Küba devriminin efsanevi lideri Fidel Castro, 90 yaşında yaşama veda etti. O bir kaleydi! Bir zamanlar ABD'nin arka bahçesinde eğlence ve kumarhane olan Küba'yı, 1959 devrimiyle bağımsız bir devlet yaptı. ABD'nin 60 yıllık baskılarına rağmen, dim dik durdu ve ülkesinin bağımsızlık ve sosyalizm yolundaki davasını bugünlere getirdi. 1991 yılında SSCB'nin dağılmasına rağmen ABD emperyalizmine boyun eğmedi. Eğitim ve sağlık alanında dünyaya örnek oldu. En büyük mirası Küba'da yarattığı insan zenginliği oldu. O sadece Küba'nın değil, tüm ezilen ülkelerinin de umudu, moral kaynağı ve destekçisi olmuştu. Habitat II toplantısı için 14 Haziran 1996 günü İstanbul'a gelen Castro, burada yaptığı konuşmayla ilgi odağı oldu. Zamanın Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel tarafından eli sıkı sıkı tutulan Castro'nun şu sözleri konferansa damgasını vurmuştu: "Orman insanı olmadığımızı belirtmeliyiz, çünkü etrafta zaten orman kalmamış. Her ailenin uygun bir konutu olması ve bunun insanın evrensel haklarından biri olarak görülmesi gereklidir. Bizler sömürülmemeli, zayıflatılmamalı, suçlanmamalı, yabancı korkusunun dışlayıcı davranışına maruz bırakılmamalıyız. Bizler mücadeleye ve gerçeklerimizi dünyaya duyurmaya devam edeceğiz."

 

ORTA HALLİ BİR AİLENİN ÇOCUĞU

Fidel Castro, pancar tarlalarına sahip orta halli İspanyol göçmen bir ailenin beş çocuğundan ikincisi olarak 13 Ağustos 1926 günü Oriente'de dünyaya geldi. Katolik okullarında okuduktan sonra Havana'daki Cizvit Lisesi Belen İlahiyat Okulu'nda eğitim gördü ve burayı bitirdikten sonra Havana Üniversitesi'nde 1945 yılında Hukuk Fakültesi'ne girdi. Burada Marksizmle tanıştı. Yaptığı ateşli konuşmalar büyük ilgi gördü. Daha o yıllarda bir lider gibi sevildi ve ilgi gördü. Burayı 1950 yılında bitirerek hukuk doktoru olarak mezun oldu. Güney Amerika'nın tarihi ortaktır. Castro gençlik yıllarından itibaren bağımsızlık, toprak mücadelesi ve antiemperyalist mücadeleye ilgi göstermeye başladı. Bu amaçla 1947 yılında Dominik Cumhuriyeti'ndeki sağcı askeri cuntaya karşı verilen mücadeleye katıldı. 1948 yılında Bogota'daki kent ayaklanmasına omuz verdi. 1947 yılında Küba Halk Partisi'ne girdi. 1950-52 yılları arasında avukatlık yaptıktan sonra ABD kuklası Batista yönetimine karşı mücadele etmeye başladı.

 

GERİLLA SAVAŞIYLA ZAFERE

Castro önderliğindeki grup 26 Temmuz 1953 günü Santiago'daki Moncada Kışlası'na 165 arkadaşıyla birlikte baskın düzenledi. Bu baskın başarısız olunca tutuklandı. 16 Ekm 1953 günü yapılan ilk duruşmada yaptığı savunmadaki şu sözleri tarihe geçti: "Sayın yargıç, siz beni mahkûm edin! Tarih beni haklı çıkaracaktır!" 16 yıla mahkûm oldu. 21 ay yattıktan sonra afla çıktı. 1955 yılında Küba'da kalamayacağını anlayınca Meksika'ya gitti. '26 Temmuz Hareketi' adlı yeni bir örgüt kurdu. 2 Aralık 1956 günü Küba'ya Granma gemisiyle karaya çıktı. Hükümet kuvvetleriyle çıkan çatışmada arkadaşlarının çoğunu kaybetti. Ama umudunu yitirmedi. Kardeşi Raul Castro ve kendisine Meksika'da katılan Arjantinli tıbbiyeli devrimci Ernesto Che Guevara ile Maestra Dağları'na çekildi ve buradan 'kırdan-şehirlere gerilla savaşı'nı yürüttü. Burada karşılaştığı bir köylüye dağların ismini sordu. "Sierra Maestra" cevabını alınca şu cevabı verdi: "Öyleyse devrimi kazandık!"

