Birleşmiş Milletler yetkilileri, 31 Ekim tarihinde doğacak bir bebeği, resmen dünyanın 7 milyarıncı insanı olarak duyurmaya hazırlanıyor.
 
Ancak 6 milyarıncı kişi Adnan Nevic henüz 12 yaşındayken, 7 milyarıncı bebeğin doğumu, bilim insanlarınca çok da kutlanacak bir gelişme olarak görülmüyor.
 
Zira yükselen gıda fiyatları, doğadaki tahribat, başarısız olan yeşil politikalar ile birlikte gelen yüksek doğum oranları insanları bir kez daha dünyanın fazla kalabalık bir yer haline geldiği konusunda endişelendirmeye başladı.
 
Örneğin Dünya Bankası verilerine göre, eğer nüfus 2050 yılında 9 milyara ulaşırsa gıda üretiminde de yüzde 70’lik bir artış sağlanması gerekecek. Ancak nüfus olduğu gibi kalırsa, gıda üretimindeki yüzde 25’lik bir artış yeterli olacak.
 
NÜFUS ARTIŞI ÖNLENMELİ
Bu sorunun çok büyük bir dünya savaşı ya da kıtlık gibi nüfusu bir anda düşürecek bir olay dışında politikalarla çözülemeyeceğini savunanlar bile var.
 
Ancak asıl hedef çeşitli doğum kontrol yöntemleriyle nüfusun artışını ve olası bir çevre felaketini önlemek.
 
Düşük doğum oranları ilk bakışta ekonomik büyüme için olumlu görülse de bir süre sonra işgücü yetersizliği gibi sorunları da beraberinde getiriyor.
 
Başta gelişmiş ülkeler olmak üzere dünyanın birçok yerinde doğum oranları kadın başına 3’ün altında.
 
ZORUNLU POLİTİKALAR TERS TEPİYOR
Bu hükümet politikalarından çok modernleşmenin ve bireylerin daha küçük ailelerde yaşama isteğinin bir sonucu.
 
Çünkü aslına bakılırsa Çin gibi ülkelerde uygulanan zorunlu doğum kontrol politikaları, kız çocuklarının öldürülmesi gibi insan hakları ihlallerine ve bir nüfus felaketine neden oluyor.
 
Dolayısıyla nüfus kontrolünden yana olanlar, zorlama politikalar istemediklerinin altını çiziyor.