazım. "
 
PKK elebaşı Öcalan, sorunun sürüncemede bırakılması halinde demokratik çözüme gelinemeyeceğini, silahların susturulması için kendilerine gerekli olanaklar tanınmadığı takdirde çatışmaların devam edeceğini iki tarafın da kayıplarına üzüldüğünü iddia etti. Öcalan, sözlerinin devamında bölücü olmadıklarını, vatanın, ulusun bütünlüğünden yana olduklarını ancak, ’Demokratik ulus temelinde bütünlük’ dediklerini söyledi. 
 
Öcalan,hükümet ile BDP arasındaki görüşmelerin devam etmesini isterken, "Seçim yapılsın dendi bekledik, hükümet yok dendi bekledik, artık hükümet kuruldu. Bir yaklaşım ortaya çıkmak zorunda. Hükümet bu protokollere ilişkin yaklaşımını ortaya koyabilir. Nasıl yaklaşıyorlar, ne yapacaklar? Hükümet korkmamalıdır. Ben bu protokolleri burada devlete sundum. İşte devletin de reddetmediği önerilerdir bunlar. Hükümet hangilerini kabul ediyor, hangileri konusunda çekinceleri var, eksik varsa tamamlanır, fazla varsa çıkarılır, böylece bir uzlaşmaya varılabilir. Meclis’e dönme meselesinde ortak bir mutabakata varılabilir. Şöyle bir bir cümle, mutabakat olabilir; "Tutuklu vekillerin durumu bir demokrasi sorunudur, çözümü de politiktir. Biz bu sorunu anayasa ve yasaları birlikte değiştirerek çözeceğiz". İşte böyle formüle edilebilir. Hatip Dicle’nin durumu da ileride Diyarbakır’da bir ara seçimle çözüme kavuşturulabilir" diye konuştu.
 
YARIN BUNUN 10 KATI GELİŞEBİLİR
 
Yarın Silvan saldırısının on katı gelişebilir. Bir günde çok fazla kayıplar da yaşanabilir. Eskisi gibi sadece kırsalda da olmayabilir, şehirlerde de olabilir. Halk bir günde toplanıp Paris'te nasıl Bastil zindanına yürüdülerse Diyarbakır'da da işte o tutukluların olduğu yere yürürse ne yapacaksınız? Bütün bunlar olabilir. Öfke birikmesi var. İşte Muşlu kız bedenini ateşe vermiş. Bunlar küçük küçük kıvılcımlardır. Her an büyük patlamalara yol açabilir. Bunu söyleyen de ben değilim, PKK söylüyor... Onun için parlamento gerekirse olağanüstü toplanmalı diyorum.