 

Bu hareket, 1 Ocak 1959 günü Havana'da Batista rejimini yıkarak zafere ulaştı. Dr. Manuel Urrutia Leo Devlet Başkanlığına, Castro da Başbakanlığa getirildi. Che ise önce Merkez Bankası Başkanlığına sonra da Sanayi Bakanlığı'na getirildi. Kardeşi Raul da bugün Küba'nın Devlet Başkanı olarak görev yapıyor.

TOPRAK REFORMU

Castro ilk iş olarak geniş kapsamlı toprak reformuna girişti. Yoksullukla mücadele etmeye başladı. 11 milyonluk ülkenin yeraltı ve yerüstü zenginlik kaynaklarını adım adım devletleştirdi. Yabancı tekellerin elinde bulunan şeker kamışı sanayini ve ihracatı kamulaştırdı. Eğitim ve sağlık alanında önemli adımlar attı. Yoksul ve sağlıksız bir toplumu en ileri aşamaya getirdi. Küba bugün eğitim ve sağlık alanında dünyanın sayılı ülkelerinden biri. Doktor sayısının yüksekliği, birçok hastalığa buldukları çareler ilgi alanı yaptı. Çernobil nükleer kazasında yaralananlar bile buraya getirilerek tedavi edildi. Castro liderliğindeki Küba sanayileşme alanında da önemli adımlar attı. Bu çalışmalar nedeniyle ABD baskısıyla karşılaştı. ABD Küba'yı ablukaya aldı. ABD baskılarını aşmak için de Sovyet Rusya, Çin ve Bağlantısızlar Bloğu ülkeleriyle sıkı işbirliğine girdi. Filistin, Mısır, İran, Irak, Suriye, Angola, Etyopya direnişlerine destek verdi. İşgallere karşı çıktı. Atatürk'ün bağımsızlık ülküsünü o da kendine ilke edindi. 1962 yılında ABD ile SSCB, Küba nedeniyle karşı karşıya geldi. Rusya Küba'daki füzelerini; ABD de Türkiye'deki jüpiter füzelerini geri çekti. Krize rağmen ABD emperyalizmine boyun eğmedi. Hele SSCB'nin 1991 yılında dağılmasından sonra Rusya desteğini kaybetmesine rağmen devrimini korumaya ant içti. Castro, CIA'nın organize ettiği 600'e yakın suikasttan kurtuldu. Açıklamalarıyla ABD'yi kızdırdı, mazlum ülkelerin yüreğine ise su serpti.

SAĞLIĞI BOZULUNCA EMEKLİ OLDU

Efsane devrimci Fidel Castro, 1959-76 yılları arasında Küba Başbakanlığı, 1976-2008 arasında da Küba Devlet Başkanlığı görevinde bulundu. 1961-2011 yılları arasında da Küba Komünist Partisi Birinci Sekreterliği görevini de yürüttü. Bağlantısızlar Hareketi içinde yeraldı. 6 yıl da Genel Sekreterliğini yaptı. Castro sağlık nedenleriyle 2006 yılında yetkilerini kardeşi Raul Castro'ya devretti. 2008 yılında da tamamen devlet yönetiminde ayrıldı. Onun döneminde Havana'ya Atatürk anıtı dikildi. "Biz devrimciliği Atatürk'ten öğrendik" sözü Türkiye'de büyük saygı yarattı.


 

CASTRO'NUN UNUTULMAZ SÖZLERİ

"Küba halkının, daha önce hiçbir zaman sahip olmadığı hakları almaya çalışıyoruz. Köylülerin toprağa ve toprağı işleyecek araçlara sahip olması için savaşıyoruz. Ülkemizin siyasal anlamda da, ekonomik anlamda da özgür olması için savaşıyoruz. Ya vatan ya ölüm!" (1958)


 

"Özellikle Üçüncü Dünya halkları için nesnel olarak umutsuz ve kanalık görünen bir geleceği, ancak herkesin olağanüstü çabası ve yürek ve kafa gücü desteğiyle göğüsleyebiliriz."


 

"Azgelişmişlik, başka şeyler arasında, öğrenme eksikliği ve öğrenme olanağı eksikliğidir. Bundan ötürü azgelişmiş dünyanın acıklı eğitsel ve kültürel sorunları, genel toplumsal ve ekonomik durumlarından soyutlanamaz."


 

"İsteklerimizin tabulü için savaşım vermekten başka seçeneğimiz yok. Biz, insanlığın büyük çoğunluğunu oluşturuyoruz. Haklarımız ve çıkarlarımız sürgit ayaklar ayaklar altında çiğnenemez."


 

"Güçlükler karşısında boyun eğmek veya bozgunculuk asla bizim karekterimiz olmamıştır."


 

"Üçüncü Dünya ülkelerinin birliği kesinlikle geriklidir."


 

"Çocuğa bir ağaç dikmesini öğretin, ağaca zarar verdi diye cazalandırmaya gerek kalmaz o zaman."


 

"Eğitimin başta gelen görevi, öyle bir insan, öyle bir halk yaratmak olmalı ki, bu yeni insan, bu yeni halk, bir yandan geçmişin kalıntılarını üstünden silkip atarken, bir yandan da yüksek bireysel ve toplumsal yaşam koşullarını bilinçli bir şekilde yaratmak yetisine sahip olsun." (6 Temmuz 1974, Cocuk Günü konuşmasından.)

 

"Asıl devrimci Mustafa Kemal Atatürk'tür. Ben bir devrim yaptım ama onun yaptıklarını asla başaramazdım. Sakın kendinize başka esin kaynağı aramayın." (İstanbul, 13 Haziran 1996)


 

Türkiye'ye geldiğinde ilk sözü: "Sosyalizme devam! Türkeye'ye gelmek Marguez'in romanları gibi."(İstanbul, 13 Haziran 1996)


 

Habitat II Konferansı konuşmasından: Çözümünüz yok...Biz dünyayız ve dünya ne efendilere ne de onların intihar politikalarına boyun eğecektir! Dünya, azınlığı oluşturan bencillerin, çılgın ve sorumsuzların nefesini kesmesine izin vermeyecektir. Onurlu bir biçimde yaşama hakkına sahibiz. Sömürüye, yağmaya, hor görülmeye, iğrenç yabancı düşmanlığına izin vermeyeceğiz." (14 Haziran 1996)


 

Filistin halkıyla birlik olduğunu belirterek: "İsrailli gençler şerefsiz ölümle yüz yüze." (17 Temmuz 2014, İsrail'in Gazze saldırısı sonrası.)


 

12 DAKİKALIK VEDA KONUŞMASI

20 Nisan 2016: Küba Komünist Partisi 7. Kongresi'nde veda konuşması: “Çok yakında 90 yaşıma basacağım. Hiçbir zaman aklımdan böyle bir şey geçmezdi. Bu benim zorlayarak başardığım birşey değil. Bu bana kaderin bir cilvesi. Çok yakında ben de diğer herkes gibi fani olacağım. Hepimize sıra gelecek. Fakat bu gezegende bir kanıt gibi, Küba'nın Komünist idealleri kalacak! Eğer tutku ve onurla çalışılırsa insanların ihtiyacı olan refah ve kültür üretilebilir. Bunu elde etmek için yutkunmaksızın mücadele edeceğiz. Latin Amerikalı kardeşlerimize ve dünyaya Küba halkının kazanacağını iletmeliyiz."


 

ONUNLA GÖRÜŞENLER NE DEDİ

E. A. Grineviç: "Fidel Castro, Küba Cumhuriyeti tarihinin en parlak sayfalarından birini oluştururan hareketin ruhu, baş örgütleyicisi ve yöneticisidir." (1995)

ABD'li gazeteci Lee Lockwood-F. R. Alleman (25 saat mülakat yaptı): "Castro, belki batı yarımkürenin en fazla kin duyulan bir diktatörüdür, ama kendi ülkesinin vazgeçilmez adamı, Küba hayatının bütün safhalarında gerekli enerjiyi sağlayan her zaman, her yerde var olan bir yöneticidir." (1971)

Sakıp Sabancı (İşadamı): "Sempatik, güçlü, babayiğit bir insan. Bu adam inandığı, yüreğinde hissettiği kendi metodlarıyla topluma, topluluğuna mutluluğu arıyor. İnanmış ki, inandığı için mutluluğu onlara getirebileceği için çalışıyor. Fikrine şapka çıkarıyorum."